BÖLÜM 19

4.1K 160 6
                                    

Uzun zamandır derslere gitmediğim için şu an inanılmaz sıkılıyordum. Boş boş oturmuş, hocanın ne anlattığına odaklanmaya çalışıyordum. Deniz, ortalarda yoktu ve nereye gittiğini de kimse bilmiyordu. Yavaş yavaş endişelenmeye başlamıştım. Haber vermeden ortadan kaybolan biri değildi çünkü.

Ders bittikten sonra eşyalarımı toplayıp kendimi bahçeye attım. Açık hava bana iyi geliyordu. Derin derin nefes alıp rahatlamaya çalıştım. Deniz'i özlemiştim, bunu vücudumun her hücresinde hissediyordum.

"Derin, bekle!" Emre koşarak bana doğru geliyordu. Durup dinlenmesini bekledim.

"Nasılsın?"

"İyiyim Emre, her şey yolunda mı?"

"Bir yere oturalım mı? Burada konuşmasak daha iyi olur"

Sahil yoluna geçip oradaki banklardan birine oturduk. Üniversitenin boğaz kenarında olması çok güzeldi, özellikle benim çok işime geliyordu.

"Derin... Deniz aradı" Tepkimi ölçmek için yüzüme bakıyordu. Beni değil de onu aramış olması beni şaşırtmıştı ve kızmıştım. Ben burada onun için endişelenirken hiç değilse arayıp iyi olduğunu söyleyebilirdi. Düşüncesiz odun...

" 1 haftadır nerede olduğunu açıkladı mı bari?" Kısa bir süre duraksadı. Yüzünden anladığım kadarıyla bir şey söyleyecekti ama nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Emre söyleyecek misin artık!" O ana kadar bağırdığımı fark etmemiştim. Pişman oldum ama Emre'nin çok da umurunda gibi görünmüyordu.

"Derin, Deniz şey... Deniz gidiyormuş."

Duyduklarım beni şoka uğratmıştı. Emre'ye dönüp bunun bir şaka olduğunu söylemesini bekledim ama o da üzgündü. Demekki doğruydu, veda etmeden gidecekti. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettim ama şu an umurumda bile değildi.

"N-Nasıl gidiyormuş? Ne demek istiyorsun sen?"

"Amerika'ya gidiyormuş. Eşyalarını toplayıp kargoya vermek için dönmüş."

"Şimdi nerede?" Gözlerim yanıyordu ama yine de tutuyordum kendimi. Emre endişelenmiş gibi görünüyordu ama sesini çıkarmıyordu.

"E-Evde. Toplanıyor"

Hızla kalkıp otoparka gittim. Gidiyordu... Bir veda bile etmeden gidiyordu. Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım. Bu sefer olmaz. Güçlü olmalıydım.

Arabaya biner binmez son hızla Deniz'in evine gittim. Yol bitmek bilmiyordu. Evine geldiğimde arabayı gelişigüzel park edip kapıya yöneldim. İçeriden ses gelmiyordu. Zili çaldım, açan olmadı. Sinirin dalga dalga tüm vücudumda yayıldığını hissediyordum. Bu sefer de kapıyı yumruklamaya başladım. Yine kimse açmamıştı.

Arka bahçeye girdiğimde oradaydı. Bahçesindeki hamağa uzanmış uyuyordu beyefendi. Rahatlığa bak ya! Ben onun için üzülüyorum ama bu yontulmamış odun hamağa yatmış uyuyor. Midesize bak sen!

Hızla yanına gidip çantamı yere fırlattım ve hamağın kenarlarından tuttuğum gibi ters çevirdim. Hamaktaki hareketle birden yerinden sıçramış ve yüzüstü yeri boylamıştı. Onun yere düşüşünü izledikten sonra yanına yaklaşıp dizlerimin üzerinde durdum. Şaşırmıştı, neler olduğunu kavrayamamıştı hala, aptal!

"Derin?"

Yüzüne yumruk attıktan sonra o acıyla inlerken kalkıp çantamı yerden aldım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Aptal! Nasıl bu kadar aptal olabilmiştim ki! Nasıl yeniden güvenebilmiştim!

Arkamdan koştuğunu ayak seslerinden anlamıştım ama dönüp bakmıyordum. Kolumdan tutup beni kendisine çevirdi. Gözümde akmaya hazır bir çeşme varmış gibiydi ama tutuyordum. Eve gidince bolca ağlayabilirdim ama onun önünde ağlayıp da kendimi zayıf göstermeye niyetim yoktu.

HİÇ HESAPTA YOKKENWhere stories live. Discover now