23.Bölüm ⚡️* Öpücük Etkisi*⭐️????

En başından başla
                                    

Tabağını bitirip ayağa kalktı ve boşları toplamaya başladı. Bende bardağımdaki son yudum çayı içip yanına gittim. Ve ona yardım ettim. Ben bulaşıkları sudan geçirdim o da makineye dizdi. Aklıma gelen bir fikirle ona sorular sormaya başladım. Böylece onun hakkında daha fazla fikre sahip olabilir ve nelerden hoşlandığını öğrenebilirdim. Bir kaç sorudan sonra bana kitaplara olan sevgisini anlattı ışıltılı gözleriyle. Bana odasında kocaman bir kütüphanesi olduğundan bahsetti ve böyle hevesle konuşması beni güldürdü. Ona bir kez daha hayran olmuştum.
Kitaplar benim için tanrı gibiydi. Ve Melike ' nin de kitapları bu kadar seviyor olması ve aynı zamanda çok iyi bir okuyucu olması onunda benim için tanrı kadar yüce olduğu anlamına geliyordu. Daha önce kitaplara sadık olan bir kızla karşılaşmamıştım. Melike 'yle karşılaşana kadar. Çok mutluydum. İşte bir ortak özelliğimiz olmuştu onunla. Çok önemli bir özellik.
Onu elinden tutup Berke'nin eskiden kaldığı, ama benim artık orayı kütüphane olarak kullandığım odaya götürdüm. Lisede tek tük kitaplar okur, biriktirirdim. Ama Selin öldükten sonra beni kitaplar hayata bağladı.
Felsefi, tarihi vs. Bir sürü türde kitaplar okuyup hayata yeniden tutundum.
Onu odaya geçirdiğimde yüzünde oluşan tatlı şaşkınlığı izledim. Şaşkın şaşkın odayı dolaşmaya başladı ve 'bunlar çok güzel ' diye fısıldadı. Hayran hayran kitapları inceleyip parmaklarını kitapların arasında dolaştırdı. Ona, bana mutfakta dediğini tekar ettim.
"İstediğin zaman istediğin kitabı verebilirim." deyip güldüm. O da kıkırdayıp,

"Mutlaka alıp okurum." dedi.

Güzel sohbetimizi mutfakta çalan telefonumun sesi böldü.

"Pardon." diyerek mutfağa gidip telefonumu açtım.

Arayan tabiki Burak'tı. Bana hastaneye gelip gelmeyeceğimi sordu. Bende,

"Evet gelecem." dedim.

Sesi gergindi ve bugün önemli bir şey konuşmamız gerektiğini söyledi bana.

"Tamam." deyip telefonu kapattım. Sonra oturma odasında oturan Melike'nin yanına gidip ona küçük bir açıklama yaptım.
Hastaneyi bu aralar fazla boşlamıştım ve bunun farkındaydım.

Melike'de zaten eve gitmesi gerektiğini söyledi ve onaylayıp üstümü değiştireceğimi söyledim. Odama gidip üstümü değiştirdim ve sırt çantama hastane formamı koydum. Genelde her gün düzenli olarak duş alan,yüzünü yıkayan ben; bugün tenime su değdirmemiştim. Melike'nin kokusu, sıcaklığı üstümden uçar gider diye... Kıyamadım işte.

Çabucak hazırlanıp yanına gittim ve evden çıktık. Aşağı inip motora bindiğimde Melike'ye kaskımı uzattım ve,

"Hadi atla bakalım." dedim.

Bana garip garip bakarak, "Sen mi götüreceksin?" diye sordu.

Gıcıklık yapıp,

"Evet bir sakıncası mı var?" diye sordum.

"Yooo. Zahmet etme diye şey ettim." diye mırıldanıp, gülmemi zorla bastırmama neden oldu.

Ama kendimi tutamayıp gülümsedim ve,

"Atla Melike." dedim. Motora bindi ve ellerini belime sardı.

Bu nefes kesiciydi. Sadece tenime değmesi bile heyecandan nefesimi keserken benimle öpüşmesi kesin kalbimi durdururdu. Beynimdeki sapık düşünceleri dağıtıp,

"Nereye hanımefendi?" diye sordum.
Bana evlerinin adresini verdi. İşte bu! Evinin adresini de öğrenmiştim. Ehh,belki arada ziyaret ederdim.

Yola koyuldum ve Melike'nin verdiği adrese doğru dikkatli bir şekilde yol aldım. Sonra içimde bir soğukluk hissettim. Bu soğukluk Melike kollarını belimden çekince doluştu içime. Daha sonra kollarını iki yana açtığını gördüm ve korktum. Düşebilirdi. Ama mutluydu. Hissediyordum. Bu yüzden sadece onu sakince uyardım. O ise gülerek,

"Bana bir şey olmaz." diye karşılık verdi. Adrese yetiştim ve durdum.

Motordan inip,

"Burasıda benim evim." dedi neşeyle.

Evi inceledim. İki katlı ve çok şirindi. Kocamanda bahçesi vardı. Ev çok huzurlu görünüyordu.

"Çok güzelmiş." dedim.

Sonra bana,

"Bir gün beklerim. Bahçede kahvaltı eder,kahve içeriz." deyip nezaket etmekten çok bir teklifte bulundu. İçten bir teklifte.

Gülümseyip,

"Bir gün kesinlikle gelecem." dedim.

"Neyse o zaman ben seni daha fazla tutmayayım." deyince,

"Peki." dedim. Ama ondan ayrılmak istemiyordum. Gideceğini sanıyordum ki,

"Şeyy. Deniz..." dedi.

Bir şey diyecekti ama çekiniyor gibiydi.

"Efendim." dedim.

Sonra bana beni kalbimden etkileyecek şeyler söyledi.

"Bunu sürekli tekrar ediyorum ama her şey için gerçekten çok teşekkür ederim. İyiki seni tanımışım." deyip yanıma yaklaştı ve tam onu cevap vereceğim bir sırada yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben... Sanırım ölmek üzereydim.

Bu histe neydi öyle? Dünyanın dönmesi,yerin ayaklarımın altından kayması, kalbimin gümbür gümbür kulaklarımda atması, bu heyecan da neydi? O kadar kıza dokundun lan Deniz. Öptün,seviştin... Bu hissi onlarda tattın mı daha önce? Tabiki de hayır. Onlar kirliydi. Ve sadece ihtiyacımı karşılamak içindi. Ama bu his inanılmazdı. Ve çok masumdu. Tertemizdi.

Heyecandan ellerim titrerken, Melike 'nin arkasını dönüp gitmeye başladığını farkettim. Utanmıştı benim meleğim... Derin bir nefes alıp kendimi topladım ve,

"Bende iyiki seni tanımışım." diye seslendim arkasından. Bu sözüm onu durdurmuştu. Ama dönmemişti.

Bundan cesaret alarak,

"Arayı fazla açmayalım." dedim en son. Yine dönmedi ama kabul ettiğini biliyordum.

Acaba o da bana benim ona benim ona hissettiğim gibi şeyler hissediyor olabilir miydi? Bunu nasıl öğrenebilirdim ki?

Yürümeye devam edip eve girdi ve kapıyı kapattı.
Güle güle asi sevgilim...


BÖLÜM SONU...

Beni Bırakma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin