Çözünme

75 16 2
                                    

Bir süre öylece oturduk. Özgür, hiç birşey konuşmadan masadaki kürdanlıkla oynuyordu.
Sonra birden sordu.

"Ablanın adı neydi" diye.

"Benim mi? Ablam mı?"

Başıyla onayladı.

"Neden sordun."

"Belki Tanıyorumdur."

Benim bir ablam yoktu ki nasıl cevap vermeliydim.

"Ablamı tanımazsın sen. Burada değil yurt dışında yaşıyor.

"Gülden le görüşüyorlar mıydı?"

"Yok sanmıyorum."

Biraz düşünüp tekrar sordu.

"Peki sen numaramı nerden buldun?"

Evet bomba soruyu sormuştu. Hızlı toparlayıp mantıklı bir cevap vermezsem, bir çuval incir berbat olacaktı.
Tam bu sırada çalan telefon sesi benim kurtarıcım olmuştu.
Arayan sınıf arkadaşım ve aynı zamanda kankam olan Fatma'ydı.
Müsade isteyip masadan ayrıldım.
Okula gitmeyince merak etmiş ve beni aramış. Ona kısa bir özet geçerek telefonu kapatıp masaya döndüm.
Şimdi ki planım onun soru sormasına müsade etmeyip, onun anlatmasını sağlamaktı.

"Neden intahar etmek istiyorsun?"

Yüzüme bakıp gülümsedi.
Ben tekrar devam ettim.

"Yani ölenle ölünmez. Hayat vaz geçilmeyecek kadar güzel."

"Senin için öyle benim için se anlamsız."

"Nasıl anlamsız? Herşeyin bir anlamı olmalı. Ve herkesin de bir görevi. Mesela benim görevim seni durdurmak olabilir. Savaşmadan pes etmek niye?"

"Hayatla savaşmak istediğimi sanmıyorum."

"Hiç bir beklentim yokmu yaşamdan?"

Bir kaç sene öncesine kadar hayattan çok beklentim vardı. iş, araba, ev eş ve çocuklar. Nerdeyse hepsine sahip oluyordum."

Merak eden gözlerle baktığımı görünce, anlatmaya devam etti.

" İyi bir işim ve bir arabam vardı. Sonra Gülden ile tanıştım. Evlenip bir yuva da kurmuştuk. Kısa bir süre sonra bebeğimiz olacağını öğrendik.
Mutluyduk. En büyük problemimiz çocuk odasının rengiydi. O herşeyi canlı renklerle boyatmak istiyor bense beyazı seviyordum. "

Gömleğinin yakasını açtı. Sanki nefesi kesilmiş gibiydi. Derin bir nefes aldı ve anlatmaya devam etti.

"Sonra birden herşey geriye sardı.
O akşam Gülden yorgun olduğunu söyledi. Ben ise iş yemeğine gitmek istiyordum. Onu zorla da olsa ikna ettim. Siyah giymeyi hiç sevmezdi. Sadece bana kızdığında siyah giyer, kendince beni cezalandırıldı. O akşam da siyah giymişti. Sonrası ise benim için hep siyahtı.
Karşıdan gelen arabayı farkettiğimde herşey için çok geçti.
Tam iki ay yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdi.
Beyin ölümü gerçekleştiğinde bebek hala yaşıyordu. Doktorlar makinaya bağlı, ölü bir kadına doğum yaptırdılar.
Küçük bir kızdı. Bende o küçük bebeğe tutunmak istedim. Ancak o da başaramadı. Akciğerleri yeterince gelişmediği için annesinden ayrı sadece 5 gün dayanabildi. O da beni bıraktı."

Şimdi ise benim nefesimin kesilme vakti geldi sanırım.

Tutun BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin