Üstüne oturdum ve tekrar saçlarından tutarak başını beton zemine vurdum. O afallamışken durdum ve parmağımı düşünür gibi çeneme koydum.

 "Bir şey unutmuş gibi hissediyorum. Hah! Sen beni de zehirlemiştin değil mi?"  dedim ve tüm gücümle yumruğumu makyajı akmış suratına geçirdim. 

 Daha fazlası için yumruğumu kaldırmıştım ki belimi saran kollar beni geri çekti ve tanıdık nefesini kulağımın yakınlarında hissettim.

 "Erkeğin harika olduğunu ama artık durman gerektiğini düşünüyor, kendini yaralıyorsun." dedi yüzünü boynuma gömmeden hemen önce. Bu yeni hisle sakinleşmek için kendimi zorladım ve nihayet nefeslerim düzene girdiğinde kanlı bileklerinden tutarak yüzümü onunkine döndüm. 

 İri adamı bir iple bağlamıştı, adam duvarın dibinde baygın olarak yatıyordu. 

 "Shin Hwa kendini Shin Ra sanıyordu, o kadar şaşırdım ki tuzaklarının içine düştüm." dedi elleriyle omuzlarımdan tutup beni kontrol ederken. 

 "Şu iri neden onun yanında?!" dedim öfkeyle baygın adama bakarak.

 "Shin Hwa herkese kardeşini benim öldürdüğümü söylemiş, ama kendini Shin Ra sanıyor ve bunun birlikte olmamız için bir oyun olduğunu sanıyor."

 Dişlerimi sıktım. "Sikik kaltak!" dedim sinirle. Bitkin bir şekilde güldü ve başka bir şey söylemeden bana sarıldı.

 "Siktir!" dedi geri çekilip az önce Shin Hwa'nın olduğu yerdeki boşluğa bakarak.

 Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve sessiz bir küfür savurdum. Ama Yoongi daha öfkeliydi. 

 "Bırak kaçabildiği kadar kaçsın." dedim sinirle, "Zaten yalnız kaldığını biliyor ve bir daha karşımıza çıkarsa gerçekten öleceğini de biliyor." 

 Bakışları benimkilerle buluştu ve omuz silktim. Öfkemi o sürtükten çıkardığım için daha rahattım. 

 "Buraya nasıl geldin bilmiyorum ama başına bir şey gelseydi ikisini de öldüreceğimi biliyorum." dedi kollarımı hareketsiz bırakacak şekilde bedenimi kollarıyla sararak.

 Tanrım, bu adamı seviyordum.


***



 "İsmi ne demiştin?" dedim hafif uyanmaya başlayan adama bakarak. Yoongi iç çekti ve ters oturduğu sandalyeden kalktı.

 "Jae Young."

 Kaşlarımı kaldırdım. "İlk..." Devamını getiremediğimde başıyla beni onayladı.

 İlk cinayeti işleyen oydu demek ki.

  Jae Young gözlerini açtığında öfkeyle doldu ve bağlardan kurtulmaya çalıştı. Beyzbol sopasıyla omzunu sertçe dürttüm.

 "Hey! Sakin ol da önce insan gibi dinlemeyi öğren, koca bebek."

 "Bir katili dinlemeyeceğim!" Bu herif dişlerimi sıkmama neden oluyordu. Histerik bir şekilde sırıttım.

 "Sen dışarıda başka insanların tanıdıklarını öldürünce katil olmuyorsun, ama o iftiraya uğradığı halde dinlenmeye bile değmeyecek bir katil oluyor öyle mi, orospu çocuğu?!" diye bağırdım. Ben ne kadar öfkeliysem Yoongi o kadar sakin duruyordu. Eli yavaşça bileğime uzandı. 

 "Yapma..." dedi sessizce. "Bırak ben halledeyim."

 Daha fazla kızamadım ve yüzüne endişeyle bakıp başımla onayladım. Son bir kez daha öfkeyle Jae Young'a baktım, elimdeki sopayı kenara atarak deponun kapısına yöneldim. Bu işin benimle alakası yoktu ve Yoongi'nin hissettiklerini anlayabiliyordum.

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin