#ÂM 10. Bölüm •Umutla kaplanan Ecmel•

26K 1.3K 86
                                    

"Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını...

Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki..."

-Kahraman Tazeoğlu

Bölüm Şarkısı: The Piano Guys / Hello

~~~

Ali, omzundaki tatlı ağırlıkla gülümseyerek manzarayı izledi. Manzarası eşsizdi. Minik kırmızı dudaklar, pes pembe yanaklar ve uzun, kıvrık kirpiklerin gölgelediği gözlere bakmaya kıyamıyordu.

Kadın anlatırken, istemsizce elleri yumruk olmuş, parmak boğumları gerilmişti. O ânı hatırlıyordu. Mahalle muhtarının oğlu Ali ile o günden ve öncesinden beri kavgalıydı. Anne ve babaları çocukluk arkadaşı olduğu için, onlar da arkadaşlardı. Aynı olan isimleri çoğu zaman karışıklığa yol açsa da, en büyük karışıklık, nikah masasında olmuştu.

Beş sene evvel, nikah gününden iki hafta önce iki Ali de beraber takılıyor, oyun konsolu ile uğraşıyorlardı. Ancak her arkadaşın birbirinden sakladığı sırları olurdu. Ve her iki Ali içinde öyle olmuştu. İki genç de, birbirilerinden habersiz, aynı kızı seviyorlardı.

Olaylar farklı gelişti. Yaşanmışlıklar silindi ve iki dost, ezeli düşman oldu. Ve sizlere minik bir ipucu, Cennet'in başına gelenler, kesinlikle tesadüf değildi...

***

Genç kadın, bu sefer gözlerini, kulaklarının işittiği alışılmadık gürültüyle açmıştı. Gözlerini ovuştururken ayaklarını sarkıttı yataktan.

Hızla bileğindeki tokasıyla saçlarını toplarken salona doğru ilerledi. Gözleri, gördüğü manzara ile dolmak için kucak açarken, sağ eli ile boynunu ovuşturdu.

Kanepede oturmuş ve ayaklarını sehpaya uzatmış Ali, Ali'nin dizlerinin üzerinde uzanmış ve başını omzuna yaslamış Ecmel...

Yavaşça içeri geçti Cennet.

"Günaydın."

"Günaydın!" diyerek atıldı Ecmel, "ı" harfini uzatarak.

"Meleğim sen ne zaman geldin?" diyerek kanepeye doğru ilerledi. Bu sırada Ali, "Günaydın," dedi esneyerek.

"Günaydın, canım."

Ali'nin kalp atışı dört nala koştururken, canım kelimesinin ayrıştırmalarını yapmaya çalışıyordu. İleride canım yerine aşkım dese, var mıydı ötesi?

"Ben elimi yüzümü yıkayıp, kek yapayım mı kahvaltıya? Çay ile iyi gider."

Kanepedeki ikili heyecanla başlarını sallarken, Cennet gülümseyerek lavaboya gitti.

***

Üç yumurtayı kırdım önce

Portakal dilimledim ince ince

Göz kararı da biraz süt kattım

Kalktım, sana kek yaptım

İnsan neler yapar isteyince

Bu bir şey değil düşününce

Ben de tarifi öğrenince, kalktım sana kek yaptım

Gözlerin dönmüş kızı görünce

Yerli yersiz bakıp sana gülünce

Ben de tesadüf o gece erken yattım

Bana kelek yaptın

Cennet, yaptığı kek harcını karıştırırken, farkında olmadan mırıldandığı şarkı, mırıldanmadan çıkmıştı.

Ancak Ali ve Ecmel farkındaydı.

Ali, büyülenmişti sanki. O nasıl bir ses, nasıl bir görüntüydü?

Cennet arkasını döndüğünde kapıda kendisini izleyen iki çift gözle duraksadı. Vücudundaki bütün kan, yanaklarına pompalanırken, utangaçça gülümsedi.

"Şey, birazdan olur. Kalıba döküp bekleteceğim şimdi."

Ecmel, Ali'nin elini tutarak Cennet'in yanına doğru ilerledi.

"Öğretmenim?"

"Efendim bir tanem?"

"Sana anne, Ali ağabeye de baba dersem, bana kızar mısınız?"

***

"Babacııım!"

"Efendim güzelim?" diyerek yanına ilerledi Ali.

"Onu alamıyorum," diyerek mutfak dolabındaki bardağı gösterdi.

Ali gülümseyerek bardağı Ecmele uzatırken ne yapacağını sordu.

"Annem ballı süt yapacak."

Annem... Bu kelime içinin ısınması için yeterli olmuştu bile. Elinde olmadan gülümsedi.

İçeriden gelen koşuşturma sesi ile doğruldu ve Ecmel'in elini tutarak salona geçti. Cennet hızla kendisine doğru yaklaştı ve elindeki telefonu uzattı.

"Ancak yetiştim. Telefonun durmadan çalıyor," diyerek telefonu adama uzattı.

"Alo?"

"Ağabey, mahallenin sonundaki karakola gelmen lazım. Acil..."

Kaşlarını çattı Ali.

"Ne oldu lan? Birine bir şey mi oldu!"

"Emir'i nezarethaneye atmışlar."

***

"Hiç öyle kasap görmüş keçi gibi bakma bana Emir."

"Ama ağabey-"

"Lan adamın kolu kırılmış pezevenk!"

"O da Oya'ya laf atmasaydı." diyerek trip ettı Emir.

"Hiç ellemeseydin Oya adamı halleder, üstüne nezarethaneye girmezdi. Kendini savunmuş olurdu."

"Sen nasıl ağabeysin be! Ya kızı taciz etseydi!"

"Bağırma lan ibne! Alt tarafı adres sormuş. Hem evliymiş adam. "

"Banane be evliyse. Bana mı evli sanki..."

"Dua et Cennet ikna etti de şikayetini geri aldı adam. Çıkarsın birazdan."

"Allah razı olsun yengemden valla. Sana kalsa burda bırakırdın beni."

Ali sırıttı. Bırakırdı tabii. En azından aklı yerine gelirdi. Ne güzel ballı süt yaparken de izleyecekti çaktırmadan Cenneti.

***

Cennet, Ecmeli uyuttuktan sonra odasına geçmiş ve komodininin çekmecesinde sakladığı günlüğünü çıkarmıştı. Temiz bir sayfa açarken, günlüğünün kenarında takılı duran kalemi açarak döktü bir gününü daha.

Sevgili günlük,

Aklım çok karışık. Sanırım, ben Ali'yi seviyorum. Böyle, çok çok seviyorum. Bu yalnış değil, öyle değil mi? Bana farklı bakıyor o. Sanki, seviyormuş gibi. Keşke bir mucize olsa ve bana ileride boşanmak istemediğini söylese. İşte, o zaman onun da beni sevmesi için, gerçek bir aile olmak için her şeyi yaparım. Her şeyi...

Günlüğünün kapağını kapatıp yerine koyarken, kapısının tıklatılması ile hızla saçını düzeltti. Aradan başını uzatan Ali ile gülümsedi.

"İyi geceler, bir şey mi oldu?"

Ali elindeki tabağı kaldırıp gülümsedi.

"Sana kek yaptım."

Âşıklar Mahallesi *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin