Uyanıyorum.
Gitmiş. Yastığımda saçları var. Bileğimde bir tutam saçı... Kırmızı’yı seviyorum. Yastığı kokluyorum. O kokuyor. Onun gibi değil, yalnızca o.
Koşma.
Sesini duyuyorum. O gerçek. Omzumda... Kalbimde... Saçlarımda...Sıçrıyorum.
Beni bulmaya çalışma, ruhuna seslen. Onu bul ve bana ulaş. Ben senin ruhunum.Benim ruhum yok, ben ölümlüyüm. Kırmızı ne diyor? Yalan söylüyor. O bana yalan söylüyor. Ruhumun olmadığını biliyor. Ben ruhsuzum.
Tanrı sesimi duyuyor. Yağmur yağıyor. Kahkaha atıyorum. Yağmur çok kirli. İnsanlar ondan kaçıyor olmalı. Ben kirliyim.
Üzerimde yalnızca şort ve atlet var. Ben kadınım. Dışarı çıkıyorum, yağmur beni kirletiyor. Onu hissediyorum, hiçbir yerde Kırmızı yok.
Yağmur diniyor ama ben eve dönemiyorum. Temiz hava açıyor. Gökkuşağı çıkıyor. Biz, gökkuşağıyız.
Gökkuşağına bakıyorum. O zaman anlıyorum, o gökkuşağından iniyor. Yalnızca gece yarısı.
YOU ARE READING
Hiç Kırıkları
Short Story"Bugün ağlamak yok," dedi sahneye çıkar çıkmaz. Ağlama. O burada, Omzumda başını hissediyorum. Nefesi kesik kesik geliyor kulağa; Sağır olacağım bu doğaüstü sesle. "Özgürlük sadece ölümde." Sevgilim, Burada çocuklar ölüyor.