8

13.7K 924 888
                                    


 Hastane odasını yatağında oturmuş yatağın yanında dikilip benimle konuşan doktoru dinliyordum. Evdeki kalabalığın aynen hastaneye taşınmış olduğunu gördüğümde serum setiyle kendimi boğmak istedim. 

 "Kanında çok güçlü bir zehir bulduk. Ama vücut direncin zehri yavaşlatmış. Sana saldıran kişiyi gördün mü?" dedi doktor elindeki ışığı bir yandan gözüme tutarken. Saat öğlen vaktine geliyordu ve karşımda dikilip bir doktora bir bana bakan silüetlerin gözlerinden uyku akıyordu.

 "Biri bana mı saldırmış? Hatırlamıyorum." dedim kurban ayağına yatarak. Doktor anladığını belli edercesine başını salladı ve elindeki dosyaya birkaç not aldı. 

 "Boynundan enjekte edilmiş, iğnenin giriş yeri morarmış." dedi başımı kenara çevirip iyice boynumu incelerken. İçimden haykırıyordum resmen. Artık ölüm tehlikem yoksa bana veremliymişim gibi bakmayı kesip defolup gider misin?!  

 Onun yerine gülümseyip başımı salladım. "Bir daha o sokaktan geçmeyeceğim bile." dedim dudağımı büzüp. Karşımdaki kalabalık da doktorun gitmesini bekler gibi merakla yüzüme bakıyordu. Tabii ki onlar beni tanıdığı için doktora söylediklerimi dinlemiyorlardı bile.

 Nihayet doktor gittiğinde sorular her yerdeydi.

 Choi Hana bir anda herkesi susturduğunda bana döndü. "En başından anlat, zilli." dedi bir yandan elimi tutup bir sandalyeye çökerken. İç çektim.

 "Aptallık ettim işte, hazırlıksız yakalandım." dedim kalabalığa dönerek. "Siz niye buradasınız?" 

 Jimin bir anda atlayıp sağ yumruğunu sol eline geçirdi. "Başının belaya girmiş olabileceğini duyunca seni bulup bunu yapanın kıçına tekmeyi koymaya geldik!"

 Tae de Jimin'i destekler gibi yumruğunu öne çıkarınca Hoseok ikisinin de kafasına bir tane geçirdi. "Bir kere olsun ciddi olun, veletler." 

"Konuşan da ciddiyetin kelime anlamını bilse bari." Bunu söyleyen Jin'di. Onu duyunca gözüm Namjoon'u aradı ve gördüğümde benim gibi Jin'i incelediğini gördüm. Ne yaparsa yapsın gözlerini alamıyordu işte. İç çektim ve gözlerimi kaçırdım. Adam gibi bana bakan bir Min Yoongi bir de Choi Hana vardı. Diğerleri başka alemdeydi sanki. 

 "Artık gürültü yapmayı kesin, gerçekten başım ağrıyor." dedim ve yatağa geri yatarak yan döndüm. Herkes sustu ve Jungkook'un sesini duydum.

 "Noona gerçekten hasta görünüyor, dinlenmesine izin verelim." 

 Birkaç saniye sonra uzaklaşan adım sesleriyle başımın zonklaması azalmıştı. Jungkook'u seviyordum. 

 Choi Hana da elimi bırakıp saçımı okşadı. "Ben de çıkayım, biraz uyu. Sonra eve gideriz."

 Birkaç saniye de olsa huzurluydum. Kapı açıldı. 

 Yaklaşan adım seslerini duymazdan geldim ve uyuyor numarasına devam ettim.

 "Uyuyor musun?" Lanet Min Yoongi.

 "Gerçi uyumasan da uyuyormuş gibi davranırsın sen." dedi ve iç çekti. Bingo!

 "Her neyse. Duyuyor musun bilmiyorum ama anlattığından fazlası olduğunu görebiliyorum. Sadece... Başın beladaysa söyle, tamam mı?! Dün çok endişelendim-endişelendik. Babanla ilgili bir şeyse.." 

 Bir anda gözlerimi açtım. Babam mı?!  Yatakta sırt üstü dönüp doğruldum ve yüzüne hiddetle baktım. "Babamı nereden biliyorsun?!"

 Bana şaşkın şaşkın baktı. "Uyumuyor muydun?" 

 "Nereden biliyorsun dedim!" diye bağırdım istemsiz. Yumruklarımı sıktım, yoksa patlayacakmışım gibi hissediyordum.

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin