-5-

87 3 2
                                    

Medya Deniz. İyi okumalar. :)

Bu sabah ilk ders Türkçe. Sıkıcı bir ders. Bu yüzden sınıfa bıkkın bir şekilde girdim. Sınıfa girince üzerime doğru uçan iki ayaklı bir canlı gördüm. Sonradan onun Eda olduğunu anladım. Eda'yı üzerimden attıktan sonra ona tuhaf tuhaf bakmaya başladım.
"Ölmemişsin."
"Ne ölmesi kızım tövbe tövbe."
"Aylin dün beyin kanaması geçirip öldün sandım. Telefonlarıma da cevap vermiyon"
"Yuuuuh. Saçmalama Eda."
"Tamam tamam. Neyse hadi gel oturalım. Hoca gelir şimdi."
"Ya ne olur gelmesin."
"Hadi hadi."
Yerimize oturup hocayı beklemeye başladık. Birden arkadan biri sırtımı delmeye başladı. Arkamı döndüm. Dönmez olaydım. Gözüm acımaya başladı. Tek gözümü açıp karşıya baktım. Deniz'i görünce çıldırdım. Parmağını gözüme sokmuştu. Bir yandan gözümü ovuşturuyordum.
"Deniz!"
"Canım kankam. Aylincim, sakin ol."
Eline su döktü.
"Aç gözünü bakem."
Ellerimi korkarak çektim. Çektiğim anda bu sefer gözüme su girdi.
"Deniz sen bırak!"
Bir peçeteyle gözümü silip birkaç kere ovuşturdum. Geçmişti. Deniz karşıma geçip diz çöktü.

"Canım kankam Aylin, ne olur affet beni

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Canım kankam Aylin, ne olur affet beni."
"Ayağa kalk şapşal. Rezil oluyorsun."
Onu yakasından tutup ayağa kaldırdım.
"Affetin mi kız?"
Ona bakıp güldüm.
"Affettim affettim."
Deniz bana sımsıkı sarıldı.

    İçeri hoca girince hepimiz yerimize oturduk. Kitaplarımızı açmamızı ve onu dinlememizi istedi. Dersi dinlerken -güya- az daha uyuyordum ki hocanın seslenişini duydum.
"Deniz, bırak o kalemleri. Sana hatırlatmak isterim, önündeki bir boyama kitabı değil. Bir ders kitabı ama tabi sen o kitabı çalışmak için ne zaman kullandın ki?"
( Medya. Ama sadece ağzında fosforlu kalem olanı. Teen Wolf'ta o bölümü bulamadım.)
Arkamı döndüğümde gördüğüm manzaraya gülmemek için kendimi zor tuttum. Deniz'in elinde bir fosforlu kalem vardı. Ağzında ise o kalemin kapağı. Elindekiyle kitaptakilerin altını çiziyordu. Deniz ağzındaki kapağı havaya doğru üfledi ve kapak yere düşmeden yakaladı.
"Tabi çalışıcam hocam. Başka ne yapayım ben bunları."
"Deniz onları çizmek yerine dersi dinle."
"Dinliyorum hocam."
"En son ne dedim ben?"
Deniz bir of çekti ve sessizce konuştu.
"Klasik öğretmen lafı."
"Efendim?"
"Hiiç hocam. Diyorum ki; en son zarflardan bahsediyordunuz."
"Hangi zarftan?"
Yine sessizce konuştu.
"Ne bileyim ben."
"Nasıl?"
"Yer-Yön zarfı hocam yer yön."
"Ney bu zarfın kuralı"
"Altı taneler hocam. İleri, geri, içeri, dışarı, aşağı, yukarı ve asla ek almazlar."
"Aferin. Dinlemişsin"
"Demiştim hocam."
Zil çaldı. Arkamı döndüm.
"Deniz?"
Fosforlu kalemlerini topluyordu.
"Hı?"
"Sen cidden dersi dinledin mi?"
"Ne bileyim. Bı ara dinlemiştim işte."
Gülmeye başladım. Eda yanıma geldi.
"Neye gülüyorsun?"
"Şu şapşala gülüyorum. Bu arada, sanki benim içimde bir boşluk var gibi. Sizde de var mı? Açım ben aç. Derste midem yüzünden sınıfa rezil olmak istemiyorum."
Eda kapıya doğru yürüdü.
"İyi o zaman. Hadi gidelim."
Hep birlikte kantine indik. Ordan bir tost ve kayısılı meyve suyu aldıktan sonra masamıza oturduk. Tostumdan bir ısırık aldım. Sonra onu Deniz'e uzattım.
"Isırsana."
Deniz o kocaman ağzıyla kocaman bir ısırık aldı.
"Yuuuh. Nasıl yedin onu?"
Ağzı dolu konuşunca tost parçaları Deniz'in ağzından masanın üstüne döküldü.
"Bon yorom."
Eda Deniz'e iğrenerek baktı.
"İyi bok yersin Deniz."
Gülmeye başladım. O sırada yanımıza topuklarını vura vura Tuğçe ve çetesi geldi.
"Ayyy ezikler. Fakir grubunuzu yine toplamışsın Aylincim."
Alaylı bir şekilde güldüm.
"Eğer fakir olsaydık şuan bu kolejde olamazdık canım."
Deniz arkadan "uyyyy" diye bir ses çıkartınca hepimiz ona tuhaf tuhaf baktık. Ellerini  kaldırıp dudaklarını oynatarak "Pardon." dedi. Tuğçe ise konuşmaya başladı.
"Şu üzerinzdekilere bakın. Fakir değilsinizde nesiniz? Sanki çöplükten bulmuş da giymişsiniz gibi. Ay ben fakirlerle daha fazla konuşamam. Yürüyün kızlar, gidiyoruz."
Sarı saçlarını bize doğru savurdu ve yine topkularını yere vurarak yanımızdan ayrıldı. Meyve suyumdan bir yudum aldım.
"Aman git. Napalım biz seni."
Eda meyve suyumdan bir yudum aldı ve üstündekilere bakarak konuştu.
"Ne varmış üstümüzde. Asıl o kendine baksın. Üzerindeki elbiseleri kumaş artıklarından yapmışlar herhalde. Tam yetmemiş."
Meyve suyumu tekrar aldım ve bir yudum daha aldım.
"İş olsun işte. Manyağın teki."
Şimdi de Deniz meyve suyumdan bir yudum aldı. İkimiz de ona bakarak konuşmasını bekledik. O ise bize tuhaf tuhaf baktı.
"Ne? Herkes içince ağzım sulandı bende içeyim dedim."
Deniz'e gözlerimi devirdikten sonra tostumu yemeye devam ettim. Tenefüs bittiğinde kalkıp sınıfa doğru ilerledik. Merdivenlerden çıkarken   Aras'ı gördüm. Eda'ya döndüm.
"Siz gidin ben geliyorum." dedikten sonra onlar merdivenlerden sağa dönerken ben sola dönüp Aras'ı takip etmeye başladım. Sınıfını merak ediyordum. Biraz daha yürüdükten sonra onun 11-D sınıfına girerken gördüm. Benden bir yaş büyük. Tuhaf. Oysa ben onu lise sona gidiyordur diye düşünüyordum. Amaaan, banane canım. Sanki beni çok ilgilendiriyor. Koşarak kendi sınıfıma gittim.

Gülecek Misin Polis Mi Çağırayım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin