Gönül Yarası 8.bölüm

271 22 0
                                    

Kızdan ayrılıp gözlerinin içine baktı. " Sadece şunu söyleyeceğim ve bir daha yüzünü gördüğüm yerde başka yöne döneceğim. Sana on gün mühlet. Ya sen söylersin gerçeği ya ben"

Kız, şaşkınca adama baktı." Ne saçmalıyorsun sen? ". Adam rahat tavırlarla kıza cevap verdi." Saçmaladığım falan yok. Ben diyeceğimi dedim" ardından arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Ceren de arkasından koşup ona yetişmişti ki adam birden kayboldu. Ceren'se can sıkıntısıyla eve yöneldi.

Sevban yapacağı sürprizi bulmuştu. Kız ona yıllar önce gitara ilgi duyduğunu söylemişti. Sevban da yıllar önce gitar çalmayı öğrenmiş ama sonra unutmuştu. Beraber çalışma hayalleri vardı ama gerçekleştirememişlerdi. Eline aldı gitarını ve aklına gelen ilk melodiyi titretmeye başladı. Gerçekten çok unutmuştu ama kafasına koymuştu, o güzel parçalar çalınacaktı.

Ceren eve geldiğinde hala düşünüyordu, bu işten nasıl sıyrılabilirdi. Daha fazla düşünüp de kendini üzmemek adına eline söz defterini aldı. Yıllardır çok sevdiği sözleri bu deftere yazardı. Arada canı sıkılınca da karıştırır karşısına çıkan sözleri okurdu. Aynı şekilde defterin yapraklarını hızlı hızlı çevirdi ve içinden seslendi. "Nolur işime yarar bir şey çıksın?". Karşısına ilk çıkan söz şuydu. Birisini gerçekten çok iyi tanımak istiyorsan ya onunla tatile çık ya yolculuk yap ya da ticaret yap.

Bu söz ona çok mantıklı gelmişti. Sevban'la hepsini birden yapmalıydı gerçek amacını anlamak için. Aklına onu İstanbul'a tuttuğu takımın stadyumuna maça götürmek geldi, hem yolculuk yapmış olurlardı hem bir kaç gün kalır tatil yapmış olurlardı hem de bir şekilde alışverişi aradan çıkarmış olurdu. Sonra ona göre karar verirdi söyleyip söylemeyeceğine.

Hemen internete girip bilet fiyatlarına baktığında kısa çaplı bir şok geçirdi, fiyatı ona fazlaydı. Tek bilet alacak olsa neyseydi ama iki kişilik olunca onu zorlayacağı belliydi hem daha yolculuk parası da vardı. Gizli bir plan yapmaya karar verdi çünkü biliyordu ailesi asla yatıya başka şehire Sevban ile beraber onu yollamazdı. Evden bir bahane bulup çıktı ve o kadını aradı, yaklaşık bir ay önce şehirdışında yol kenarında tanıştığı. İlk çalışta açan telefonla rahat bir nefes aldı. Durumu arkadaşına anlattıktan sonra merakla gelecek öneriyi bekledi. Kadın gereken ne kadarsa o kadar borç verebileceğini, ödemekte acele etmemesi gerektiğini söyledi. Para tamamdı ama hala gitmek için plan yoktu. Buna rağmen Ceren parayı aldıktan sonra biletleri almak için bir an tereddüt etmedi. Zaten iki hafta sonra gidilecekti.

Sevban gitarla savaşmaktan yorulmuş ve nefes almak için dışarı çıkmak istemişti. Sonra Ceren'i özlediği için onun yanına gitmeye karar verdi. Kıza mesaj attı. "Benim oralarda işim vardı, eve döneceğim, müsaitsen buluşalım mı?". Kız mesajı görür görmez yanıtladı. "Bana uyar. Hatta çok sevinirim. "

İkili kızın evine yakın bir kafede buluştular. Gözleri parlayarak birbirlerine yaptıkları hal hatırdan sonra Ceren tereddüt etse de meseleyi açtı. " Benim iki hafta sonra İstanbul'a gitmem gerekiyor bir arkadaşımı ziyaret için, yolculuk tek başına sıkıcı, rica etsem bana eşlik eder misin?". Bu cümle ile Sevban'ın ağzı kulaklarına varmıştı. Memnuniyet duyardı bundan. "Kaç gün kalacaksın peki orada? Dönüşü de beraber yaparız diye soruyorum, ona göre bende bir program yaparım kendime." diye yanıtladı Sevban. "Daha belli değil ama gelirim diyorsan ona göre ayarlarım ben de kendimi " diyince Ceren olumlu yanıt aldı ve içten sevindi. Bir otel ayarlaması gerekiyordu.

Havadan sudan konuşurlarken Ceren " Ortak! Bir şey istiyorum senden. Madem biz seninle baya iyi takılıyoruz hatta kanki olduk, ben senin diğer arkadaşlarınla tanışmak istiyorum." dedi ve Sevban ikinci bir şok dalgası yaşadı. Kız sanki arkadaşı değil daha çok sevgilisi gibi şeyler istiyordu. İşte o an kızın kendisini sevdiğinden daha da emin oldu.

" Tanıştırırım ortak yalnız bir şartla, daha doğrusu iki şartla, birincisi İstanbul'da en az iki gününü bana ayıracaksın, ikincisi sen de beni arkadaşlarınla tanıştıracaksın" dedi Sevban. Ceren duyduklarıyla çok mutlu oldu ve o aptalca bulduğu aşık gülümsemesini tutamadı. Sevban da ona aynı gülücükle eşlik etti. Sanki masal diyarındaydı ikisi. Pembe bulutlar etraflarında uçuşuyor gibiydi. Mekandan ayrılana kadar o atmosferden kurtulamadılar. Kahvelerini içtiler birbirlerine baka baka. Birbirlerine iltifat ettiler. Çıkarken ise kol kola çıktılar.

Hava kararmaya yüz tuttuğu için Sevban kızı evine bırakmaya karar verdi. Arabayla kızı bıraktığında ise onunla beraber indi ve vedalaştılar. Günler önceki öpücüğün aynısından Sevban Ceren'e kondurdu. Ardından arabasına bindi ve uzaklaştı. Ceren eve girdiğinde Leyla moduna girmişti bile. Hatta annesinin "Sabahtan beri eve giremedin bir türlü"  diye söylenişlerini bile kafaya takmadı.

Odasına girip rahatça giyindikten sonra telefonuna gelen mesaja baktı. "Beyaz atlı prensinle konuştun mu?" yazıyordu ki yazan belliydi. Cevap yazdı. "Hayır konuşmadım ama konuşacağım, ona benim de onu sevdiğimi söyleyeceğim. Fakat şimdi değil on beş gün sonra İstanbul'da"

GÖNÜL YARASI | TamamlandıWhere stories live. Discover now