|Chapter 5| Apple-Pie

989 82 65
                                    

|Bölüm 5| Elmalı Turta

Dean Winchester, gözlerini gün doğumundan önce rahat koltuğunda açtı. Onu erkenden uyandıran ne bilmiyordu. Gözlerini açınca ilk gördüğü şey, sarıya çalan eski koltuğun sırtıydı. Hafifçe kıpırdandığında üzerine örtülmüş battaniyeyi hissetti. Gözlerini kırpıştırdı, uyku çok cezbediciydi. Koltuğun diğer tarafına dönüp daha düzgün bir pozisyonda uyumaya devam etmek üzereydi ki, bir çift gök mavisinin yeşillerini karşılamak için orada durduğunu fark etti.

"Cass?"

Melek sesini çıkarmadı. Ama Avcı anlamıştı, akşamdan beri onun yanında durduğunu.

Bu fikrin onu utandırdığını belli etmemek için yüzünü diğer tarafa çevirirken koltukta oturur pozisyona geçti ve battaniyeyi üzerinden attı.

"Günaydın. "

Castiel kaşlarını kaldırdı, ne beklediğini o da bilmiyordu ama Dean'in ona soğuk davranabileceğini düşünmüştü belki de. Elbette bu düşüncesinde son olanların etkisi büyüktü.

"Bugün seni bir yere götürmem gerekiyor. "

Bu sefer kaşlarını kaldırma sırası Avcıdaydı. Cass doğrudan lafa gitmekle iyi yapıp yapmadığından emin değildi ama Dean'in ona Günaydın, demesi nedense cesaret verici gelmişti.

"Neresiymiş bu bir yer? " diye sordu Dean, uykudan yeni uyandığı için gerinirken. Melek Lütfen bunu gözümün önünde yapma, demek istedi. Ne kadar tahrik edici olduğunu bilmiyorsun.

Ama bunun yerine doğru-kelimeyi-arayan yüz ifadesinden kurtulup sadece "Sürpriz. " demekle yetindi.

Dean ellerini havaya kaldırıp "Pekala, " dedi. "Öyle olsun. Ama önce bir şeyler atıştırsak iyi olur. Yani en azında ben. "

Melek başını iki yana salladı. "Olmaz. Gideceğimiz yerde de yiyebilirsin. "

Dean teslimiyetçi bir tavır sergileyerek ayağa kalktı, üstünü başını öylesine düzeltti ve koltuğun arkasındaki ceketini aldı.

Böylelikle, yaklaşık yarım saat sonra, küçük bir kafeye gelmişlerdi.

Dean Castiel'e soran bakışlar atmakla meşgulken Melekse görmezden gelmeyi seçiyordu. O önden içeri girip aşina olduğu mekanda bir masa seçerken Dean'e de sadece ona uymak kaldı.

O gün nedense fazla tepkisizdi. Belki de sadece bu tuhaf Meleğe bir şans tanımak istiyordu, o kadar.

Bu yüzden oturduklarında Castiel'in kendi adına sipariş vermesine de izin verdi. Elmalı turta.

Harika, diye düşündü Dean. Sabah sabah tatlı yemek. Başını iki yana salladı. En azından sevdiğim şeyi yiyebilirim.

Oyalanmak için etrafına bakınmaya başladı. Biraz da uykuydu, uykusunu dağıtmak istiyordu. Karşısında duran sarı ve mavi balıkları fark etti sonra. Mekan güzel dekore edilmişti. Balıkları izlemekten sıkılınca eline masada duran broşürlerden birini aldı. Öylesine okumaktı amacı. Sevdiğinden değildi. Birkaç dakika için öyle de yaptı. Ama sıkılıp okumayı bıraktığında, broşürü birkaç kez katladı, biraz yırttı, sonra tekrar açtı ve artık elinde tuttuğu sıkıcı bilgilendirme broşürü değil de kağıttan bir gemiydi.

Kağıttan gemiye bakarken yüzüne çocuksu bir gülümseme yayıldı. Ona böyle yapması gerektiğini babası öğretmişti küçükken. Ya da annesi hala sağ iken. Güzel zamanlardı.

Bakışlarını kaldırdığında mavilerin küçük gemiye sabitlenmiş olduğunu gördü. İşin garip tarafı, Melek de gülümsüyordu.

Bir an Meleğin aklından geçenleri merak etti. Yüz ifadesi mutlu olduğunu bir göstergesiydi ama hayat Avcıya hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını öğretmişti. Ayrıca asla emin olunamayacağını da.

Tıpkı o anki gibiydi. Avcı bir yandan Meleğe inanmak isterken bir yandan her şeyin bir oyun olup olmadığını düşünüyordu arada bir. Belki de bu adam sahiden söylediği kişiydi ve Dean ona inanmalıydı. Ya da her şey bir yalandan ibaretti ve iblisler onunla dalga geçiyordu arkasından.

Ama yeşilleri mavilerle buluştuğu zaman, içinden bir ses Dean'e hiç de öyle olmadığını fısıldıyordu.

Aralarında uzun dakikalar boyunca garip bir bakışma geçti. İki taraf da gözlerini birbirlerinden ayırmıyordu ve sessizliklerini koruyorlardı.

Küçük kafenin kapısı açılıp kapanıyordu. Ve kapının her hareketi içeriye bir miktar soğuk kış meltemini ağırlıyordu. Bu aralarından geçip giden rüzgar parçası sanki sesleri de yutmuştu ve böylece ikisi arasında yeni bir dil oluşmuştu anlaşmak için. Bunu onlardan başka kimse anlayamazdı.

"Siparişiniz,"

Garsonun ince sesiyle sadece ikisine ait olan rüyalar aleminden ayrılıp dünyaya geri döndüler. Dean hafifçe öksürürken sarışın bayan tatlıyı masanın ortasına koydu. Masaya kasa numarası ile ilgili bir kağıt bırakmadan önce kısa bir süre için bakışları Dean'e kaydı. Şöyle baştan aşağı bir süzdü vücudunu gözleriyle. Avcı öylece durdu, az önceki garip andan sonra hala toparlanabilmiş sayılmazdı çünkü. Daha hiçbir şey anlamadan otuzlu yaşlarında gösteren sarışın garson Dean'e göz kırpıp masadan ayrıldı.

Avcı sırıtmadan edemedi, kızı etkilemek için parmağını bile oynatması gerekmemişti.

Diğer taraftan Castiel kıskançlık içinde çırpınıyor ama dışarıya bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Normalde olsa böyle bir durumda Dean'e bir öpücük armağan eder ve ona ait olduğunu ifade etmiş olurdu. Ama şu anda elinden gelen tek şey oturup manzarayı izlemekten ibaretti.

Dean'in dikkatini çekebilmek için tatlıyı ona doğru itekledi. Avcı hala oraya neden geldiklerini ve Meleğin ne yapmaya çalıştığını anlamış değildi ama yine de ayak uydurmaya çalışarak eline çatalı alıp tatlıdan bir parça ayırdı ve öylece yemeye başladı.

Tanrım, diye düşündü Dean turtanın elma aroması ağzında dağılırken. Sabah sabah kahvaltı etmeden de olsa turta hala yemek listesindeki en iyi yiyeceklerinden biriydi.

Dean yemeğine devam ederken Castiel yine kayıtsızca onu izliyordu. Sonunda Dean Meleğin bakışlarının üzerinde olduğunu fark etti. Acaba yemek ister mi, diye düşünmekten kendini alamazken Melek yavaşça onun havada kalmış eline uzandı. Bir an için nefesini tutan Dean, Castiel'in onu yönlendirmesine izin verdi. Cass de Avcının elini yüzüne yaklaştırdı ve çatalındaki keki ağzına götürdü.

Dean şaşkınca ona bakıyordu. Cass ise Avcının elini yeniden özgür bırakırken bu haliyle ne kadar şirin gözüktüğünü düşünüyordu.

Bu aslında duruma bakıldığında fazla cesurca bir hareket gibi görünse de, Cass Dean'in aklını meşgul edenin o aptal sarışın değil de kendisi olmasını istemişti.

Öyle de oldu.

Ama günün geri kalanını bu tuhaf anlar hiç olmamış gibi geçirdiler yine. Çünkü artık rutine binmişti bu, aralarında ne zaman gereğinden fazla bir yakınlaşma olsa böyle oluyordu.

Castiel yine de o gün halinden memnundu. Garson olayı her ne kadar sinirini bozsa da sabah neredeyse istediği her şey olmuştu.

O kağıttan gemi, aynı Dean'le ilk defa oraya tatlı yemek için gittiklerinde yaptığı gibi kusursuz bir el işiydi.

Oturdukları masa da tam karşıdaki akvaryumu gören 6 numaralı olandı, favorileri.

Kısacası bu ayrıntılar Cass için küçük umut kaynaklarıydı. Dean'e ortak geçmişlerini hatırlatmakta kararlıydı. Vazgeçmeyecekti. Daha pek çok anıları vardı, sırada bekleyen. Bugün yaptığı gibi anıları  yeniden yaşatarak canlandıracaktı.

Ama elbette, o gün Cass'i en çok mutlu eden şey, yediği elmalı tatlı olmuştu.

✖✖✖

Umarım beğenmişsinizdir! Geç geldiği için üzgünüm, ama 2 hafta içinde çok önemli sınav şeysilerim var ve elimden gelen bu kadar..

Kusurlarımı affedin lütfen!

Memory Loss // DestielWhere stories live. Discover now