24.Bölüm⚡️ *Yol Ayrımı*⭐️💕

En başından başla
                                    

Sevinçten kafamı aşağı yukarı sallayıp kocaman sarıldım.

"Teşekkür ederim."

"Asıl ben teşekkür ederim. Onun sayesinde artık gerçek anlamda mutlusun. Mutluluğunun sebebi o değil mi?"

Utanarak parmaklarımla oynamaya başladım. Ve anneme bakmadan kafamı aşağı yukarı sallamaya başladım. Elini yanağıma koydu ve şefkatle okşadı.

"Yeter ki şu gülen yüzün solmasın artık. Mutlu ol. Ama dikkat et. Seni kimsenin üzmesine izin verme ve çabucak güvenip kaptırma kendini. Tabiki bu dediklerimi kalp dinlemez ama hayata sağlam adımlar atabilmen için her şeyden emin olmalısın. Bu da benden sana bir anne tavsiyesi." deyip göz kırptı.

Bu kadına bayılıyordum. Tek kelimeyle mükemmeldi. O yanımda olduğu sürece bana bir şey olmazdı.

"Neyse ben gidip duş alayım. Çıkınca patatesle sosis kızartır yeriz. Ama bugünün şerefine. Yarın yine sağlıklı yemekler yapmaya devam edecem. Yani sebze yemekleri." deyip göz kırptı.

"Yaşasın. Peki tamam. Bunada şükür." dedim.

Annem duşa çıkınca elimdeki telefona bakakaldım. Ayıp oldu çocuğa okundu yapıp annemle konuşmaya dalmıştım. Tam cevap vereceğim sırada, soru işareti (??) yolladı. Hemen açıklamamı yaptım.

"Selam. Kusura bakma annemle sohbet ediyordukta o yüzden yazamadım." yazdım.

Anında cevap verdi.

"Sorun değil. Rahatsız etmedim değil mi?"

"Yok ya ne rahatsızlığı. Annem işten yeni gelmişti de havadan sudan bir sohbetti işte. Sen ne yapıyorsun?" diye sordum utançla. Evet utanıyordum çünkü onu resmen öpmüştüm.

Yüzü yumuşacıktı. Hafif kirli sakalları kısa süreliğinede olsa yanaklarımı gıdıklamıştı. Ve onu öpmek beni heyecanlandırmıştı. Acaba bu yüzden mi mesaj atmıştı? İnşallah bu konuyla ilgili bir şeyler söyleyip beni daha fazla utandırmazdı. Yoksa bir daha yüzüne bakamazdım.

"Hiiç. Bende hastanedeyim. Dört gözle çıkış saatimi bekliyorum. Bugün biraz yoruldum da."

Kıyamam ben mavişime ya. Keşke yanımda olsaydı. Güzel bir kahve yapardım ona. Yorgunluk kahvesi. Sonra da beraber sarılır uyur -
Bir dakika ya ben ne diyorum böyle. Kolumu cimcikleyip kendime geldim.

"İyice sapık oldun sen kızım Melike."
Diye mırıldandım.

"Eve gidince direk uyursun artık." yazdım. Cevap yine çabucak geldi.

"Aynen."

Ne yazacağımı bilemediğim için bir şey yazmadım. Ve anneme yardımcı olmak için mutfağa geçtim. O gelene kadar sofrayı kursam iyi olacaktı.

İki hafta sonra...

İki haftalık bir koşuşturmacanın ardından sonunda derin bir nefes aldım. Arkadaş iki hafta,hem de günde iki tane yazılı olur mu?
Varya biz öğrencilere eziyet çektirmek hoşlarına gidiyor galiba.

Kazadan sonra okulu bir kaç gün başladığım ve zaten o zamanlar ruhen iyi olmadığım için bayağı geride kalmıştım derslerden. Ama her zaman ki gibi yazılılardan iki gün önce çalışarak arayı hemen hemen kapatmış oldum. Sözelim iyiydi. Edebiyat, dil ve anlatım, felsede,tarih iyiydi ama matematik ve geometrim berbattı. Onlardan iyi not aldım. İsmican sayesinde de sayısalı hallettim. Sözel derslerde ben, sayısal derslerde o birlikte kopyalaştık. Eee kankalar bu günler için değil mi? Neyseki zayıf dersim yoktu. Yoksa annem bana özel öğretmenler tutar,baskıdan boğardı beni. Başarılı olup bir mesleğe sahip olmamı ve kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarımın üstünde durmamı istiyordu. Bende özellikle o mutlu olsun diye çalışıyordum işte elimden geldiğince. Önemli olan sınavdı.
"YGS" sınavı. Gerçi daha bir yılım vardı benim. 11. Sınıfın 2. dönemindeydim. Ama çalışmalara şimdiden başlamıştım. Evde iki saatimi ayırıp sınava çalışıyordum. Hedefim büyüktü. Psikolog olmak. İnsanların ruhunu iyileştirmek istiyorum. Onlara yardım etmek istiyorum.

Beni Bırakma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin