FİNAL

1.4K 63 16
                                    

Arabaya bindiğimizde hala Uras'ı düşünüyordum. Arasa ihanet etmiş gibi hissetmek çok rahatsız ediciydi. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Uras ellerini ince paltosunun ceplerine sokmuş üzgün olduğu herhalinden belli bir şekilde bizi izliyordu. Açelya tabii ki de ağlıyordu. Ve garip ama Burağı da ilk defa böyle üzgün görmüştüm. Herşey o kadar garip geliyordu ki... sanki onları bırakmak zorundaymışım gibiydi. Halbuki sadece Aras ve Urasın planını uyguluyorduk. Yine de Arasla olmak iyi birşeydi. Tek sorun ona ihanet etmiş olmamdı. Gözlerimi kapatıp bu aptallıkları unutmaya çalışmalıydım. Yeni bir hayat başlamıştı. Hemde yepyeni. Sanki sokakta bırakılmış iki bebek gibiydik. Evimiz yoktu, bir geçmişimiz yoktu, ailemiz yoktu, düşman ya da dost yoktu. Sadece biz vardık. Hayatımın aşkı ve ben. Diğerleri sadece unutmamız gereken kötü günlerdi. Kötü...

Arabadan iner inmez Aras benim kapımı da açıp bileğimden tuttuğu gibi benu kendine çekti. Sağına ve soluna bakıp sürekli kontrol halindeydi. Onun bu hali beni güldürmüştu aynı zamanda biraz da korkutmuştu tabi!

Yaklaşan valeye anahtarı verdi. "Nereye uçuyorsunuz efendim?"dedi orta yaşlardaki adam. Aras biraz düşündükten sonra bana döndü. "Peki, istediğimiz yere gidebiliriz. Ama bu biraz zor bir karar. Ne ister..."derken sözünü kestim. "Paris. Aşıklar şehri. Sen. Ben. Birlikte orada yepyeni bir hayat. Ne dersin?" Aras iki elimide tutup tamamen bana döndü. "Aslı, aslında fransızcam pek de iyi değildir. Onun yerine Meksika ya gitsek?"dedi. Kahkaha atarken elimi çekip hızla koluna bir tane vurdum. "Parise gidiyoruz!"  Aras gözlerimin içine bakarak beni kendine kilitledi. "Aslı. Bu son soruşum olacak. Eğer pişman olacaksan..."dedi. Sahte bir sinirle ve uyarıcı bir sesle "Araas!"dedim. Aras gülümseyerek önüne, Valeye döndü. "Paris. Araba Parise gelecek."

"Parise iki bilet. En erken ne zaman olur?"dedi Aras sıktığı elimi bırakmadan. Kadın burnun ucundaki gözlüğü gözüne yaklaştırarak bilgisayara baktı. Bir kaç dakika sonra sert bir ses tonuyla konuştu. "1 saat sonra kalkacak ama bir bilet var."dedi. Arasla bakıştık. "Ne yapacağız?" Aras birden arkasını döndü. Koşarak arkadaki adamın yanına gitti. "Afedersiniz! Sanırım Perise gideceksiniz.", "Aras ne yapıyorsun!"dedim sinirle. Aras beni duymazdan gelerek devam etti. "Bakın, tanıdığım bir kaç doktor var. Çok iyi cerrahlardır. Ama bana güvenmeniz gerek. Bakın size hemen bir görüşme ayarlayabilirim. Hemen şimdi. Hem de çok ucuza!"dedi. Ne yapıyordu bu? Adam şaşkınlıkla Aras'ı izlerken, Aras elindeki telefonla hızla birşeyler arıyordu. Aradığı şeyi bulduğunda telefonu kulağına götürdü. Biraz bekledikten sonra heyecanla konuştu. "Hah! Merhaba İsmet amca. Senden birşey rica edebilir miyim. Bir arkadaşım var ve kızı amaliyat olacakmış. Hem de kalp! Senin bölümün! Benim için onunla konuşur musun?"dedi. Adam şaşkınlıkla izlerken, aynı şekilde ben de Arasa bakıyordum. Aras telefonu adama verdi. Adam nebyapacağını bilemeyip telefonla görüşmeye başladı. "Aras ne oluyor!?" Aras gözlerime bakarken, mutlu olduğunu gördüm. Gözlerinden ışık saçıyordu. "Seni seviyorum. Olan bu!"dedi gülerek.

Ne yapıyordum ben? Birazdan hayatımın en önemli kararını verecektim. Ne yapmalıydım? Gerçekten Arasla gidip herşeye yeniden mi başlayacaktım, yoksa hayallerimdeki gibi mühendislik bölümünü bitirip mutlu bir aileye mi sahip olacaktım? Herşeyden vaz geçnek bu kadar kolay değildi işte. Burnumdaki kaşıntıyla birlikte burnumu çektim. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip arkaya döndüm. Paris uçağı bileti için işlem başlatan kadına. Sonra Aras a döndüm. Ne yaptığını anlayamadığım yeşil gözlü adama. Sonra gözlerimi sıpsıkı kapattım. O kadar korkunçtu ki herşey. Sonra bir anda o siyah, yeşil, turuncu, mor renklerin arasından Uras belirdi. Gülümsüyordu sanki. Ne yapıyordum ben? Gerçekten ne yapıyirdum? Gidiyordum. Arastan ayrılıyordum. Arkamı dönmüştüm.

Nereye gidiyordum ben? Arasla kalmalıydım. Gidecektik biryerlere. Bir şekilde gidecektik. Yanlış yöndü orası. Ama ayaklarımı durduramadım. Dur Aslı! Dur!

Birden arkadan "Aslı!"diye seslendi Aras. Arkamı dönmeden yürümeye devam ettim. "Aslı dur!"dedi Aras. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi. "Aslı? Nereye! Adam kabul etti. Vaz geçti Parise gitmekten. Hatta bak iade ediyor. Birazdan hayallerimize kavuşacağız. Hani şu sadece beyaz ve yeşil renkli olanlarına."dedi. Aras. Güzel gözlü adam. Güzel yürekli adam. Güzel seven adam. Seninle gitmeyip kiminle gideceğim ki zaten? Ne yapıyorum ben? Salaklık işte. Aklımdan geçenleri söylemek için konuştum. "Aras,.." hayır. Ben ona aşık değilim. Arasa aşık değildim. Başından beri olmadım. Aras sorar gözlerle bakıyordu. "Aras ben... seninle gelemem." Aras şaşkına uğramıştı. Bana öyle bir bakıyordu ki sanki kalbini söküp atmışlardı. "Asl.." bağırarak ve hıçkırıklarımın arasında diğer insanların bizi izlemesini takmadan sözünü kestim. "Aras biz ne yapıyoruz! Biz.. biz mutlu değiliz! Bem seninleutlu değilim sen de öyle. Kendimizi kandırıyoruz sadece. Sen manzara resimlerini seezsin! Bana manzaram diyorsun. Ben yeşili sevmem! Gözlerine aşıkmış gibi davranıyorum! Sen insanları sevmezsin! Mutlu gibi davranıyorsun! Kimse eskisinden farklı birisi değil! Ben senin değilim. Biz, biz değiliz. Aslı, ve ortaklarının oğlu Aras'ız. Biz hiç mutlu olnadık! Öyleymiş gibi yaptık." Aras sinirliydi. Aras öyle sinirliydi ki, yumruklarını sıkıyordu. Boyunun uzun olduğunu o an fark ettim. Kafamı kaldırmaya çalışıyordum gözlerini görmek için. Aslında o kadar çok fark yoktu. Dört beş santim falandı. Ama kafamı öyle çok gömüştüm ki, normaldi sinirden kızaran gözerini göremem.

"Aras özür dilerim." Biraz bekledikten sonra tebessüm ederek ve burnumdaki şeylerin dışarı çıkmasına engel olarak konuştum. "Kraliçenin torunundan bu kadar ."





                                Son..

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin