11. Bölüm - ''Yarım Kalan İş''

Começar do início
                                    

Ben, ayakkabılarımı ayaklarıma geçirirken zil çalmaya başlamıştı. Zayn!

Koşar adımlarla -bir yandan da valizimi çekiştirerek- aşağıya inmeye başladım. Kapıyı açmadan önce son kez aynada kendime bakıp memnuniyetle gülümsemiştim.

Kapıyı açtığımda karşımda 32 diş sırıtan bir Zayn Malik buldum. Aynı şekilde ona sırıtarak sıkıca sarıldığımda kokumu içine çektiğini hissettim. Ani bir hareketle içeri girip ayağıyla kapıyı kapatarak beni duvarla arasına aldı. Şaşkınlıkla gözlerim irileşirken koca vücudu altında iyice ezilmiştim. Yavaşça dudaklarıma yaklaşıp öpmeye başladığında ellerimi ensesinde birleştirdim.

''Z-zayn. D-dur.''

Durmak yerine kendini bana daha çok bastırırken elleri kalçalarıma indi.

''Seni çok özledim Ally. Tenini, kokunu, gözlerini...'' diye sayıkladığında gözlerimi kapatarak sıktım. Bende onu özlemiştim, hem de fazlasıyla. Ama yetişmemiz gereken bir uçak vardı.

''Geç kalacağız.'' Diye direttim.

Beni umursamadan boynumu emmeye devam ettiğinde ağzımdan istemsiz bir inilti çıkmıştı. Dayanamayarak ellerimi tişörtünden içeri soktum. Ellerim göğüs ve karın kasları arasında gezinirken istemsiz iniltiler çıkarıyor, beni daha çok kendine bastırıyordu. Kafasını kaldırıp dudaklarına yapıştım.

Çalmaya başlayan telefonla göz göze geldiğimizde, ela gözlerini kahveye döndüğünü görmüştüm. Kısa bir küfür savurup telefonu açtı. Bende fırsattan istifade dağılmış kıyafetlerimi düzeltiyordum.

***

''Tanrım, Niall sana inanamıyorum! O kıza fazlasıyla gıcık olduğumu biliyorsun.''

''Ah, çok küçüktük Ally. Kız alt tarafı kafana pasta atmıştı, o kadar.'' Dediğinde 'ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin' bakışlarımdan birini attım.

''Pekala, bizimle başka birinin ilgilenmesini istediğimizi söylerim.'' Diyerek yanımızdan kalktığında sinirle kollarımı göğsümde birleştirdim. O kızın burada olduğuna inanamıyordum. 12. yaş günümde, Niall bana hediyesini verirken yanağımdan öpmüş, o kız da buna dayanamamış –sanırım Niall'ı seviyordu- kafama güzelim doğum günü pastamı fırlatmıştı. Aptal.

Bulunduğumuz otelin görevlilerinden biri olduğuna hala inanmakta zorluk çekiyordum. Dünya küçük derlerdi de inanmazdım. Kız karşıma çıkmıştı işte.

Zayn sırıtarak gelip yanıma oturduğunda kaşlarımı çattım. Ne diye pişmiş kelle gibi sırıtıyordu ki şimdi bu? Etrafımızda insanlar olduğundan -mesafeli davranarak- kafamı ona çevirip öldürücü bakışlar attım. Bu sadece sırıtışının kahkahaya dönüşmesini sağlamıştı. Karşımızda oturan Harry bir an kafasını kaldırıp bize baksa da tekrar telefonuna geri dönmüştü. Gözlerimi büyüterek ona baktım. Tanrım, biraz daha tedbirli davranamaz mıydı bu çocuk?

Yavaşça kulağıma yaklaşıp ''Sinirlenince çok seksi oluyorsun.'' Diye fısıldadığında gözlerimi devirerek sağa sola salladım. Hiç büyümeyecekti.

''Pekala, odalarınız hazır.'' Diye koşar adımlarla yanımıza gelen Niall'a beklentiyle baktım. O kızın gitmiş olmasını umuyordum. Bana dönerek devam etti. ''Ve o kız, bizimle ilgilenen görevlilerden biri olmayacak.''

Gülümseyerek ''Güzel.'' Dedim ve ayağa kalktım. ''Ben odama çıkıyorum. Akşam yemeğinde görüşürüz çocuklar.''

Tembel adımlarla odama vardığımda kendimi yatağa atmıştım. Uçuş beni fazlasıyla yormuş, bir de bu kız çıkınca sinirlerim altüst olmuştu. Biraz dinlenmek en iyisi olacaktı. Valizim ben odaya gelmeden getirilmişti. Odanın bir köşesinde duruyordu. Yattığım anda ağrımaya başlayan bacalarıma lanet ederek banyoya yöneldim. Sıcak su kaslarımı gevşetirdi.

Küveti doldurdum ve ayak parmaklarımdan başlayarak yavaşça vücudumu suyun içine soktum.

Tüm kaslarımın gevşediğine kanaat getirdiğimde -ki bu, yaklaşık 2 saat sürmüştü- parmak uçlarım buruş buruş olarak küvetten çıktım. Etrafa bir göz gezdirip bulduğum kısacık iki havludan birini vücuduma, diğerini ise saçıma sardım. Havlu sadece kalçamı kapatıyordu ve bu fazlasıyla üşümeme yol açmıştı. Hemen odama geçip sıcak yatağıma girmek istiyordum.

Odaya girmemle ağzımdan çıkan ''Hiii'' ye engel olamamıştım.

Zayn yatağıma kurulmuş, bulduğu birkaç dergiyi karıştırıyordu. Üzerindeki Adidas şortu ve kısa kol, beyaz tişörtü buraya gelmeden önce odasına gidip üzerini değiştirdiğinin kanıtıydı.

Kafasını dergilerden kaldırıp beni görünce gözleri, gözlerimden başlayarak tüm vücudumu süzmüştü. Kendimi, karşısında tamamen çıplak hissediyordum –ki zaten yarıçıplaktım.- Yüzümün domatese dönüştüğüne emindim.

Ela rengi, donuk gözleri bacaklarımda fazla oyalandığında üzerimdeki kısacık havluya lanet edip kızarmamın verdiği kızgınlıkla konuştum.

''Burada ne işin var? Hem içeri nasıl girdin sen?!''

''Yedek anahtarla.'' Dediğinde dudaklarındaki alaycı sırıtış kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Ne demek yedek anahtarla? Her isteyen odama girebiliyor muydu yani?

''Korkma, sadece bende var.''

Düşüncelerimi mi okuyordu birde?

Yavaşça yatağımdan kalkarak bana doğru gelmeye başladığında refleksle geri kaçmış, sırtımı tenimi ürperten soğuk duvara çarpmıştım. Duvar? Hadi ama!

Beni duvarla arasına alırken yüzündeki sinsi gülümseme -fazlasıyla- korkmamı sağlayarak gözlerimi kaçırmama neden olmuştu. Parmakları çenemi tutup yukarı kaldırdığında dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

''Akşam yemeğine daha çok var.'' Dediğinde ne demek istediğini anlamayarak kaşlarımı çattım.

''Yani, evden çıkmadan önce yarım bıraktığımız şu işi tamamlayalım diyorum.''

Yüzündeki sinsi sırıtış artarken bir eliyle de bacağımı kavrayıp beline sardığında aramızda sıkışmış havlu yere düşmüştü.

********

Oy ve yorumlar artmadan yeni bölüm yok -,-

Half A HeartOnde as histórias ganham vida. Descobre agora