Yattığımız büyük yatak, onun hareketiyle sallandığında dahi gözlerimi açamadım. Altımızdaki yorgandan birkaç hışırdama sesi geldi. Ardından, parmaklarından birini alnımın tam ortasına bastırdığını hissettim. Yavaş hareketlerle, hayali bir bölge çizdi.

"Aklındakileri okumak isterdim."

Okusaydın, ölmek zorunda kalırdım.

Düşüncesiyle dahi ürperdim ama belli etmemeye gayret gösterdim. Ardından eli vücudumun en başından; saçlarımdan başlayarak uzun bir gezintiye çıktı. Göz kapaklarım zevkten ya da heyecandan titrerken nefeslerimi düzene sokmaya dahi gerek duymadım. Çünkü kendimi bunun için oldukça yorgun hissediyordum.

Saçlarımdan tutun; alnım, burnum, dudaklarım, çenem, boynum, köprücük kemiğim... Bütün bunların hepsi Jongin'in bir parmağıyla iş birliği yaparak beni yaktı. Hayatında her ne sebeple olursa olsun, bir kez kızarmayan ben, aklıma hayalime girmeyecek bölgelerime kadar alev aldım. Hem de sadece bir parmak, herkeste olan deri ve kan yüzünden...

Sonra durdu.

Sanki ortalığı aleve vereceğimi anlamış gibi duraksadı.

Ya da onu da alevlerine çekip, günahına davet edeceğini anladı. Ona delicesine dokunmak istediğini, vücudunun ona karşı nasıl tepki verdiğini anladı işte.

Gözlerimi kırpıştırarak, zorlukla açtım. Ki bu dahi çok uzun sürdü. Başımdan aşağı soğuk bir kova su yersem, kendime gelir miydim acaba?

Onun gözleri de tıpkı benimki gibi yarı açık yarı kapalıyken, "Burayı okumak isterdim." diye fısıldadı.

Parmağının durduğu noktayı beynim ancak kavradığında, gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Sessiz kalmasını, daha fazla bir şey söylememesini diledim Tanrı'dan... Ama beni dinlemedi. Jongin susmadı, hatta bazı şeyleri öylesine açık ve güzel söyledi ki, gerçeklerin kafama dank etmesine neden oldu.

"Kalbinin tamamen benim olmasını isterdim."

Kalbim boş, Jongin.
Dolmayacak da.

Asla asla deme, diye bir söz vardır değil mi? Siz onu yok sayın. Çünkü kendini belirli bir hedefe ya da başka herhangi bir şeye ölesiye bağlamış kişi asla vazgeçmez yolundan. Ne olursa olsun. Siz kendinizi nasıl programlarsanız; öyle hareket edip, öyle yaşarsınız. Kararlıysanız tabii...

Bakmayın bana.

Kim Jongin'in dokunuşlarına tepki gösterdiğime, gülüşüne hayran kaldığıma, onun eski sevgilisine aşık oluşuna aşık olduğuma...

Ben kendimimi intikamıma adadım. Kim nasıl adlanırırdı, umrumda değildi. Ailemi öldüren adamı acıyla öldüreceğime dair abime ve kendime söz verdim ben. Ölen iki kişi için, kaybolup giden gençliğim için, abimin çektiği acılar için... Şu yaşadığım zamana kadar, sırtıma yüklendiğim her şey için Kim Kai'yi suçladım.

Diyorum ya; Kim Kai'yi suçladım, Kim Jongin'i değil.

"Bırakıp gitmemeni isterdim en çok." Kapattığı gözlerini aniden açarak çocuksu bir heyecanla bana baktı. "Sahi bir daha gitmeyeceksin değil mi?"

Naughty Or Nice // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin