Beş

282 17 3
                                    

Sahneden iniyorum. Elimde bir tutam saçı var. Kızıl... O harika bir renk. Aynı ona benziyor. Çok umutvâri. Güzel kokuyor.

Saç tutamını bileğime sarıyorum. Onu hayat damarımda hissetmem gerek. Şarkıdan sonra beni alkışlıyorlar. Gülümsüyorum. Benim ruhum yok.

Bara geçiyorum. Yine su katılan dandik içkiden veriyorlar. İçiyorum. Kahkaha atıyorum. O bileğimin üzerinde. Onu seviyorum.

Bir daha içki veriyorlar. Bu sefer etki ediyor. Bu sefer dandik içki vermediler bana.

Ayağa kalkıyorum. Başım dönüyor. İçkinin ve bileğimde hayat bulan onun etkisi var. Gülüyorum, ağlıyorum... Özgürlük bileğime bağlanmış.

Mekandan çıkıyorum. Başım yine dönüyor. Makyaj yapmadım, bu sefer akmıyor yüzüme. Benim insanlardan saklanacak yüzüm yok, ben ruhsuzum!

Kaldırıma oturuyorum. İçki ruhsuz bedenimde dolanıyor. Hissediyorum.

Dolunay çıkıyor. O bir kitap kahramanı. Yanıma oturuyor. Çok güzel. Parıl parıl parıldıyor. Herkes ona bakıyor ama kimse benim gibi göremiyor. Saçları omuzlarına dökülüyor. İstiklal’deyiz. İstiklal’de, her köşebaşı bir kadın aşık olur.

Bana sarılıyor,
“Bu dünyaya çok fazlasın,” diye fısıldıyorum. Kelimeler yuvarlanıyor.
“Ben bu dünyaya ait değilim ki,” diyor, kahkaha atıyorum. Kollarını belime sarıyor. Kısa saçlarımın açıkta bıraktığı boynumu öpüyor. Tenimde kaybolan renk geri geliyor.

Elimi tutuyor. Bana beni sevdiğini söylüyor. Gülüyorum. Ayağa kalkıyoruz, eve gidiyoruz. Ama aslında ev, benim yanımda.

İzbe binaya beraber giriyoruz. Kızıl saçları öpülesi görülüyor. Öpeceğim.

Evime giriyoruz. Ev onun gibi kokuyor. Montumu üzerimden çıkarıyor, bana gülümsüyor. Ona aşık oluyorum. Ama birkaç saat sonra gidecek. Üzülüyorum.

Yatağıma oturuyoruz. Kollarını bana sarıyor. İtiyorum. Ona dönüyorum. Saç tellerini öpüyorum.

“Ben ölümlüyüm,” diyorum. “Lütfen bana değer ver.”

“Ben ölümsüzüm,” diyor. “Sana ölene kadar değer vereceğim.”

Hiç KırıklarıWhere stories live. Discover now