BÖLÜM 35

2.6K 130 1
                                    

Birazdan çadırdaki kutlama başlayacaktı. Ege ve Tuğba konukları çadıra yönlendirip yanımıza geldiler. Hallerinden ne kadar mutlu oldukları anlaşılıyordu.

"Tebrik ederiiim!" diyerek ikisine de sıkıca sarıldım.

"Tebrikler!" diyerek Deniz de bana katıldı.

Kutlamaya yetişmemiz gerektiği için acele etmem gerekiyordu.

"Haydi bu kadar yeter. Seni hazırlamamız lazım!"

Beni kolumdan tutup giyinme odasına götüren Tuğba'nın arkasından resmen koşuyordum.

Kutlama kıyafetim ayrıydı. Gelinliğime bir şey olmasını istemediğim için ben hazırlatmıştım.

Yine bembeyaz ve dar kesimdi. Göğüs dekoltesi göbeğime kadar iniyordu. Straplez olduğu için elbise üzerinde dursun diye kumaşın içinde teller duruyordu, böylece üst kısım kalıpmışcasına beni sarıyordu. Elbisenin etekleri yere kadar uzanıyordu ama gelinliğimdeki kadar uzun bir kuyruğu olmadığı için daha rahat hareket edebiliyordum. Elbiseyi diktirdiğim modacı kumaş seçimini sateni andıran bir kumaştan yana kullanmıştı. Daha farklı, benim de daha önce görmediğim bir kumaştı.

Giyinmem bittiğinde yine kolumdan çekip beni odadan çıkarttı ve makyaj masasına oturttu. Çekmese bile gelecektim ama beni sürükler gibi götürme sebebini anlayamamıştım.

Deniz ve Ege koltuklara oturmuş, muhabbet ediyorlardı. Ece yanıma gelip topuz yaptığı saçlarımı açtı. Ne zaman geldiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Saçlarımı hemen açıp düzleştirdi, sonra da uçlarını maşayla dalgalandırdı. Saçlarımla işi bitince makyajımı da düzeltip geri çekildi. Ayça ortalarda görünmüyordu. Büyük ihtimalle Ece onu konukları oyalasın diye çadıra göndermişti.

Ayağa kalkıp Deniz'in yanına yavaş adımlarla ilerledim. Geldiğimi fark edince hemen ayağa kalkıp yanıma geldi. Gözlerinde hayranlığın yanı sıra daha farklı duygular da vardı ve bu yanaklarımın kızarmasına sebep oldu.

"Enfes, büyüleyici.. Güzelliğin karşısında dilim tutuluyor."

Dudaklarıma doğru eğilip beni yeniden öptükten sonra elimi tuttu. Onun yanındayken inanılmaz derecede heyecanlanıyordum ama aynı zamanda sakinleşiyordum da. Ece önden, Tuğba ve Ege de arkasından ilerliyorlardı. En arkadan biz de onları takip ediyorduk. Çadıra geldiğimizde bir süre orada bekledik, hala çocuk gibi heyecanlanıyordum. Kendimi hazır hissettikten sonra beraber alkışların eşliğinde içeri girdik. Yine tüm gözler hayranlıkla bizi izliyordu.

Dans için oluşturulmuş pistin ortasına gelince durduk. İlk dansı biz başlatacaktık. James Blunt - You're Beautiful çalmaya başlayınca gülümseyip Deniz'e döndüm. O da kollarını belime doladı ve dans etmeye başladık. Deniz bana duygularını itiraf ettikten sonra bir kafede oturmuştuk ve orada da bu şarkı çalıyordu. Hatırlıyor olması beni çok mutlu etmişti. Başımı omzuna yaslayıp kendimi onun kollarına bıraktım. Deniz de burnunu saçlarıma dayayıp kokumu içine çekiyordu.

"Sanırım bu kokuya hiç doyamayacağım. Beni kokundan mahrum etme."

Başımı kaldırıp ona cevap verecekken eliyle bu hareketimi engelledi.

"Lütfen böyle kal, gözlerine bakarken söyleyeceklerimi unutuyorum. Sadece dinle. Bu zamana kadar seni üzecek, kıracak davranışlarda bulunduysam tüm kalbimle senden özür dilerim. Hiçbirini bilerek yapmadığımı bilmeni isterim. Seni çok seviyorum ve yüzünün asıldığını görmek beni mahvediyor. Bundan sonra hep gül olur mu,bakışlarında hep aşkı, mutluluğu göreyim. Çünkü onlar olmadan, sen olmadan, kalbin bana ait olmadan ne yaparım bilmiyorum."

HİÇ HESAPTA YOKKENWhere stories live. Discover now