İki

1K 29 10
                                    

Gözlerim ondan başkasına değmesin istiyorum.

Geliyor yanıma, biliyorum; nefesini duyuyorum.

O ölümsüz. Bedenini şeytanlara satmış.

Kim o?
Bedeni yok.

Tenime değdiği anda tüm bebekler ağlamaya başlıyor.

Onun adı yok.

“Kimsin?” diye soruyorum, herkes uyuduktan sonra yatağıma uzanıyor. Bana sarılıyor. Beni seviyor. Bana değer veriyor. Beni ölümsüz yapmak istiyor.

Sesini çıkarmıyor. Ruhsuz nefeslerini hissediyorum, şeytanlar sürekli ona sesleniyor.

“Kendine sor.” diyor, titrek bir nefes alarak sarılıyorum. Ağlıyorum. O da ağlıyor. Sesi çok naif, ruhuma dokunuyor. Korkuyorum. Bir yabancı ile uyuyorum. Sabah çok çabuk oluyor. Canımın acısı kadar kestiğim saçlarımı öpüyor. Gidiyor. Yatağın onunla harmanlanan tarafı eski haline hemen dönüyor. Hiç onun olmadığını o zaman anlıyorum.

Başım ağrıyor. Gece yarısı çalıştığım mekândan, sabaha bu şekilde uyanıyorum. Etki etmiyor ilaçlar. Avuç avuç içiyorum. Tatları çok güzel. Betona basarak günlerdir girmediğim mutfağa giriyorum. Kötü bir dünya. Ama yaşıyorum. Tabaklar kirli, hepsini temizliyorum. Ruhum temizlenmiyor tabaklar gibi.

Soğuk su ellerimi üşütüyor. Ama ellerim her zaman soğuk.

Gülüyorum, çünkü özgürüm. Kısa saçlarım uzamış. Kesiyorum. Saçlar acıya göre uzundur, benim saçlarım çok kısa. Acılarım günden güne azalıyor.

Korkuyorum. O burada mı? Hayır. Omzumda bir adamın nefesini hissediyorum. O benim kardeşim. Benden yardım istiyor. Ama hayır, o öldü. Ben öldürdüm. Ellerimdeki kanı yıkıyorum, bir çocuğun kanı olduğu için hemen temizlenmiyor. Ayna karşısında ağlıyorum. Ağlamak hâlâ bir şeyleri hissettiğimi gösteriyor. Banyonun ışığını kapatıyorum. Kapıyı kapatıp geceye kadar oturuyorum. Gece olduğunu bilmiyorum, yalnızca havalandırma boşluğundan altta oturan adamın karısına çıkardığı sesleri duyuyorum. Ona vuruyor. Onun karakteri yok. Bense bir karakterden destek alıyorum. Bedensiz bir karakter.

Karısı ona yalvarıyor. Gülüyorum. Ellerimdeki kan karanlıktan görünmüyor. Odama gidiyorum. Yalnızca iki oda var. Mor giyiniyorum. Mor çok acı bir renk.

Kalkıyorum. Oraya gidiyorum. Sahnedeki sessizliği bölerek mikrofona konuşuyorum. Herkes bana bakıyor. Çok ucuzlar.

Şarkı söylüyorum. Yalancıyım. Şarkıyı yalnızca ruhu olanlar söylemeli, benim ruhum yok.

Geceyarısını o gelecek diye seviyorum. Sahneden iniyorum. Burası çok ucuz bir yer. İçkilere su katıyorlar.

İçiyorum. Sonra çıkıyorum oradan. Bana zarf veriyorlar, içinde para var. Seviniyorum. Para yaşamanın garantisi çünkü.

Kenar mahallede olan evime gidiyorum. Etrafta ses yok. Genelde içkiden dolayı sızanların olduğu bir yerdeyim. 

Yürüyorum. Kaldırımlar öldürülen kadınlar gibi kokuyor. Ben de öleceğim, diyorum. Kokuyu duymamak adına elimi burnuma kapatıyorum.

İzbe apartmanın önünde duruyorum. Birazdan kendimi ait olduğum yerde hissedeceğim. Bunu biliyorum. Merdivenler büyüyor. Gözlerim kararıyor. İçkinin içine su katmışlardı, şimdi kanıma karışıyordu.

Odama giriyorum. Makyajım yüzümden akmış. İnsanlar makyaj yaparak saklıyor iğrenç ruhlarını. Ben de öyle yapıyorum. Ama benim ruhum yok. Ben ruhsuz yaşıyorum.

Yatağa uzanıyorum. Hemen sonra, o da geliyor. Saçlarımı okşuyor, seviyor. En güzel ninnileri okuyor. Uyuyorum. Yine yanımda kalıyor.

Hiç KırıklarıOnde histórias criam vida. Descubra agora