"Evet, oldukça iyi gidiyor. Evimizde bir tek bu küçük şeyler eksik," dedim parmağımı tutan ele bakarak. Sinem gülümsedi ve oğlunun başını okşadı. "Olur elbet. Sabır her şeyin anahtarıdır."

Daha ne kadar sabretmem gerekiyor o zaman? Koray,  Timur'a dönüşünceye kadar mı?  Koray beni sevmeyinceye kadar mı? Ne kadar?

"Ee üçüncüyü ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?"  dedim Demet'in yokluğunu aratmayarak. Sinem'in kulakları yavaşça kızardı. Bakışlarını kızına çevirdi. "Dinlenmeye ihtiyacım var. Arka arkaya iki normal doğum çok basit bir şey değil."

Açelya kocaman bir tepsi ile yanımıza geldi. "Evet herkes burada olduğuna göre haberi verebilirim. Demet şansına küssün," dedi keyifle. Sonra gözleri Sinem ile benim aramda gidip geldi. "Ben hamileyim!"

"İnanmıyorum!  Tebrikler Açelya!  Mükemmel bir şey bu!" dedim kucağımdaki bebek ile ayağa kalkarak. Açelya'ya sarıldım yeniden.

"Tebrik ederim güzelim. Taktik istersen buradayım. Ama ilk önerimi şimdiden vereyim. Kendine yardımcı al, pastane senin için büyük."

Açelya bir yıl önce evlenmişti sevgilisi ile. Zaten çok yakışıyorlardı ve herkes evlenmelerini bekliyordu onların. Evlendiler ve şimdi tam bir yıl sonra bebekleri olacağı haberi geldi. Ne güzel bir aile oldular değil mi?

° ° ° ° °

Kapıyı kapatırken üçüncü kattaki pencereye baktım. Perdeleri açıktı. Bu annemin evde olduğunu söylüyordu. Haftasonu olduğu için Tuğra da evde olmalıydı. Zili çaldım ve kapı sanki bunu bekliyormuş gibi anında açıldı. Elimde Açelya'nın ısrarla verdiği kurabiye kutusu ile içeri girdim. Dediğim gibi hava buz gibi.

Asansöre binince telefonuma bakmak geldi aklıma. Koray iki kere beni aramıştı. Asansör üçüncü kata geldi, gümüş gri kapıları açıldı. Hemen sağda, açık olan kapı ile telefonumu cebime koydum yeniden. "Annem!"

Anneme sarıldım kocaman. Tabi elimdeki kutu buna biraz engel oldu ama olsun. Eve girdim ve o tanıdık temizlik kokusu burnuma doldu. "Oo Neva Tekin hanım gelmişler," diyen kardeşim sayesinde güldüm.

"Oo haylaz haylaz evde dolanan bir Tuğra bey varmış burada da."

"Hafta içi hayvan gibi çalışıyorum abla, ne haylazı ya." Tuğra sözünü bitirir bitirmez kollarımı açtım ve bana sarılmasını izledim. Benden uzun olduğu için ağabeyim gibi duruyordu ama yaşı da ruhu gibi küçüktü.

"Bunu Açelya yolladı," dedim kutuyu anneme vererek. Sonra cebimdeki telefonu alıp ceketimi askıya astım. Koray'ın hızla mesaj attım.

"Annemlerdeyim. Akşam yemeğini burada yiyelim mi?"

Kolunu omzuma atan kardeşim iç çekti.  "Anlat bakalım, enişte üzüyor mu seni?" Sanki ciddi gibiydi ama değil gibiydi de. Anlayamıyorum bu çocuğu.

"Hayır. O harika bir adam. Sen anlat bakalım, evlenmek gibi bir planın yok mu?  Sonsuza kadar annemle mi yaşayacaksın?" dedim onu köşeye sıkıştırdığım için gülerek. Sonra mesaj geldiği için telefonum titredi.

"Harika olur. Özledim anne yemeğini ;)"

Bir mesaj daha.

"Alınacak bir şey olursa mesaj at güzelim."

Telefonu masaya koyup dik dik Tuğra'ya baktım. Kesin tüm mesajları okudu saygısız. "Cevap bekliyorum koçum!"

"Anne, ablam beni sıkıştırıyor," dedi Tuğra çocuk gibi. Kim bu adama yirmi sekiz yaşında der ki? Ender ile aynı yaşta ama aradaki farka bak. "Anne, yemeğe buradayız. Yapacak bir şey var mı?" diyerek mutfağa gittim. Tabi ki yoktu. Annem her zaman yemeğini önceden hazırlardı.

Boşanma Sendromu Nasıl Atlatılır? Where stories live. Discover now