15.⚡️ *Sevgi Dolu Olan Bir Deniz *⭐️💕

Start from the beginning
                                    

"Birlikte kaza yaptığınız çocuktan."

"Oktay. Adı Oktay. Ve benim erkek arkadaşım değil. Sadece arkadaşım." yazdı.

Bir dakika! Ben yanlış mı gördüm? Mesajı bir daha okudum. Ama doğru yazıyordu. Ne yani Oktay denen herif sevgilisi değil miymiş? O zaman bu samimiyet neydi?
'Bunu kendisine sorsana salak herif' diyen iç sesime hak verdim ve Melike'ye yazdım.

"O yüzden mi bu kadar samimiydiniz? Hangi sıradan arkadaş, arkadaşına samimi bir şekilde sarılır ve öper?" hadi bakalım buna ne cevap vereceksin Maviş...

"Haklısın. Hiç bir arkadaş bunları yapmaz. Ama bilmediğin şeyler var."

Haklıyım tabi.
Bilmediğim şeyler mi? Lan yoksa o herif Melike'yi zorla yanında mı tutuyordu? Belki de tehdit falan ediyor. Eğer öyleyse hiç kimse elimden alamaz o piçi...
Fazla meraklı görünmemek için çok umrumda değilmiş gibi davrandım. Ama deli gibi merak ediyordum.

"Ne gibi?" diye sordum.

Ondan, "Telefonda anlatabileceğim şeyler değil." mesajını alınca öfkelendim. Tamam. Bana anlatmak zorunda değildi. Ama anlatmalıydı. Yoksa yerimde duramazdım ben. Kızdığım için ve bunu kendime itiraf edemediğim için ona,

"Zorunda da değilsin zaten. Sonuçta bana hesap verme gibi bir mecburiyetin yok." yazdım.

"Evet ama ben sana anlatmak istiyorum. Bu yüzden vermiştin ya bana numaranı." yazısını görünce dünyalar benim oldu. Sevinçten ne yapacağımı bilemedim. Ve deli gibi gülmeye başladım.

"Doğru." yazdım. Çünkü başka ne diyeceğimi bilemedim.

Mutluydum. Hemde çok.

Saf saf, "Anlatsam dinler misin?" yazmış birde.

Kızım ben sana deli oluyorum be. Ben seni konuşmasanda saatlerce izlerim. 'Anlatsam dinler misin?' de ne demek güzel gözlerine kurban olduğum.
Keşke bunları ona da diyebilseydim. Utanmadan,çekinmeden, bana ne tepki vereceğini düşünüp korkmadan...
Ama diyemezdim. Onu kendimden uzaklaştıramazdım. Ya beni sapık falan sanırsa? Hayır. Bunu göze alamazdım.

"Peki yarın 2 gibi buluşabilir miyiz?" diye yazdığında mutluluğun dibini yaşadım. İki elim kanlı olsa da giderdim yanına. Zaten onu öyle çok özlemiştim ki... Hem bugün kü hatamı telafi ederdim.

"Evet. Nerde?" diye sordum.

"Limanda, oturduğumuz bankta." dedi. Yarın saat 1'de hastaneye gitmem gerektiği geldi aklıma. Bugün nöbetçi olmadığım için öğleden sonra 1'den sabah 6-7'ye kadar kalmam gerekiyordu. Neyse. Ben bir şekilde ayarlayıp çıkardım 2'de.

"Saat 2'de o bankta bekliyor olacam." yazdım.

"Saat 2'de orada olacam." yazdı. Fotoğrafını öpüp kalbime bastırdım. İşte şimdi sabaha kadar deliksiz,mışıl mışıl bir uyku çekebilirdim.

Sabah saatleri...

Gözlerimi aralayıp camdan ışıldayan güneşin güzel ışınlarını yüzümde hissettim. Açık olan pencereden de gelen kuş cıvıltıları bana huzur veriyordu. Aklıma bugün Melike'yle buluşacağımız geldi. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Yastığımın altından telefonumu çıkardım. Ve saate baktım. Saat 11.30'tu. Ovvvvv. Epey uyumuşum. Hemen kalktım yataktan. Banyoya geçip soğuk suyla yüzümü yıkadım. Sonra ılık bir duş aldım. Ama bu sefer duş alırken hastanede geçireceğim yorgun saatleri düşünmeden... Keyifle, şarkı mırıldanarak... Bugün özel bir gündü. Bugün günlerden Melike'ydi.

Havluyu belime sarıp odama geçtim ve kıyafet dolabımı açıp karşısında dikildim. Bugün özel bir gün olduğu için kıyafetime ve kendime özen göstermeliydim. 20 dakikalık kararsızlığımın ardından yeşil bir tişört ve eskimiş havası olan kot pantolonumda karar kıldım ve hemen üstüme geçirdim. Ardından aynanın karşısına geçtim ve uzun olan saçlarımı tarayıp,elimle şekil verdim. Hafifte jole sürdüm. Çok hafif ama. Çünkü joleyi çok kullanmazdım. Fazla sürünce saçlarım derime yapışıp, inek yalamış gibi bir görüntü veriyordu. Sadece bende değil tabi. Tüm erkeklerde. Ama saçlarımın dağılıp, düşmemesi ve saat 2'ye kadar dayanması için biraz sürdüm işte. Hem bunda motor kullanacak olmamında etkisi var tabi.
Tamam biliyorum. Şu anda yaptığım oldukça gereksiz bir konuşma. Neyse mutfağa geçip alalacele bir kahvaltı hazırladım kendime ve aşağı inip motoruma bindim. Hastaneye doğru gidiyordum. Yetişince motorumu park yerine park ettim ve hastaneye geçip Burağı aradım. Bir kaç kişiye sorduktan sonra onu acilde buldum. Ve yanına gittim.

"Selam kardeşim."

"Oooo. Selam Deniz'im naber?"

"İyidir. Senden?"

"Benden de iyi."

"Dün neden erken ayrıldın yanımızdan arayamadım bir sorun mu oldu?"

"Yok ya. Canımı sıkan bir durum oldu ama önemli değil."

"Sen öyle diyorsan..."

"Öyle öyle. Burak ya senden bir şey rica edebilir miyim?"

"Tabiki. Dinliyorum."

"Benim bir işim var. Beni 1-2 saat idare edebilir misin?"

"Ederim de ne işiymiş bu? Deniz,sen bir kaç günden beri garipleştin. Bir sorun yok değil mi?"

"Yok be kardeşim. Bir kızla buluşmam lazım da. Benim için önemli biri. Ekemem." deyince,

"Haaa. Öyle desene be oğlumm. Ne geveleyip duruyon sabahtan beri. Şştt yeni manitamı yaptın lan?" deyip göz kırptı ve omzuma vurdu.

"Yok oğlum ya manitam değil. Hadi hadi tutma beni daha fazla."

"Hemen de utanırmış. Erkeksin sen lan. Erkekler utanınca kızarmaz."

"Buraaak." dedim uyarıcı bir ses tonuyla.

"Tamam tamam. Taşkala geçtim. Çık hadi."

(taşkala geçmek: Dalga geçmek veya şaka yapmak.)

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Koridorda ilerlemeye başladım. Çıkışa doğru giderken Gökçe'yi gördüm. Haassiktir. Görmemezlikten gelerek önüme baktım. Ama illa yüzsüzlük yapacak. Kızın karakterinde var çünkü.

"Deniz?" deyip karşıma dikildi.

Hay Deniz kadar başına taş düşsün senin lan.

"Ne var Gökçe?"

"Nereye gidiyorsun?"

"Sanane." diye çıkıştım. Gerçekten bu kız sabrımı zorluyordu. Annem bile bu kadar hesap sormuyordu bana. Gözlerinden biranlık kırgınlık geçti. Ama hemen toparlandı.

"Anlaşılan tersinden kalkmışsın bugün. Neyse ben tutmayayım seni." dedi şımarık bir tavırla.

Yanından hızla ayrıldım ve motora binip meleğimle buluşacağım limana doğru gitmeye başladım. Saat 1.30'tu. Onu göreceğim için çok heyecanlıydım. Onun o güzel sesini duyacağım için de oldukça mutluydum. Bu kız ne yaptı bana böyle?

Limana yetişince motorumu uygun bir yere park ettim ve geçen gün oturduğumuz banka gittim. Gelmesine daha yarım saat vardı. Deniz 'in kayalıklara vuran huzurlu sesini dinledim. Ve bir gün; burda, Melike'yle, el ele dolaştığımızı hayal ettim. El eleydik... Onun yüzünde koskocaman bir gülümseme vardı. Mavi gözleri mutlulukla parlıyordu. Bana heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Ben ise onu izliyor ve dinliyordum. Mutlulukla, sevgiyle,aşkla...

"Fazla derine dalma boğulursun." diyw kulağıma fısıldayan ve beni tahrik eden Melike'ye baktım.

Hadi şimdi gelde öpme bu kızı...

Bölüm Sonu... (:

Beni Bırakma Where stories live. Discover now