Gönül Yarası 3.bölüm

450 26 0
                                    

Şimdi önünde iki seçenek vardı ya babasını dinleyecek, oğlan tarafının gönlünü alıp Ceren'in başkasıyla evlenmesine müsaade edecekti veya kalbini dinleyecek, babasına sırt dönüp sevdiği kızın gönlünü almak için uğraşacaktı.

Oğlanın kapısını tıklatırken buldu kendini. Kapıyı açan annesiydi . Sevban'ı görünce yüzü asıldı. "Buyurun niçin gelmiştiniz?" diye soru yönelttiğinde aldığı cevap kendisini hiç de şaşırtmamıştı . "Yaptığım hatayı düzeltmeye geldim."

Uzun bir uğraş sonucu ikna etmişti onları lakin kız tarafının kendilerini çağırmasıyla ancak dönebileceklerini söylemişlerdi. Planın ilk aşaması tamamdı, Sevban'ın istediği de bu şartı öne koşmalarıydı ve sıra amcasına gelmişti ama onu ikna etmeye hiç niyeti yoktu.

Babasını arayıp durumu bildirdikten sonra amcasının evine gitti. Yine aynı somurtkanlıkla karşıladı yengesi kendisini. Oturma odasına buyur edildiğinde amcasını da orada buldu. Selamlaştıktan sonra gelme sebebini açıkladı direk. Amcası yeğenini dinledikten sonra o da bir şart koştu. Ceren isterse o zaman olurdu.

Sıra Ceren'le konuşmaya geldiğinde Sevban'ın yüreğinin ateşi yüzünü de yakmaya başladı. Ona nasıl derdi ki "Özür dilerim nişanını engellediğim için, lütfen benim yüzümden o çocukla evlenmemezlik yapma" diye.

Yengesi Ceren'in odasına girdikten bir süre sonra ikisi de odadan çıkmıştı. Ceren'in bu bitap hali yüreğini parçalamıştı. Genç kızın göz altları çökmüş, saçları dağılmış, yüzünün rengi gitmişti. Kız odaya girdikten sonra anne ve babası odadan çıktıklarında başbaşa kalmışlardı.

"Neden geldin?" diye soğuk bir sesle sordu kız. "Dağıttıklarımı toplamak için" dedi çekingen bir sesle adam. "Sence ben toparlanacak gibi mi duruyorum?" cevabını aldığında üzgünce ve seslice nefes aldı adam. Kısa süren sessizliği bozan ses Ceren'den geldi. "Sana soruyorum, cevap versene". Sevban'dan doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu. "En azından denememe izin ver.". Çatallı çıkmasına engel olamadığı sesine aldığı karşılık ittirilmek olmuştu ve bunu beklemediği için arkasına yıkılmıştı. "Sen benim abim değil miydin? Bir abi kardeşine neden bunu yapar, neden? Mutlu olmak benim de hakkım değil mi? Neden yapıyorsun bunu bana?" diye bağırmasına engel olamadı kız. O kadar öfkeliydi ki ona karşı tutamıyordu kendini. Sevban kafası eğik ayağa kalktı ve genç kızın gözlerine tutsak etti gözlerini. Bakışmaları ise gözyaşıyla bölündü. Ceren hıçkırarak adama sarıldı. Sevban'ın gözleri dolmuştu zaten.

Çok iyi biliyordu ki o kız onun yüzünden o haldeydi. Onu yıkan nişanlanamaması değildi. Yıllarca unutamadığı adamın dört yıl boyunca gram bir şey yapmaması ve sonunda ondan uzaklaşmaya ilk adım atacağı sırada yine onun tarafından buna engel olunmasıydı. İkisi de bunu biliyordu. Ceren'in bilmediği bir şey daha vardı ki o da Sevban'ın da acılar çekmesiydi.

Genç kız gözyaşları dindikten sonra adamdan ayrıldı ve adamın burnuna yumruk çaktı. "Defol git, senin dileyeceğin özür de toplayacağın dağınıklıkta sana kalsın. Senden nefret ediyorum." diye bağırdığında adamın burnunun kanadığının farkında bile değildi. Hatta gözü o kadar dönmüştü ki kanla batan koltuğu bile farketmemişti.

Anne babası ise duydukları yumruk sesiyle yanlarına koşmuşlardı ve ikisinin gördüğü manzara yüreklerini burkmuştu. Anne babasının gelmesiyle odasına çekildi yeniden Ceren. Sevban ise yengesinin yaptığı pansumandan sonra eve dönmüştü.

Aslında buna üzülmüyordu bile. Hiç değilse kız eski nişanlı adayının gelmesini kabul etmemişti. Kendisini affettirmek için elinden geleni de yapmaya hazırdı.

Soğuk rüzgarların tek uçurdukları saçlarımız değil ki, hayaller de uçar, huzurlarda . Ben ondan yana, o benden yana. Mevlam sen de bizden yana ol. Amin.

Aradan günler geçmiş ve iki ailenin arasına soğuk rüzgarlar girmişti. Biri kardeşine kızıyordu neden oğluna tokat vurdu kızı diye, biri kızıyordu abisine oğlu kızını perişan etti diye. Eltiler ise arayı düzeltmek için uğraşıyorlardı. Sonunda iki kardeş de ikna olmuş ve beraber yemeğe çıkmaya karar vermişlerdi. Yemek boyunca ne Sevban ne de Ceren ağzını açmamıştı. Hatta Ceren hiç Sevban'ın yüzüne bile bakmamıştı. Sevban evlerine geldiği zaman ki haline göre daha iyiydi. Yarası iyileşmişti. O gün iki kardeş barışmıştı, hiç kavga gürültü çıkmadan evlere dönülmüştü.

Sevban artık harekete geçmesi gerektiğinin farkındaydı ve çekinerek Ceren'i aradı. Ceren arayanı görünce büyük bir şok geçirse de sonunda kendini bu konuşmaya hazırladıktan sonra açtı telefonu. "Efendim abi!" demesiyle Sevban'ın gönlü yeniden parçalandı ama hiç hissettirmedi bile. "Nasılsın diye sormak istedim" diyerek yanıt verdi. "İyiyim," diyerek bıraktı Ceren. Onun halini sormadı. Sevban zaten Ceren'in hala kendisine kırgın olduğunu biliyordu, farkındaydı. "Ben aradaki buzları eritmek istiyorum. Tamam sana asla demeyeceğim pişmanım yapmamalıydım diye. Yaptım yine olsa yine yaparım ama sebebini yüzyüze konuşmak istiyorum. Buluşabilir miyiz?". Ceren uzun bir düşünme ardından kararını verdi. "Tamam buluşalım, umarım senin o iğrenç yüzünü gördüğüme değer de vaktimi zayi etmiş olmam." dedi. Sevban ise telefonu kapatmalarının ardından deliye döndü. Konuşurlarken zaten öfkesini zor bastırmıştı ve şimdi büyük bir patlama olarak geri dönüyordu. Odasında ne var ne yoksa yere serdi.

Kendine geldiğinde ise ilk işi kız arkadaşına mesaj çekmek oldu. Hiç arayıp ta tantanasını dinlemeye niyeti yoktu, ayrılmak istediğini yazıp telefonu kapattı. Artık Ceren'le büyük denizlere yelken açacaktı. Yaptığı doğru değildi ama başka şansı da yoktu. Önünde iki önemli vereceği hesap vardı. Biri Ceren'e, diğeri eski kız arkadaşına.

GÖNÜL YARASI | TamamlandıWhere stories live. Discover now