Olduğum yerden kımıldamıyordum. Onunla benim aramdaki mesafeyi tekrar kısaltmak istemiyordum. Dudaklarımı ısırdım. 

Elleri ceplerinde salonun kapısına doğru ilerledi. 

-Yarın sabah saat 10:00'da.

***

-Sun Hee ben çok üzgünüm. O alçağa engel olmalıydım. Senin ayrılmana izin vermemeliydim.-

Hana tüm samimiyetiyle bana öyle bir sarılıyordu ki. Biraz sıkarak sarılıyordu, bu içtenliğinin kanıtıydı.

-Yapma ama Hana. Daha iyi bir iş bulduğumu söyledim ya.- 

Hana benden ayrıldı ve 'seni yalancı' der gibi bir bakış attı.

-Bu kadar kısa sürede nasıl bulabildin?- 

-Müşterilerden biri Minhyun ile konuşmamıza kulak misafiri olmuş ve bu sayede Minhyun'un yalan söylediğini anlamış. İşte bu yüzden bana bir iş teklifinde bulundu. Sanırım halime acıdı.-  Aferin Sun Hee, çok iyi bir yalancısın. 

-Yok artık.- dedi Hana iki katı açılmış gözlerle. Hala bana inanmıyordu. Ben olsam ben de inanmazdım aslında. Ama buna mecburdum. Hana eğer o alçağın evinde çalışacağımı öğrenirse hayatta izin vermezdi. 

-Bana inanmıyor musun?- dedim dudaklarımı büzerek. Hana'nın bu halime dayanamadığını biliyordum. Aynı zamanda porselenden kesilen elimi cebimde saklıyordum. Şükürler olsun ki hala farketmemişti.

-İnanıyorum da ne işi bu?-

-Orada evden sorumlu olacağım işte. Candy Cake'deki işimle aynı sayılır.- Rahat görünmeye çalışıyordum. -Ayrıca iki katı para alacağım.- diye devam ettim.

Son sözümü özellikle vurgulamıştım. Ve bir yalan daha söylemiştim. Açıkcası yalan söylemeye hiç alışık değildim. Çünkü yalan başvuracağım son çare olmuştu benim için.

Hana ikna olmamışa benziyordu fakat bir şey demedi. Sanırım bugünkü olanlardan sonra fazla üstüme gelmek istemiyordu.

-Bu arada Hana sana bir şey sorabilir miyim?- Sinir bozucu bir şekilde aklıma takılan şu aptal soruyu soracaktım.

Hana 'evet' anlamında kafasını salladı.

-Şey... Benim göğüs ölçüm kaç?- 

Hana içten bir kahkaha attı.

-Kendi göğüs ölçünü bilmiyor musun?-

-Hayır alışverişte iç çamaşır kısmını hep sen halledersin ya.-

Hana kıkırdadı:

-80-

Birden yerimde zıpladım ve 'evet' deyip elimi yumruk yapıp havaya kaldırdım. Mutlulukla sırıttım.

70 değildi. 80'di. Pis sapık çok şey bildiğini sanıyordu.

-Sun Hee sen iyi misin?- dedi Hana şaşkın şaşkın.

Bir anda kendime geldim ve hızlıca iyiyim anlamında başımı salladım.

 İyi değildim.

***

Saat gece yarısını geçmişti. Bu saate kadar neden hala uyuyamamıştım? İki odalı minik evimizdeki sıcacık yatağımda dolanıp duruyordum.

Zihnimi boşaltıp derin bir uykuya dalmak istiyordum. Huzur dolu bir uyku çekmek istiyordum. Yorganı boynuma kadar çektim. Ellerimi birbirine kenetleyip, bacaklarımı karnıma yaklaştırdım ve gözlerimi kapattım.

♥Seni Sevebilir miyim?♥Where stories live. Discover now