“ Londra bugün huysuz bir kadına benziyor,” dedim sesli düşünerek. Bu sırada yattığım yerden kalkmış, bağdaş kurarak oturuyordum. Benim sesli düşünmeme alışkın olan Ivy yere attığım kıyafetlerimi beyaz, ahşap zeminden kaldırıp koluna atarken bir yandan  “ Yerinden kalkıp hazırlanmaya başlamazsan Bayan Ferguson’da Londra’ya benzeyecek,” dedi.

   “ O her zaman Londra zaten,” dedim gözlerimi devirerek. Hatta çok daha fazlasıydı. Ani esintiyle üşüyünce yorganı bacaklarıma çektim ve kollarımı kendime sardım. “ Ne için hazırlanacağım?”

   “ Bilmiyorum. Bayan Ferguson bazı özel misafirlerimiz olacağını söyledi.”

   Ivy sesindeki ima gerilmeme sebep oldu. “ Özel misafirler mi?”

   Ivy başını kaldırıp bana baktı. Kara gözlerindeki derin anlayış daha fazla gerilmeme sebep olduğu için bakışlarımı kaçırmak istesem de bunu yapmadım.

   “ Nasıl özel misafirler Ivy?” dedim. “ Teyzemin arkadaşları mı?”

   Ivy bir an duraksadıktan sonra “ Evet,” dedi. “ Bayan Ferguson’ın arkadaşları.”

   Yalan söylüyordu fakat bunun üzerinde durmak istemiyordum. Ani bir şekilde oturduğum yerden kalkarak kaslarımı esnettim. Teyzemin sürekli misafirleri olurdu. Hepsi yüksek kesimden, burnu havada insanlardı. Mantıklı konuşan birkaç kişi tanımıştım fakat teyzem de onları sevmiyordu. Ne zaman doğru düzgün konulardan bahseden bir insan buraya gelse, onu son görüşüm olduğunu bildiğim için canım sıkılıyordu.

   Teyzemin basit arkadaşları beni delirtiyordu. Sanki pazarlanması gereken bir mal gibi onların önüne çıkartılıyordum. Hayır, açıkça sunuluyordum. Güzel Emmaline, görgülü Emmaline, yardımsever Emmaline, basit Emmaline… Böyle olmaktan nefret ediyordum. Kendim hariç herkesi oynayan bir tiyatro oyuncusu gibiydim. Bazen birilerinin beni olduğum gibi sevip sevemeyeceğini merak ediyorum. Benim fikrimin ne olduğunu soracak ve onlara önem verecek, hayallerimi dinleyecek, beni gerçekten sevecek birisi var mıydı?

   Bana yaşadığımı hissettirecek birisi var mıydı?

   “ Yine Lyton Düşesi gelmemiştir umarım. Tanrım, o kadına katlanamıyorum.” Yüzümü buruşturarak onun taklidini yapmaya başladım. “ Emma Lynn,” Adımı ne kadar düzeltsem de hep böyle söylerdi. “ Bir hanımefendi asla eteklerini öyle yayarak oturmaz. Fazlalıkları içe doğru kıvıracaksın.”

   Ardından onun gibi titreyerek bir reverans yaptım ve geceliğimin eteğini hatlarımı sımsıkı sarana dek geriye doğru çekiştirerek yerime oturdum ve yanaklarımı içime çekip dudaklarımı büzdüm.  Yerdeki eşyaları kaldırırken bir yandan da beni izleyen Ivy bu halime güldü fakat sonra aceleyle elini ağzına bastırdı. Saygısızlık yaptığını düşünüyordu, oysa o soytarılara gülmeye evsizlerin bile hakkı vardı. Ivy’ye yanımda rahat olmasını ve istediği gibi konuşup, hareket edebileceğini söylemiştim fakat Ivy, teyzem gibi bir kadına çalışırken bile saygılıydı. Bunun teyzem ve onun aşırı sıkıcı otoritesiyle ilgisi yoktu. İstese Ivy’de hizmetçiler gibi mutfakta dedikodu yapabilirdi. O her zaman prensiplerine bağlı bir kadındı ve onun prensibinde, ne kadar kötü olursa olsun, patronu hakkında konuşmak yoktu. Onu en çok bu yüzden seviyordum. Her zaman sadık ve iyi niyetliydi. Ve benim asla olamayacağım kadar cesur.

   Ivy sonunda yanıma gelerek beni yataktan çekti. Zayıf olduğum için kolaylıkla yataktan kalktım ve sızlanarak beni yönlendirmesine izin verdim.

   Ivy küçük makyaj masasının önüne oturmamı sağladıktan sonra orta boyutlardaki bir fırçayı alıp saçlarımı taramaya başladı. Aynadaki aksimi görmemek için gözlerimi kapattım ve rahatlayarak anın tadını çıkartmaya çalıştım. Ivy şefkatle saçlarımı tararken rahatladığımı hissettim. Kafamda çok fazla düşünce vardı fakat şu an hiçbirisini düşünmek istemiyordum. Çözüm aramak, fikir üretmek ya da olan bitene üzülmek istemiyordum. Hiçbir şey istemiyordum aslında. Bazen sadece koca bir hiçliğin gelip beni sarmasını ve buradan götürmesini diliyordum.

Kır Zincirlerimi (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin