... SAYGISIZ ... BÖLÜM 5 ...

120 23 11
                                    

Merşa'nın ağzından...

Umut...
Ölümün yaklaştığını hissederken, yaşamak için çabalamaktır. Ruh teslim olurken, bedenin gereksiz direncidir.

İçinde her zaman bir parça 'umut' bulundurmalıdır insan. Fazlası zarar, azı yarar misali.

Fazla olursa ne mi olur? Bütünüyle kocaman olan umutlar paramparça olur ve bir cam kırığı gibi ruha batar. Can yanar, kalp kanar.

Hayal kırıklığı..
Umutların boş olduğunun acı göstergesidir. Küsersin tüm umutlara. Beslersin içindeki kin ve nefreti, umutlara saldırmak için. Çarpışır hayal kırıklığıyla umutlar. Dağılır, darmaduman olur insan.

Bütün uzuvlarıma kadar, umudumu yitirip, yepyeni bir duyguyla tanışmıştım. Hayal kırıklığı.

Gözlerimin önüne serdikleri dehşet verici görüntüyle gözlerim buğulanırken, kırıkça gülümsedim.

Benim aşkıma bu kadar saygısızlardı işte.

Yavaş hareketlerle arkamı dönüp, hafif topuk seslerimin, sessiz sokakta yankılanmasına izin verdim.

"Merşa!"

Diye bir bağırış duyduğumda bir an duraksayıp yoluma devam ettim. Benim yerim buydu işte onun gözünde, beni sevemeyecekti. Değerli sevgisini, hak etmeyen Karen'e vermişti.

Ah, sevgisine muhtaç olduğum adam, benim sevdiğim gibi sevil, olur mu?

.....

Yalnızlığıma eşlik eden göz yaşlarıma birlikte minik evime kavuşmuştum.

Beni evlat edinen annemle yaşıyordum. Evet, ona anne diyorum. Beni cehennemimden kurtardığı için.

Kapıyı bir iki kez belli belirsiz tıklattığımda, güler yüzüyle açtı kapıyı. Halimi görür görmez, yüzündeki masum gülümseme, kül olup yokluğa karışmıştı.

"Merşam! İyi misin?"

Bu sözlerden sonra hıçkırıklarım eşlik etti sohbetimize.

....

Anneme olan biteni anlatmıştım. O ise Batur'u haklı bulmuştu. Neymiş? Seven savaşırmış, Batur'un duygularımı öğrenmesi gerekiyormuş.

Yıllardır, gözlerim her şeyi anlatmıyor muydu zaten? Onun her Karen'e bakışında öldüğümü görememiş miydi?

Gözlerimi bembeyaz tavana dikerek gülümsedim.

Her şey bitmişti işte, her zamanki gibi kaybetmiştim.

Sabah uyandığımda Hafize Sultan ortalarda gözükmüyordu, işe gitmiş olmalıydı. Bir şirkette temizlik elemanı olarak çalışıyordu. Sırf beni okutabilmek için.

Aslında Hafize Sultan ve Mehmet Bey çok zenginlerdi. Mehmet Bey ölünce, borçlarını da anneme bırakıp gitmişti. Şimdi ise birlikte onun arkasını topluyorduk.

Hafta sonları bir kafede part time çalışıyordum, ama bizimkilerin haberi yoktu. Bilseler yardım etmek isteyeceklerdi.

Okul formalarımı giyinip, saçımı hafifçe toplayarak hazırlandım. Genelde okula Canan'la giderdim ama bu sabah yalnız olmak istiyordum.

Çantamı tek omzuma asarak kaldırım kenarlarından yürümeye başladım. Çocukluktan beri bu hareketi yapmak, içimde gereksiz bir neşe oluştururdu.

Bu şekilde okulun büyük kapısına varmıştım. Siyah tellerin ardından kahkaha atan Batur'u ve sevimsizce duran Karen'i görmemle derin bir nefes aldım.

SAYGISIZWhere stories live. Discover now