Kurtarma

261 21 10
                                    

Okuldan sonra yine sık sık yaptığım gibi kütüphaneye gittim. Yurt bu saatte çok kalabalık olur. Bense kalabalığı hiç sevmem. Yalnız takılmayı sevdim hep. Neden bilmiyorum ama kalabalık beni boğuyor.
Okul çıkışlarında kütüphanede bir iki saat geçirmek her zaman hoşuma gitmiştir.
Kitapların arasında dolaşıp kâğıt kokusunu içime çekmeyi severim.

Kapıdaki görevlinin söylediğine göre, internet hayatımıza girdiğinden beri bu kütüphane pek ilgi görmüyormuş. Olsun ben böyle seviyorum. Sesiz ve huzurlu.
Kitapların arasında dolaşıp dikkatimi çeken birini seçerim.

Yine öyle yapıyordum. Parmağımı kitap rafının üzerine koydum, ve kitaplara dokunarak raflar arasında dolaşmaya başlamıştım.

"Hangisini seçsem şu ince olan mı, yoksa şu yeşil kaplı olan mı hangisi? "

Kullanılmış kitapları okumaktan çok incelemeyi severim.
Bence içlerine yazılmış küçük notlar, hatırlatmalar, bazen kuru bir yaprak yada küçük bir çizim yaşanmışlıkları izlerini taşıyor.
Gözüme kestirdiğim eski bir kitabı aldım ve karıştırmaya başladım.

Aniden kapının çıkardığı gıcırtı dikkatimi dağıttı.
Acilen kapının yağlanması gerek! Diye düşündüm. Biraz etrafı izledim.
Masamdan, girişteki deski rahatlıkla görebiliyordum.
Otuzlu yaşlarda belki daha büyük bir erkek içeri girdi. Elindeki kitabı görevliye teslim ediyordu.

Neden bilmiyorum ama tüm dikkatim ona yoğunlaştı.
Solgun yüzlü uzun boylu saçı sakalı uzamış zayıf ve bakımsız biriydi.
Kısa bir süre görevliyle konuştu. Sanırım elindeki kitabı raflara kendisi koymak istiyordu. Görevlide kaydını yapıp kitap raflarını gösterdi.
Masanın karşısındaki rafa kitabı bırakıp tedirgince, etrafına bakındı. Sanki görünmez olmak istiyordu. Ama ben onu görmüştüm. Sonra da aceleyle oradan uzaklaştı.

"Madem acelesi vardı, neden kitabı teslim edip gitmedi? Neden kendisi yerleştirmek istedi?"

Ben onun gidişini izlerken, Paat !
Sesle irkildim. Az önce o adamın, aceleyle bıraktığı kitap devrilmişti.

Simetri rahatsızlığım olduğu için mi yoksa kitap mı beni çağırdı hiç bilmiyorum.
Düzeltmek için yerimden kalktım. Kitabı elime aldım. Arkasını çevirip konusuna baktım.
"Güzel bir aşk hikayesi ama böyle bir erkeğin okuyacağı türden değil."
Kitabın kokusunu hissetmek için sayfaları parmağımla hareketlendirdim.

O da ne! içinden bir kâğıt ayağımın üzerine düştü.
Önce kitap ayıracı olduğunu düşündüm. Ayağımla iteledim.
Sonra arasında bir şeyler yazdığını gördüm ve eğilip aldım.

Sevgilim; diye başlıyordu. Bu bir mektuptu.

"Yaşasın!"
Sonunda kendime yeni bir eğlence bulmuştum. Merak ve garip bir heyecan içinde okumaya başladım.

Sevgilim ;
Sen gideli bir sene oldu. Acın hala içimi yakıyor üstelik azalmak yerine katlanarak artıyor.
Bu hayat bana işkenceden başka birşey vermedi. Bir sen vardın bana ait ve benim olan. Senide o kaza benden aldı.

Pişmanlık içinde geçirmediğim bir gün bile yok. Ölüm neden ben değilde seni seçti.

Benim hatam olmadığını söylüyorlar. Ama yanılıyorlar. Ben sana ısrar etmeseydim, o akşam hiç çıkmayacak ve o arabaya hiç binmeyecektin.
Gülden im ;
Seni hissetmek için bak yine en sevdiğim kitabı okudum. Umarım sende beni hisseder ve bu yazdıklarımı görürsün. Çünkü gittiğim yerde seni bulamayacağım diye çok korkuyorum.
Çaresizim. Biran önce sana kavuşmak için de başka yol bilmiyorum. Lütfen orada ol Sana geliyorum. Sonu cehennem bile olsa denemeliyim.
Bu gece herşey bitecek. Senin için gözlerimi sonsuza dek kapatıp, sana kavuşacağım. Bekle beni!

Tutun BanaWhere stories live. Discover now