4.

4.5K 515 70
                                    

•••

"Ayağa kalk!"

Başımı yukarı kaldırmaya gerek duymadım, açıkçası zihnime dolan ailemin acı çeken görüntülerinden sonra onun şeytani yüzünü pek de görmek istediğimi sanmıyordum.

"Kalk şuradan!"

Çok acıydı çünkü. Ailemi diri diri yakan kişinin iki adım ötemde durup nefes alıyor olması acıtıyordu. Ellerimi uzatıp boğazını o nefessizlikten boğulana kadar sıkamamak ve kendimi zapt etmek oldukça zordu. Uzun zamandır yanına yaklaşamadığımız Kim Kai şuan önümdeydi lakin benim şuan ona karşı yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Dizlerimin üstünde duran avucumu nefretle sıktım. Elbet bir gün o da olacaktı. Yumruklarımı o çok beğendiği şerefsiz suratına yapıştıracak, ardından yüzüne tükürüp onu-

Bir saniye... Kim Kai, bana mı sesleniyordu?!

Koluma sımsıkı sarılan parmaklarla ne olduğunu anlayamadan hızla ileri doğru çekildim. Henüz yeni topladığım çantanın içindeki her şey kalkmamla beraber yeniden yerle buluşurken gözlerimi şaşkınlıkla araladım.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye bağırdım. "O çantayı henüz topladım ben!" Bağırışım kızgınlıktan çok üzüntüyle doluydu. İşinden atılmış masum bir genç adam elbette ilk kez(!) gördüğü birine rahatça bağıramazdı. Hele ki evinde sabahladığı kişi ise bu, yapması imkansızdı.

"Yürü diyorum." Emir veren ses tonu ona karşı beslediğim nefreti bir kat daha artırırken çaresizlikle elimi çekmeye çalıştım. Zorlandığımdan değildi. Bu adam her ne kadar mafya ya da ne bok olursa olsun görünüşünün aksine oldukça narin bir yapıya sahipti. Açıkçası şuan ona bir yumruk atsam, benim atacağımın yarı etkisini bile yaratmazdı onun yumruğu.

"Bakın," diye seslendim çaresizce. "Çantamı almam gerekiyor anladınız mı? O çanta şuan benim hayatım!"

Anlamayacağını elbette biliyordum. Ve dinlemedi de. Dinleyeceğini de düşünmemiştim. Kim Kai istediğini yaptırmaya alışık olan zengin bir veletti. Diğer veletlerden tek farkı ise istediği zaman adam kesip biçebilecek olmasıydı. İstediği an ona itaat etmeyen birini direk indirirdi. Açıkçası şuan arkasından onun sinirden kasılmış vücudunu izlemek benim sonumun da yakın olduğunu gösteriyordu ama eski sevgilisine benzememin avantajını kullanarak sınırımı zorlamayı seçtim. İpin ucunu zorlukla tutmuşken bırakamazdım.

"Yalvarırım kolumu bırakın, çantamı almam gerekiyor."

Bileklerime öyle bir güç uyguluyordu ki, kan gitmediğine emindim. Parmaklarım hafiften uyuşmaya başlamıştı ve gördüğüm kadarıyla gittikçe morarıyordu.

Her birini bildiğim arabalarından birinin kapısını açarken, faydasız olacağını bilmeme rağmen gözlerine bakıp bir kez daha "Lütfen." diye fısıldadım. Lakin yüzüme dahi bakmadan kapımı kapatıp kendi tarafına hızla geçti. İnmeliydim çünkü hiçbir şeyden haberi olmayan adam rolünü oynuyordum hatta bunu kanıtlamak adına kapıları açmaya çalıştım. Buna fırsatım kalmadan yanımda otururken kapıları kilitledi. Kapıda asılı kalmış ellerim umutsuzlukla hızla düştü. Hareketlerimin aksine içimde şimşekler çakıyordu. Nereye gidiyorduk? Baekhyun ve diğerleri bizi izliyorlar mıydı? Ne konuşacaktı, ya da ne yapacaktı? Yüz ifadem korku doluyken içim heyecanla dolup taşıyordu.

Yüzümü korkak olduğunu düşündüğüm bir ifade ile ona çevirdim. Kurban ifadesi başka nasıl olurdu ki? Daha yeni dinmiş gözyaşlarımı birkez daha bu şerefsiz adam için zorlamalı mıydım?

Arabayı hızla çalıştırırken, etrafımızda şaşkınca bizi izleyen insanları dahi düşünmeden hızla gaza bastı. Etrafında olan insanlar onun için önemli değildi şuan. Gerçi onun için insanların hiçbiri önemli değildi hiçbir zaman. İster önünde masumca biri ölüyor olsun dönüp bakmazdı. Yıllarımı bu adamı araştırıp izletmekle geçirmiştim. Hakkında bir çok şey bildiğimi düşünüyordum ama şuan zihnimi gözden geçirdiğimde bildiğim tek bir şey vardı.

Naughty Or Nice // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin