2.Bölüm - ''Belki de hatırlamak istememiştir dostum?''

Start from the beginning
                                    

Hadi ama Niall. Bundan daha akıllı olduğunu biliyorum.

''Üzgünüm Niall ama bu çok saçma. Annem ve babamdan ayrı kalamam. Hem sonra senin annen ve baban var. Onlar ne olacak?''

Bunun doğru olduğunu o da biliyordu.

O gün; oturup bütün bir gün boyunca neler yapabileceğimizi düşünmüş ve günün sonunda kimseden bir ses çıkmayınca da evlerimize dönmüştük.

Ertesi gün ise Bradford'a taşındık.

******

Sabah, telefonumun sinir bozucu alarm melodisiyle gözlerimi açtım.

Yavaşça doğrularak banyoya ilerledim. Aynaya baktığımda gözaltlarımın morarmış, saçlarımın karmakarışık olduğunu görmüştüm. Kahretsin!  Hızla üzerimdekilerden kurtulup suyu açtım ve kısa bir duş aldım. Az da olsa kendime geldiğimi gördüğümde memnuniyetle gülümsedim. Üzerime bornozumu geçirip saçlarımı havluyla sarmaladıktan sonra odama geçtim. Havlu yardımıyla saçlarımın suyu çekilirken, çabucak kurulanıp dolabımdan iç çamaşırlarımı ve kısa kot tulumumu çıkarıp giydim. Hava çok güzeldi ve güneş parlıyordu. Çocukluğumdan beri böyle havaları çok seviyordum. Beni iyi hissettiriyordu.

Topuklularımı da ayaklarıma geçirdiğimde sıra saçlarıma gelmişti. Onları da tarayıp biraz da kuruttuktan sonra ellerimle hacim vermesi için kabarttım. Saçlarımı doğal haliyle seviyordum. Ardından çantama telefonumu, anahtarlarımı ve cüzdanımı koyup omzuma asarak merdivenlere yöneldim.

Merdivenlerden koşar adımlarla aşağıya indiğimde mutfağa girmiştim. Kahvaltı yapmaya üşenerek ağzıma birkaç lokma attım ve çabucak evden çıktım.

Araba garajda duruyordu. Garajın kapısını açarak içeri girdim. Ardından arabama atladığım gibi defilenin yapılacağı salona sürdüm. Binanın önüne geldiğimde anahtarı valeye uzatarak park etmesini istedim ve salona girdim. Derin bir nefes alarak kulisten içeri girdiğimde beni ilk gören John olmuştu. Gülümseyerek yanıma geliyordu. Elimden tutarak beni yaklaşık 10 kez etrafımda döndürüp baştan aşağı süzdüğünde sırıttım.

''Yine formundasın Ally.''

''Ah, teşekkürler John.''

Kıkırdayarak teşekkür ettiğimde, etrafıma bakınmayı akıl edebilmiştim. Tanrım, herkes bizi izliyordu. John'un her zaman bunu yapmasından nefret ediyordum. Her yerde dikkatleri üzerime topluyor, herkesin beni izlemesini sağlıyordu. Ona, her bunu yapmamasını söylediğimde ise gülerek 'benim bir suçum yok, zaten bir yere girdiğin andan itibaren herkes seni izliyor, ben sadece insanlara yardımcı oluyorum' diyordu. Aptal.

Gözlerimi kısarak sinirle John'a baktığımda her zaman olduğu gibi 'benim bir suçum yok' dercesine ellerini havaya kaldırmıştı. Gözlerimi devirdim.

''Bak seni kimlerle tanıştıracağım?'' diyerek lafı değiştirdiğinde, buna izin verdim ve onu takip ettim. Birkaç adım ilerledikten sonra durdu ve gülümseyerek bana baktı.

''Hey çocuklar! Alysha'ya merhaba deyin.''

Kafamı çevirdiğimde onları görmüştüm.

One Direction.

Niall.

Tanrım, Niall'da o gruptaydı ve onu gerçekten çok özlemiştim. Yıllardır görüşmemiştik ve o.. o gerçekten çok sevimli olmuştu. Kahverengi saçlarını sarıya boyatmış, civcivleri andırıyordu. Elindeki fıstık poşetini gördüğümde kocaman gülümsemiştim. O hala aynı Niall'dı. Obur ve her şeye gülen. O benim Niall'ımdı.

Half A HeartWhere stories live. Discover now