Defne'nin Ömeri/ Part 2.

7.9K 447 104
                                    

Merhabalar, bölümden önce çok güzel bir haberi burada da duyurayım; Kiralık Düşler Wattpad'in her yıl düzenlediği ve yaklaşık 14.000 kitabın katıldığı Wattys Awards'ın bu sene kazananlarından! "Yazarın İlk Eseri" kategorisinde ödüle layık görülmüş, ayrıca kazanan kitaplar arasında KA'a dair tek kitap, bununla biraz gururlanabiliriz bence, DefÖm her yerde ^^. Artık kapağımızda kazanan etiketi de taşıyoruz, yaşasın!

Ömerin kollarının arasında, başım kalbine yaslıyken büyük camından yağmuru izlemek bütün dertlerimi benden alıp götürmüş gibiydi. Kafamın içinde huzurlu bir klasik çalıyordu sanki, nefeslerim sıcacık, mutlu ve sakindi. Ömerin saçlarımı okşayan elleri gittikçe mayışmamı, ve kedi gibi mırıldanarak ona daha da sokulmak istememe sebep oluyordu. Gözlerimi sırf bu çok özlediğim, ebediyetten beri özlediğim adamın yanında geçirdiğim muhteşem saniyeler bilinçli geçsin diye açık kalmaya zorluyordum.

"Defne.." dedi Ömer yavaşça. Uyumak üzere olduğumu anlamış ve eğer uyuduysam uyandırmak da istemezmiş gibi usul çıkmıştı sesi.

"Hım?" diye bir ses çıkardım. Ömer uyanık olduğumu fark ettiğinde sesini bir ton yükselterek devam etti,

"Sormayı unuttum ama, aç mısın? Hemen bir şeyler hazırlayabilirim."

"Aç hissetmiyorum." dedim. "Canım bir şey istemiyor."

"Tok musun, yoksa canın mı istemiyor?"

"Bunu bana yemek yemeden sadece kahveyle beslenen biri mi söylüyor?" dedim imayla. En azından sonunda evine ulaşan kahve makinasıyla kahvesinden de mahrum kalmıyordu.

Ömer hafifçe güldü,

"Konuyu bana çevirme. Senin benden daha çok ihtiyacın var.". Parmakları bel hizamda dolaşıp bacaklarımı kasmama sebep olmuştu, "Baksana, zaten zayıftın, iyice kurumuşsun."

"Ben zaten hep kuru kızdım." dedim bilmiş bilmiş. Ömer'inde aklına Koray gelmiş olacak ki gülüp elini alnına götürdü.

"Olmaz böyle ama. Güçsüz kalırsın sonra."

"Gücüm yerinde beniim. Atom karınca gibiyim valla bak. Hem bu saatte yemek mi yenir?"

Ömer saate doğru bakıp iç çekti,

"Dur bakalım bir sen." dedi ve beni nazikçe tutup kendinden ayırdı. Sıcaklığı beni terk edip mutfağa doğru giderken dudaklarımı aşağı doğru büktüm. Sanki kapının önüne konulmuş gibi birden üşümüştüm. Oysa ki Ömer sıcacıktı, ona sarılırken sobanın yanında mayışıp kalan kediler gibi hissediyordum.

Koltukta tek kalınca dik durup dizlerimi kendime çektim. Kollarımı bacaklarıma sarıp başımı da diz kapaklarına koydum. Ömer gideli 10 saniye olmuştu, rüzgar ve yağmur 10 saniyedir huzur değil endişe veriyordu.

Bir süre sonra Ömer geldiğinde önce mutlulukla yüzüne, ardından elindeki tabağa baktım. Yanıma oturup kolunu omzuma attı, beni kendine çekti.

"Ne ara yaptın bunu?" dedim şaşkınlıkla. Elindeki tabakta 5-6 çeşit meyve, estetik bir şekilde dizilmişti. Cevap vermek yerine hafifçe güldü. Soyduğu mandalinalardan bir dilimi parmakları dudaklarımın arasına koyarken bebeğini besleyen bir ebeveyn gibi hafifçe ağzını açmıştı. Mandalinayı çiğnerken memnuniyetle başını salladı.

"Meyvenin de saati olmasın." dediğinde güldüm. İlla besleyecekti beni yani, beslesin ben de ona yedirecektim o zaman. Kısasa kısas! Kimse aç kalmayacak!

Bir dilim kiviyi de öylece ağzıma verirken gözlerimi büyüttüm, ciddi ciddi elleriyle besliyordu! Ağzımdakini yutup konuştum,

"Kendim yiyebilirim biliyorsun değil mi? Hem çatal nerede?"

Kiralık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin