(4.Bölüm-2)

5.4K 549 114
                                    

Multi: Didem

Devam ediyor...

&&&

"Didem bak göründüğü gibi değil, gerçekten..."

Didem'in koşar adım yanımdan ayrılmasından sonra hala yanı başımda olan Yağız'dan sinirimi çıkardım. "Bütün bunlar senin aptallıkların yüzünden oluyor biliyorsun değil mi?"

"Ama Afrodit."

"Sakın bana bir daha Afrodit deme, adımı ağzına alma. Bitti her şey, bir daha karşıma çıkma, yüzünü bile görmek istemiyorum!"

Nefes nefese koşmaya başladım. Didem'i yakalayıp konuşmam lazımdı ki konuşmazsam bunun faturası arkadaşlığımıza çok kötü yansırdı belki de onu kaybedebilirdim. Nefes nefese kaldım, sağımı, solumu kontrol ettim, yoktu. Of! Aptal Yağız...

Çaresizce sınıfa gittim, Aslı'nın yanına oturdum. Moralimin kör kütük bozulmasına karşın belli etmemeye çalıştım. "Sude nerde yok mu bugün?"

"Yok bugün, canı sıkkınmış gelmeyecekmiş."

Canı sıkkın diyince, tekrar moralim bozuldu. Her şey Yağız uyuzu yüzünden olmuştu. Ne var da öyle ulu orta yerde gelip elimi tutuyordu ki?

"Eleman sen onu bunu bırak da Didem'in neyi var? Kızlar tuvaletine koşa koşa girdi, kapıyı da küt diye vurdu."

"Sen ne yaptın bidon, gitmedin mi yanına?"

"Eleman orda dudaklarına ruj süren, eteklerine deodorant sıkan saftirik kızlar var, onları görünce depresif oluyorum, moralim bozuluyor. Bana göre değil o işler.

"Ah Aslı ah!" Yerimden fırlayarak tuvalete doğru koşmaya başladım. Bazılarının omzuna, bazılarının sırtına çarptım, koşmaya devam ederken en sonunda yere kapaklandım. Of! Ellerim bir hayli acımıştı. Acının verdiği sinirle başımı çevirip, bağırmaya başladım. "Sen nasıl bir odunsun yuh ya!"

Kalem gibi kibar ellerin, davet mektubu gibi ellerime uzatıldığını fark ettim. "Birincisi, ben çarpmadım, sen tosladın. İkincisi, odun bana değil Yağız'ına daha çok yakışır."

"Ayaz!" dedim tiz sesimle. "Sen miydin çarpan?"

"Çarpan mı? Gelip sen çarptın, suçu bana atma."

Cevap vermeden bakakaldım. Tabi ki de ben çarpmıştım bal gibi de biliyordum; ama benim şaşırdığım şey Yağız'ına demesiydi. Yoksa o da mı bir şeyler biliyordu, Yağız ona da bir şeyler anlatıp, kendi kendine gelip güvey mi olmuştu?

Hava da asılı kalan ince, kibar ellerinden güç alarak ayağa kalktım. Dağılan üstüme, çeki düzen verdim. Saçımı kulağımın arkasına alıp, çekinir gibi oldum. "Pardon Ayaz, kusuruma bakma."

Birbirine bağlı olan güçlü, kaslı kolları ile gülümsedi. "Bakmam."

Hala gülümseyerek bana bakıyorken, afallayıp kalmıştım. Bu çocuk ne zaman karşıma çıksa hep böyle reset yemiş gibi kalıyordum. Kendimi toparlayıp, yutkundum. Aklıma Didem geldi, ona bakmaya tuvalete gideceğimi hatırladım, biran önce harekete geçmeliydim. Çekingenliğimin de etkisiyle Ayaz'a bir şey demeden yanından geçtim. Sonra bir şey demediğim için kendime kızacaktım ama söyleyemedim.

Tuvaletin giriş kapısını açar açmaz, ağlama sesleri beynimin içinde yankılandı. Didem tuvaletlerden birine girip kapısını kapatmış, hüngür hüngür ağlıyordu. "Didem, Didem! Lütfen böyle yapma, gel konuşalım."

"Konuşacak bir şey yok Selin," dedi ağlayarak, iç çekerek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Konuşacak bir şey yok Selin," dedi ağlayarak, iç çekerek. "Yağız'ı sevdiğimi bildiğin halde, sen beni sırtımdan vurdun. Git buradan, senden nefret ediyorum."

"Seni sırtından falan vurduğum yok Didem. Hiçbir şey göründüğü gibi değil."

"Eminim öyledir. Zaten hiçbir zaman gördüklerimiz doğru olmaz değil mi, sen de yanlışlıkla Yağız'ın elini tutuyordun öyle değil mi?"

Of! Oflayarak dişlerimi sıktım. Yağız, Allah'ın belası bütün bunların sebebi hep sensin, hepsi senin yüzünden...

Kapıya sırtımı yaslayarak, çaresizce dayandım. "Sen bilirsin, sen çıkana kadar buradan gitmeyeceğim. En iyi dostumu basit bir yanlış anlaşılmadan dolayı bırakıp gidemem ki!"

"Selin buradan git! Bana biraz olsun değer vermiyorsan git!"

"Hayır, gitmiyorum" dedikten sonra nefeslendim. "Sana daha önce de söylemiş olduğum gibi ben Yağız'ı sevmiyorum. Onunla aramızda hiçbir şey yok, çocukluk arkadaşlığımızdan başka."

Didem tekrardan ağlamaya başladı, içim kıymık kıymık oldu. "O zaman ne diye elini tutuyorsun Selin? Neden hep onun yanındasın?"

Geldik en sıkıntılı meseleye. Tekrardan nefretle Yağız gözümün önüne geldi, nefret soludum. Bir şey demeden sükunetle bekledim. Gözlerimin önünden Didem'le çocukluk yıllarımdan bu yana geçirdiğim anılar gelip geçti.

"Biliyor musun Didem, benim için dünya pek anlamlı bir yer değil. Sadece birkaç parça var beni tanımlayan. Dostluk gibi, arkadaşlık gibi...

Biliyor musun Didem, insan çaresiz ve yorgun olduğunda içindeki sırları dökebilmek için sadık bir dosta ihtiyaç duyar. Ona derdini, yüreğindeki dertleri, ıstırapları anlatır. Onun anlayışlı gözlerinde kendisine teselli bulur. Sıkıntıları, ıstırapları bitmese bile göğüs kafesi kocam bir nefes alır, rahatlar. Yalnız değildir artık, arkasında ona koşulsuz destek verecek dostu vardır."

Sesimin kısıldığını, boğazımın ağrıdığını hissettim. Zorla yutkundum. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim, soluklandım.

"Biz beraber üzülüp, beraber ağlıyoruz. Beraber sevinip, beraber kahkaha tufanına katılıyoruz. Sen benim için sıradan biri değilsin Didem," diyip iç çektim. Gözlerimi yumdum, bedenim pervasızca ürperdi. Son kozumu oynama zamanı gelmişti.

"Hiçbir şey göründüğü gibi değildi Didem. Yağız yanıma gelip konuşmak istediğini söyledi hem de seninle ilgili. Beraber kantinin bahçesine indik. Sana karşı hissettiklerini söyleyemediği için ağzımı aradı. Çaktırmadan konuşmaya çalışsa da ben hemen anladım, kendisini boşuna yıpratmamasını söyledim. Sonra da destek amaçlı elini tuttum, yardım edeceğimi söyledim. Hepsi buydu!"

        
         BÖLÜM SONU

&&&

Evett! Bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümle ilgili yorumlarınızı görüşlerinizi, votelerinizi bekliyorum. 

Bir daha ki bölüm yine cuma günü gelecek. O zamana kadar hoşça kalın :=) 


Çılgın DersaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin