18.BÖLÜM

1.5K 107 6
                                    

Merhaba arkadaşlar. Müziği bölüm boyunca tekrar tekrar başa sarıp okumanızı öneririm. Bölümü beğenirseniz votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

#########

Aradan geçen 3 günün sonunda ki... birisi yani üçüncü gün tam bir ölümdü. Hastanede hemşireler sadece serumumu falan değiştirmek için odama girip çıkıyordu. Ama evde! Annem, babam, hizmetliler. Kısaca evdeki herkes (ablam dışında, ki onun nerede olduğunu umursamıyorum) benimle ilgileniyordu.

"Tamam anne kendime çok dikkat edeceğim." Annem bana son kez huzursuzca baktı. "Aras beni bekliyor. Gitmeliyim." Annem "tamam. Dikkat et."dedi.

Kapıdan çıktıktan sonra siyah üstü açık arabaya baktım. Aras arabada ona çok yakışmış orta boy bir güneş gözlüğü takıyordu. Ona gülümseyerek baktım. Zaten tek hisslerini anlayabildiğim yer olan gözleri de kapalıydı. Yani hiçbir şey anlamamıştım.

Arabaya binince "selam"dedim. Aras gözlüğü çıkardıktan sonra zoraki bir gülüş attı. İyi gününde değildi belli ki. Göz devirdim. Aras "iyimisin"dedi. Evet anlamında kafa salladım. Aras mutsuzca önüne döndü ve arabayı sürmeye başladı. "Eee nereye gidiyoruz bakalım?" Aras bana döndü. "Şu meşhur yola." Evet. Orası artık meşhur yoldu. Ama birşey eksikti. Oraya bir isim koymalıydık. "Oranın bir isimi olmalı Aras." Aras gülümsedi. "Oranın zaten bir ismi var." İçten bir of çektim. "Hayır, yani... bize özel olmalı. Nede olsa orası bizim yolumuz oldu değil mi?" Aras gerçekten içten bir gülümseme attı. "Ne istersin?" Memnun olarak gülümsedim. "Düşüneceğim." Gülerek önüme döndüm. Aras da hemen geri ciddileşerek önüne döndü.

10 dakikalık sessiz geçen yolun ardından, geçen gün taksiyi durdurduğum yerde durduk. Yeni boyanmış gibi duran gri yolun karşısındaki krem rengi toprak açıklığın oraya, yani ilk... neyse işte o yere gittim. Bunu düşünürken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Aras da hemen arkamdan geldi.

Arasa baktım. "Muhteşem." Aras manzaraya yani yemyeşil dağlara baktı. Aslında yolun karşısında Antalya duruyordu. Ama dağlar da sağ taraftaydı. Aras huzursuzca "Aslı!"dedi. Arasa bakmaya devam ettim. "Ben... ayrılmak istiyorum." Duyduğum şey doğrumuydu yoksa... bu gerçek miydi? Anlamayarak "ne?"dedim. Bunu söylerken Arasa takılı kalmıştı gözlerim. Aras sinirle konuştu. "Hatırlıyor musun sana, sana zarar veren herkesi öldüreceğimi söylemiştim. Aslı ben sana zarar veriyorum. Ve benim en büyük cezam senden ayrı kalmak." İnkar ederek ve göz yaşlarımı haksız çıkarmaya çalışarak konuştum. "Aras, sen... benden ayrı kalarak bana da ceza verirsin." Aras hemen bağırarak konuştu. "Hayır! Hayır Aslı! Bu senin değil benim cezam! Sen benim yanımda güvende değilsin. Asla olamazsın." Biraz sustu ve hala o kalbimi parçalayan bakışlarıyla konuştu. "Aslı... sen benimle mutlu olamazsın." Hemen inkar ettim. Bağırarak haksız olduğunu kanıtlamaya çalıştım. "Hayır! Hayır Aras bu çok saçma! Bu çok saçma! Eğer benden ayrılırsan bir daha asla toparlanamam!" Göz yaşlarımı umursamadan bağırarak, ağlayarak konuşuyordum. "Aras, eğer benden ayrılırsan, o zaman bana en büyük cezayı vermiş olursun." Aras da ağlamaya başladı. Bağırarak, "Aslı sana zarar veriyorum!"dedi. Biraz daha sakin bir ses tonuyla, yorulmuşcasına, boğuk bir sesle, tekrarladı. "Zarar veriyorum..." göz yaşlarımı silerken gözlerine baktım. Bana en nefret ettiğim rengi sevdiren o renge baktım. Kısık ve boğuk bir sesle konuştum. "Biliyor musun... seninle müdürün odasında karşılaştığımızda, gözlerini gördüm. Yakından." Bunu söylerken tebessüm etmiştim. Aras da kafasını kaldırıp bana baktı. Devam ettim. "Ben bütün renkleri severdim. Yeşil dışında. Yeşilden nefret ederdim ben Aras. Bana hiçbir güç o rengi sevdiremezdi. Ne bir ağaç, ne bir çiçek ne de bir ışık. Ama o gün ben senin gözlerine aşık oldum. O yeşile aşık oldum." Aras bana buruk bir gülüş attı. Devam ettim. "Aras doktorlar bana kalbime bir kaburga girme ihtimalimin olduğunu söylemişti. Ama o gün odadan çıktığında acıdığı kadar acımamıştı benim kalbim." Yaşlar akmaya devam ediyordu. Ondan da. Benden de. Aras göz yaşlarını elinin tersiyle sildi. "Eğer ben olmasaydım o hastanede olmazdın." Sinirle sözünü kestim. "Eğer sen olmasaydın, odamda oturmuş Kağanın eski fotoğraflarına bakar, onu sevdiğimi düşünüp ağlardım." Biraz bekledim. Sonra tekrar konuştum. "Aras. Eğer sen olmasaydın, ben aşk ne onu bile bilmiyor olurdum." Aras bana baktı. "Aslı ben...senin incinmenden korktum. Senin en ufak bir yerine birşey olsa kendimi sinirden yiyecek gibi oluyorum. Ve seni o gün yerde öylece görünce... ben sandım ki... sen..." sustu. Birden yine sinirlenmişti. "Eğer sana birşey oluras asla kendimi affetmem dedim ben o gün." Yalvarır gibi konuştum. "Bana birşey olmadı Aras. Ben hala o, senin için ölebilecek kızım. Aras sinirli gözlerini biraz yumuşatarak baktı bana. "Ben hala senin için ölebilecek erkeğim Aslı." Sonra birşey unutmuş gibi hemen ardından konuştu. "Senin için ölebilecek yakışıklı, çekici, se..." sözünü keserek "anladık!"dedim. Birden gülmeye başladık. Aynı anda birbirimize koşarak yakalştık ve sarıldık. Göz yaşlarım hala akıyordu. Ve bu sefer yine huzurdan, belki de onu kaybetme korkusundandı. Akıyordu işte. Aksa da birşey olmazdı zaten. Yere düşmeden Aras silerdi onları. Diğerleri gibi...

Ayrıldığımızda Aras bana derin derin baktı. Kim bilir, belki ben de ona derin derin bakıyordum. Umurumda değildi bakışlarımın derinliği. Bakışlarının derinliği. Umurumda olan Arasın kalbimdeki derinliğiydi. O da en içteydi zaten.

Yorgun sesiyle konuştu. "Sen benim dünyadaki tek yaşam nedenimsin. Ve sen olmadan benim kalbim de organlarımda düşüncelerim de olmaz. Sen benim en degerlimsin. Seni seviyorum." Ve son bir hareket. Dudaklarımızın birleştiği o an. O tek hareket. Sonrası huzur.

SİYAHTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon