-12-

32 2 0
                                    

Karne Günü;

Okulun son günü olduğu için o kadar çok mutluyum ki şurada okulun ortasında halay çekebilirim.

O kadar mutluyum diyosun.

O kadar mutluyum.

Okuldan neden bu kadar nefret ediyorsun ki?

Nefret etmiyorum. Yoruldum. Rahat rahat uyumak istiyorum sadece.

Pekü. -_-

Karneleri aldıktan sonra bizim tayfayla dışarı çıktık. Bir saat sonra İrem'in babası Antalya'ya gitmek içtin İrem'i yanımızdan aldı. Kaldık mı yine dört kişi.

   Tüm gün boyunca gezdik dolaştık. Sonunda yorulup acıkınca bir kafeye gittik. Cam kenarında bir masaya oturduk. Eda lavaboya gitti. Rüzgar da yan masadaki tanıdığıyla konuşmaya.

   Deniz birkaç kere bir şeyden rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı.
"Deniz bir sorun mu var?"
"Evet, seninle bir şey hakkında konuşmak istiyorum."
"Tabi."
"Direk konuya mı gireyim?"
"Direk gir."
"Peki." Birkaç kez öksürdü. "Yedinci sınıfından beri Eda'yı seviyorum. Onunla bir şansım olup omadığını bilmek istiyorum. Ne zaman ona yaklaşsam benden kaçıyor. Şimdi en yakın arkadaşız. Yani, aman be boşver. Zaten o bana neden baksın ki. Eda benden daha iyilerine layık."
Dediklerine bir nebze de olsa şaşırmıştım. Aslında Eda ve Deniz çok yakışıyorlardı. Araları yapabilirim.
"Deniz ciddi misin?"
"Bak sen bile inanmıyorsun bizim birlikte olabileceğimize."
"Hayır. Siz gerçekten harika olurdunuz."
"Gerçekten mi?"
"Evet. Bak benden sana tavsiye git onunla konuş."
"Ya hayır derse."
"Ya evet derse."
Biraz durdu.
"Evet mantıklı."
"Bak şimdi ben bir bahane uydurup Rüzgar'ı da alıp kafeden çıkıcam. Devamı sana kalmış."
"Bugün mü?"
"Evet. Sen yaparsın Deniz."
"Tamam."
O sırada Rüzgar geldi. Peşinden de Eda.
"Eda ve Deniz."
İkisi de bana baktı.
"Bizim Rüzgar'la bir işimiz var. Bu yüzden gitmeliyiz."
Rüzgar kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Öyle mi Aylin?"
"Evet. Hadi biz gidelim. Yarım saat sonra buraya geliriz. Sakın bir yere ayrılmayın."
Dedikten sonra Rüzgar'ı da alıp kafeden çıktım.

Deniz'den,

   Derin bir nefes alıp ne diyeceğimi düşünmeye başladım. Kelimeleri kafamda birleştirince kafamı karşımda oturmuş o güzel yeşil gözleriyle dışarıyı izleyen Eda'ya çevirdim.
"Eda. Seninle biraz konuşabilir miyiz?"
Bana bakıp gülümsedi."Tabi." dedi. Tekrar derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Nasıl başlasam bilmiyorum. Sana biraz saçma gelebilir." Derin bir nefes alıp tekrar başladım. "Bazen aya bakarsın ona uzanırsın, ellerinin arasına almak istersin ya. Sanki sımsıkı tutacakmış gibi. Sonra bir bakmışsın senden uzaklaşmış. Bir daha denersin. Bir adım daha atarsın. Sonra bir daha, bir daha, bir daha. Sabır taşın çatlayana kadar denesende fayda. Sende benim gecemi aydınlatan ay gibisin Eda. Ne zaman sana uzansam, ne zaman seni tutar olsam benden uzaklaştın. Aramıza görünmez bir duvar ördün ve ben ne yaparsam yapayım o duvarın ardına geçemedim. Tam diyorum tırmandım duvarı, ulaştım sana, tek sözünle beni geri aşağı atıyorsun. Koduğumun yedinci sınıfından beri seni seviyorum ama sen sürekli önüne bakmaktan arkandan koşanı göremiyorsun. Bak şu hayatımda iki kör tanıyorum; Birincisi senden başkasını görmeyen ben, ikincisi beni görmeyen sen... Sadece önüne bakmayı kes ve biraz etrafına bak. Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen de yağmur yağdığında yere düşen her su damlasını tutamaya çalış; tutabildiklerin senin sevgin, tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir. İşin özü; Seni çok seviyorum be Eda." -Bazı yerler pardon nerdeyse hepsi alıntıdır. :) -

Gülecek Misin Polis Mi Çağırayım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin