Sancı

22.1K 317 8
                                    

Daireden çıktığım anda karnıma çığlık atmama neden olacak bir ağrı saplandı. Ağrı soğukla bütünleşince daha beter bi hal aldı. Regl olmak beni çok zorluyordu, tam da zamanıydı zaten(!) ağrı gitgide bütün vucüduma yayılırken dizlerimde bir uyuşma hissettim. Kusma isteğiyle dolup taşarken dizlerim bana koca bi ihanet edip beni yere savurdu. Kafamı yere çarptığımı ve gözlerime siyah korkunç bi perdenin indiğini hissettim. Karnımdaki ağrıyı geçtim vücudumun hiçbir yerini hissetmiyordum. Hissizlik bu olsa gerekti, kulağımda garip sesler uğuldaşıyordu. Birden bana çok tanıdık gelen bi koku aldım ve bu hatırladığım son şeydi. Gözlerimi açtığımda heryer karanlıktı, burnuma ıslak odun ve küf karışımı nahoş bi koku doldu, nerede olduğumu anlamak için ayağa kalkmayı denedim ama yapamıyordum, zaten heryer karanlıktı derhal zihnimi yoklamaya başladım. En son karnımdaki sancıdan dolayı kendimi yerde bulduğumu ve tanıdık bir koku... Evet! o koku... Hafızam yavaş yavaş çalışmaya başlarken kokunun kaynağını bulmaya çalışıyordu. Ve o an beynime ağır gerçek gülle gibi vurdu. Bu koku Ege'nin kokusuydu. İçimde ki büyük kusma isteğini bastırmaya çalıştım, burası neresiyse kurtulmam gerekiyordu. Sert bir zemine uzandırılmıştım, son gücümle kalkmayı denedim bu sefer başarmıştım. İşin içinde nefret olunca zaten savaşmak kolay oluyordu. Dışardan son derece güçlü bi kişiliğe sahip olan biri gibi görürsem de ruhum tam tersini yapmakta kararlıydı. Çoğu zaman arkadaşlarım tarafından dışlanmaya alışmış bi kızdım, bunu sevmesem de kabullenmiştim. Zaten birkaç bok beyinli beni sevmese bu benim zararıma olmazdı. Şimdiye kadar sadece tek bi yakın arkadaşım olmuştu ve hala yanımdaydı, üniversite bile bizi ayıramamıştı aynı evde kalıyorduk. Onun dışında bir defa sevgilim olmuştu zaten hayatımı, beni kirli bi mendil gibi fırlatmıştı. Sonra ne mi olmuştu? Okulda yapayalnız kalmıştım, sadece yemek yemek için dışarı çıkıyor bütün tenefüsler sıramda oturup en büyük dostum olan romanlarımla başbaşa kalıyordum. Bu durumdan şikayetçi değildim ama Emir canımı çok acıtmıştı ve bu yara iyileşmiyordu, bu yüzden ruh halim berbat durumdaydı. Bu sıralar bir tanecik orospu çocuğu ile tanışmıştım. Ege. Beraber çoğu zaman kitap okur, sinemaya giderdik. Ruh halimi düzeltip beni toparlamıştı ve benim için çok değerliydi. Ama onun benim için düşünceleri aynı değildi. Birgün beni sınava çalışmak için evine çağırdı. Onu o zamanlar çok seviyordum benim için cidden değerli biriydi ve kabul etmiştim. Ama bana evde yaptığı o iğrenç şey saniyesi saniyesine hayatıma kazınmıştı. Beni evine aldı ve ders çalışmaya başladık kahve yaptı ve içtik. Saat 10 a geliyordu ve gitmem gerekiyordu.

Onu yanağından öpüp kapıya ilerlerken ensemde büyük bi acı hissettim ve gözlerime aynı perde indi. Uyandığımda tamamen çıplak bi halde yumuşak bi yatakta uzanıyordum ama bu dikkat edeceğim son şeydi, ellerimde göğüslerimi kapatmaya çalışacaktım ama ellerim ve ayaklarım bağlıydı ne yapacağımı şaşırmıştım bu nasıl olabilirdi diye düşünürken kapı açılmıştı ve içeri tanıdık yüz, girmişti. Yüzünde alaycı bi gülümseme vardı. Egeyi ilk defa böyle görüyordum. Ağzını hafifçe araladı ve ilk söylediği şey "Ç-çok güzelsin" olmuştu.  Ne yapacağımı şaşırmıştım, tekrar. Korkuyordum. Ege beni korkutuyordu. Ağzımı açıp çığlık atacaktım ki ege kıvrak bi hamleyle beni durdurdu. Dudaklarınını inanılmaz bi hızla dudaklarıma bastırmıştı. Gözlerim şaşkınlıkla dolarken ona karşı hiç gücümün olmadığını fark ettim ama pes edemezdim. Saçlarım uzun olduğundan yatağa yayılmıştı ve Ege saçlarımı çekiyordu. Anlamadığım şey saçlarımı çekerken ben acı dolu iniltiler çıkarıyordum o ise dudaklarını daha çok bastırıyordu. Bundan zevk alıyor gibiydi ben ise daha 17 yaşındaydım ve bunlar bana çok ağır geliyordu. Gözyaşlarım hıçkırıklarıma eşlik ederken dudaklarımızın bağını ayırdı ve ağzıma bez türü bişey bağladı, artık çırpınamıyordum gücüm tükenmişti, gözlerini büyük ihtimalla ağlamaktan kızaran gözlerime dikmişti sonra yüzünü boynuma gömdü ve diliyle boynumu sömürmeye başladı. Bu tür bişeyi ilk defa yaşıyordum ve travma geçirecektim nerdeyse ama bayılmakla yetinmiştim ve şimdi yine o adam beni bir depoya getirmişti. Anılar ve acılar hafızamda canlanıp boğazımda büyük bi yumru oluştururken gözlerimdeki yaşlar gözlerime batıyordu. Bu sefer izin veremezdim, çünkü bu sefer bekaretime göz koymuş olabilirdi. Bekaretimi kimseye vermeyecektim. Turşusu da kurmayacaktım belki ama elimde kalan tek masumiyet oydu. Ve elimden bunu alamazdı. Bu düşüncelere o kadar dalmıştım ki gözlerimi delip geçen ışığı yeni farketmiştim... Öbür bölümler biraz kısa oldu farkındayım ve bu bölümü biraz uzun tutmaya çalıştım, derslerimi vermem lazım. Yorumlarınız ve votelarınızı bekliyorum. İleri ki bölümlerde olayları patlatacağım, iyi okumalar :)

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin