14

13.6K 781 882
                                    


Bölüme başlamadan önce kısa bir not:

Medyayı bir kez incelerseniz bölümde nereye ait olduğunu eminim bulabilirsiniz ^^ 


***



 Beyzbol sopasını Shin Hwa sürtüğünün kafasına geçirdiğimde içim huzur dolmuştu.


 Min Yoongi'nin bağlı ellerine uzandığım sırada arkamdan gelecek darbeyi hissettim ve Yoongi'nin başını öne eğerek kenara atladım. İri yarı bir adam elindeki çivili tahtayı bana sallıyordu, az önce o tahta Yoongi'nin başının üstünden sıyırarak geçmişti. Saniyelik olarak ona doğru baktım ve sağlam olduğundan emin olunca iri yarı adamın darbelerini savuşturmaya devam ettim. 

 Duvara doğru yaklaştığımda elindekini savurmasıyla kenara kaydım ve elindeki çivili tahta duvara saplandı. Boşluğunu fırsat bilerek sırtına atladım ve başını kolumun iç kısmına geçirip sıkmaya başladım. Çırpınarak benden kurtulmaya çalışırken koluyla sırtıma uzandı, kıyafetimden tutarak öne doğru çektiğinde beton zemine sırt üstü çakıldım.

 Nefesim kesilmişti. Min Yoongi'nin öfkeyle haykırdığını duyabiliyordum. Adam beni yakamdan kaldırıp boğazımı sıktı ve duvara mıhladı. Bu durumlarda ne kadar sakin olursam o kadar çok kurtulma şansım olduğunu bildiğimden nefesimi düzenlemeye odaklandım. 

 Min Yoongi kendini yana devirmiş, ellerindeki bağı çözmeye çalışıyordu. Biraz daha zaman kazandırabilirsem kurtulacaktı. İri yarı adamın omuzlarından destek aldım ve havada kalmış bacaklarımı bükerek tüm gücümle kasıklarına vurdum. 

 Acıyla inleyerek boğazımı bıraktı ve dizlerinin üstüne çöktü.

 "Senin derdin ne?!" dedim ve hışımla yüzüne tekme attım. Adam o kadar iriydi ki tekmem bile çok bir etki etmemişti.

 "Bayılsana be!" dediğimde silkinerek kendine geldi ve yumruğunu geri çekerek tüm gücüyle yumruk atmaya hazırlandı. Bu yumruğu yavaşlatmamın yolu yoktu, kolumu kırardım. Çok yakındaydı, kaçamazdım da. 

 Kendimi darbeye hazırlarken adamın eli havada döndü ve takla atarak yere düştü. Min Yoongi'yi karşımda görünce içimde oluşan rahatlama pahabiçilemezdi. Bileklerini gördüğümde his çabucak kayboldu. Bilekleri kan içindeydi, bağlardan kurtulmak için zorlamış olmalıydı.

 Ben bir şey diyemeden ayaklanan iri adama uzandı ve yumruğunu yüzüne geçirerek afallamasına neden oldu. Büyük ellerinin ne kadar güçlü olduğunu görebiliyordum. 

O, iri adamı bayılıncaya kadar yorarken solumdan gelen inleme sesiyle dişlerimi sıktım ve yavaşça o tarafa döndüm. 

 "Demek uyandın, günışığım." dedim gülümseyerek. Üzerine doğru ilerlediğimde korkuyla geriledi ama kaçmasına izin vermeden saçlarından yakaladım ve duvar kenarına sürükleyerek fırlatırcasına ayağa kaldırdım. 

 Dilimi ağzımın içinde dolaştırdım ve korkusunun tadını çıkardım. Öfkem içimde birikmeye devam ediyordu. 

 "Benim erkeğimi yaraladın." dedim burnumdan soluyup kaşlarımı kaldırarak. Ardından saçlarından tuttum ve gerisin geriye yere fırlattım. Yerde emekleyerek kaçmaya çalışırken pişman olmasını sağlamak istiyordum. Acı çekip, bir daha asla gülümseyemesin istiyordum. 

"Benim erkeğimi öptün." Öfkem vücudumdan ateş çıkmasına neden oluyordu. O emeklemeye devam ederken histerik bir şekilde güldüm ve dişlerimi sıkarak tüm gücümle karnına tekme attım. Acıyla sırtının üstüne düştü ve karnını tutarak bağırmaya başladı. 

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin