*Beşinci Güç'ün Peşinde*

Start from the beginning
                                    

"Yakışıyorsunuz Met." Derin ince tebessümünü ona sunduktan sonra hızla öne geçti.

Met sadece birkaç saniye onun ardından bakıp başını iki yana salladı ancak çatık kaşlarına rağmen dudakları gülümsemeyi andıran bir kıvrımla iki yana yaslandı. "Seni baş belası," diye mırıldanarak onun arkasından koştu.

Gece sessizdi. Az sonra çıkacak kıyameti bekliyor gibiydi. Derin'in kararlılığına birçok kez şahit olan Met, artık onun yoluna çıkmamayı düşündü. Artık yanındaki yerini almalı ve sonucu her ne olursa olsun onu desteklemeliydi. Met daima bunu yapardı. İyi bir dost ve sadık bir koruyucu olurdu.

"Sonunda ölebiliriz," diye mırıldanıp Derin'in omuzuna dostça bir yumruk atarak sırıttı. "Koray'ın neden otelde kalmak istediğini anlıyor gibiyim."

"Evet, ona bu defa kararlı olduğumu söyledim. O da bize hızlı bir ölüm dileyerek o saçma programı izlemeye devam etti."

"Doğru ya, şimdi hatırladım. Tabii ben İhtiyarların mekânını basmak konusundaki sözlerini ciddiye almamış olabilirim."

Derin, sokak lambasının altına geldiğinde loş ışıkla aydınlandı. Met, onun şakalarının altına sığınan kederli kadını görebiliyordu. Çok şey kaybetmişlerdi ama Derin çok daha fazlasını. Üstelik onun durmak gibi bir ayrıcalığı yoktu. Gizlenemezdi. Çekip gitmesi de mümkün değildi. Savaşmak zorundaydı. Acımasız görünmeye çalışıyor, dahası bunu sıklıkla başarıyordu. Gerçekten acımasız biri olmasını istemeyen Met, çoğu kez yapılması gereken kötü işleri halletmeye çalışıyordu ama Derin inatçı ve sadık bir yoldaştı.

"Sence hepsi içeride midir?" diye sordu Met'e doğru dönerek.

Mekânın yıkık dökük kapısını süzen Met, sanki içeriden birileri her an fırlayacakmış gibi siper almıştı. "Umalım da öyle olmasın."

"Bence hepsi olmasa da çoğunun orada olması işime gelir. Sürekli İhtiyarların peşinde koşamam."

"Derin, şu an ikimizin de ölüm fermanını okuyor olabilirsin."

"Ben koruyucuların daha sert olduğunu sanıyordum. Tüm o saçma eğitimlerinizden sonra ölüme gururla yürüyeceğinizi düşünüyor insan. Oysa siz bol bol çene çalıyorsunuz."

İkisi de savaşı anımsamıştı. Yüzlerindeki tebessüm izleri çizgilerin içinde kaybolurken hazır olmaya çalışıyorlardı. İhtiyarlar Ruhan'ın dostuydu ama asla bir gruba dahil olmazlardı. Ya İhtiyarlardan biri olurdunuz ya da onların sizi seçmesini beklerdiniz. Düşman olarak mimlenenlerin uzun yaşamadığını defalarca dinleyen Derin, belki de yapacağı hareketle birlikte başka sıkı düşmanlar edinmiş olacaktı.

Derin bir nefesin ardından kapıyı omuzlayarak açtı. İçerisi karanlık sayılırdı. Duman altı mekanda yasadışı ne kadar madde varsa kullanıldığından emindi. Kudret babası hayatta olsaydı eğer bu mekana girdiği için ömür boyu oda cezasına çarptırılabilirdi. Keşke hayatta olsaydı!

Müzik sesi gürültülüydü. Şarkıcının bariton sesi müziğin içinde dağılıp gidiyordu. Onu duymak neredeyse imkansızdı. Sadece bazı kelimelerin üzerine vurgu yapıyordu. Derin yalnızca 'ölüm' kelimesini duymuş ve ister istemez ürpermişti. Bunun bir işaret olmamasını umarak İhtiyarların her zaman oturduğu masaya doğru yöneldi. Onlara yaklaşmayı genellikle başaramıyordu. Henüz masalarında bile oturmamıştı. Genellikle birkaç metre kala durduruluyor ve adamların iri cüsselerinin ardını görmeye çalışarak konuşuyordu.

Bardan kalkıp yanına yaklaşan adamdan önce masaya ulaşmayı hedeflemişti. Adımlarını hızlandırıp koşmaya başladı. İhtiyarlar masalarında kımıldamıyor, onun hareketlerini gözlüyorlardı. Neden kendilerini fiziksel olarak savunmak istesinler ki onlar en iyi element ustalarıydı. Bunu bilen Derin üzerine gönderilen akımların farkına vardı. Gülümsüyordu. Adamların onun yüzündeki gülümsemeyle birlikte gerildiklerini hissetti ama artık çok geç kalmışlardı. Onlara Uyum'u göstermenin tam zamanıydı. Elini dumanları dağıtmak istercesine basitçe savurup akımın önünden çekilmesini sağladı ancak tedbirli davranmayı sürdürmek zorundaydı. Havayı yanına çağırarak kendisini gücüne teslim etti. Sarmalandığı güç artık onun kalkanı olmuştu.

UYUMWhere stories live. Discover now