(9.Bölüm-1)

4.1K 402 59
                                    

Ve yayın günü... Keyifli okumalar :)

&&& 

Multi: Yağız

Nihayetinde parti başlamıştı.

Kulakları sağır eden müzik eşliğinde dans edenlerin hemen sağ tarafındaki kokteyl masalarına geçtik. Didem hemen Yağız'ı görünce yanına gitti, sap gibi ortada kaldım. Mesele ilişki olunca anında satışa geldik. Vay be...

Çantamı masanın üstüne koymayı düşünürken masanın tıka basa dolu olduğunu fark ettim. Masanın üstündeki yiyecekleri görünce şöyle bir dudaklarımı yalamak zorunda kaldım. Oval ince camın hemen ortasında enfes kokulu kekler vardı. Bir dilim aldım, diğer nimetleri aç kedi gibi süzdüm; türlü türlü içecekler ve leziz duran kurabiyeler...

Enfes kokulu keki yerken yanımda iri göbekli, patates yüzlü garson bitiverdi. "Efendim bunlar sizin için. Yağız bey gönderdi," dedi.

Getirdiği tabakları masanın üstüne koydu. Sevinçten çıldırmamak için kendimi zor tuttum çünkü en sevdiğim şeyleri; elmalı turta ve çilekli milkshake göndermişti.

Milkshahe içerken gözlerimi kapattım, enfes çilek tadını damağımda hissettim.

"Keyfin yerinde Afrodit, sana da bu yakışır," diyen Yağız karşımda şebek gibi sırıttı.

"İşini biliyorsun sen de egosu kendinden büyük şebek."

"Kaç defa diyeceğim Afrodit ben egolu değilim. Sadece son derece zeki, müthiş yakışıklı biriyim."

Milkshake boğazımda kaldı, bir ara burnumdan çıktı. Gülmekten gözlerimden yaşlar aktı. "Tipine bir şey diyemem ama o zeka ikinci el gibi..."

"Hahah gül sen gül, ladesi ben kazandım."

Bardağı masaya vurup ciddileştim. "Hadi ya, benim neden haberim yok."

"Çilekli milkshake desem, he bir de elmalı turta. Şu hemen yanında duran."

"Sıçrattırma elmalı kurabiyene. Sen mi getirdin onu, gitti garson getirdi."

İnce telli sarı saçını parmaklarının arasından geçirdi Böyle bir saç bende bile yok, kıskançlıktan yutkundum. İşaret parmağıyla şakağına dokundu. "Hemen sinir yapıyorsun Afrodit. Merak etme eninde sonunda bu zekaya yenileceksin."

"Bir gün kendi zekamı kaybedersem belki kazanırsın. O da belki yani..."

"Hahah" diye sırıtarak yanımdan ayrıldı. Hayret bir şey ya. Gören de karşımda Aziz Sancar var, beraber zeka oyunu oynuyoruz zannedecek.

Sinirden elmalı turtayı çabucak bitirdim, tadına bile varamadım. Sinirle etrafa bakındım, neredeyse bütün sınıf salonun ortasında elektronik müzik eşliğinde dans ediyordu.

Masanın üstüne yarıya kadar doldurulmuş viski bardağı konulduğunu fark ettim. Kafamı kaldırdım; JaNTİ!

"Ne o tek mi takılıyoruz," dedi, viskisini yudumladı.

"Yalnızlık sadece sana mı özgü?"

"Uw! Bu sert oldu bak. Doğru söylüyorsun. Senin bir Afrodit olduğunu unutmuşum."

"İyi işte ben de hatırlattım."

Dudaklarını bükerek gülümsedi, kafasını salladı. "Sapık çocuğa ne oldu, iyileşti mi? Parmaklarım ağrıyor, baya kalın kafalıymış," dedi.

"Yüzünde morluklar var hala, kafasını da bandajla sardılar."

"Seni düşündüğüm için yaptım Selin. Sen de az çok tanıdın beni. Masumlara ve kadınlara şiddet uygulandığını görünce kendimi tutamıyorum. Kafasına şöyle iki yumruk sallayasım geliyor. Napim yani?" dedi, ellerini iki yana açtı.

Dudaklarım kapalı biçimde gülümsedim. Şuan aşırı derece de şekerdi ve bundan haberi yoktu.

"Niye gülüyorsun ki? Sana söylüyorum Selin? Yanlış bir şey mi yaptım? Alt tarafı kendimi tutamadım iki yumruk salladım. Bundan iyisi can sağlığı. Sen olmasaydın daha beteri olurdu. Ama biliyorsun bilerek yapmadım..."

"Yok, yok. Anlıyorum seni. Aklıma komik bir şey geldi, ona güldüm."

"Neymiş bu komik şey, anlat beraber gülelim..."

"Olmaz şekerim, bunlar kızsal şeyler" diyerek geçiştirdim. Gözlerini kısarak yönünü salonun ortasına dans edilen tarafa çevirdi.

"Sen neden dans etmiyorsun?" dedi, bardağı ağzına götürdü.

"Yakışıklı bir centilmen dansa davet etse belki düşünürdüm."

"Yağız var ya," dedi. "Niye onla dans etmiyorsun?"

Çenemin ucuyla dans edenleri gösterdim. "Bak bakalım Yağız kimle dans ediyor?"

"Üüü! Didemle ne işi var bunun?"

"Playboy değil mi huyu kurusun," dedim, saçımı dört bir yana nefretle savurdum.

"Beni takip et," dedi elimi avucunun içine aldı. Mutfağa yürüdük. "Ben elektronik dansları sevmem ama seninle güzel bir salsa yapabiliriz," dedi, elini belime koydu.

Nefesimin kesilmesi, yüzümün kızarması, gözlerimin seğirmesi... Hepsi bir anda nüksetti.

Ardından sağ kolunu açarak, bacaklarımı aynı hizaya getirdi. Bir ileri bir geri, bir ileri bir geri... Uyum içinde kollarımızı sağa sola süzdük. Tam belimden aşağı kıvıracaktı ki bir ayakkabı sesi duyuldu.

Yanaklarımın ateşler içinde kızarmasıyla ilk önce Ayaz'a ardından kapıdakine baktım.

"Hey dostum sakin ol? Hemen gidiyorum tamam mı? Panik yok."

Bu Muzo'ydu. Uygunsuz pozisyonda basılmış gibi olduğumuzdan Ayaz oldukça sinirlenmişti. Gözlerini pörtletip, kaşlarını çattı.

"Yürü git lan delik çorap."

&&&

2.Part Devam Ediyor...

Çılgın DersaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin