#ÂM 6. Bölüm •Cennet'e sahip Ali•

29.3K 1.5K 193
                                    

"Bazı insanlar da takıntılı nefretlerden beslenirler."

-Havva'nın Üç Kızı, Elif Şafak

Bölüm Şarkısı: Redd / Aşktı Bu

~~~

Gökyüzünde bulunan yıldızlar kadar hücre vardı vücudumuzda. Belki de bir cümlenin böyle hissettirmesi yanlıştı. Belkide sadece duygu yoğunluğundan kaynaklanıyordu.

Ne demiş Stefan Zweig; Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar.*

Cennet için durumlar sarpa sarmıştı. Kendisi de yetimhanede büyümüştü. Bu ufak kızı çok iyi anlıyordu. Yavaşça minik kafayı ayırdı boynundan.

"Olurum..." dedi ellerini ovuşturarak. "Olurum meleğim."

Minik kızın ufak dudaklarından küçücük bir hıçkırık kaçtı. Kahve'nin sıcacık tonuna bürünmüş gözlerinden sızan, sevgiyle harmanlanmış yaşlar, Cennet'in omzuna damladı teker teker.

Cennet, dolmuş gözlerini birkaç kez kırpıştırarak yaşların sızmasını engelledi. Ayakta doğrulup gömleğini düzeltti ve gülümsedi küçük Ecmel'e.

"Hadi al bakalım çantanı," diyerek sırtını sıvazladı ufaklığın. "Yurduna gidelim."

Minik kız heyecanla el çırparken montunu giyinip sırtına geçirdi çantasını.

"Hazırım!" dedi "ı" yı uzatarak.

Gülümseyerek avucunun içine hapsetti minik elleri.

Hayat bazen güzelce gülümserdi insanların yüzüne. Bu gün de Ecmel için aynısı olacaktı.

***

Oya, heyecanla telefonundan Cennet'in numarasını tuşladı ve ayağıyla ritim tutmaya başladı.

"Alo?"

"Cennet nerdesin çabuk söyle!"

"Okulun önündeyim, bir şey mi oldu?"

"Canım, ben tamamen unutmuşum. Bu gün ağabeyimin doğum günü de, sende davetlisin. Hediyeye gerek yok. Aile arasında olacak. Bir de küçük ağabeyim de gelecek. Şöyle güzel bir elbise giyin gel akşam. İtraz kabul etmiyorum!" diyerek yüzüne kapattı Cennet'in.

Şimdi sırada evi süslemek vardı tabii. AHCEN'i arasa iyi olacaktı.

***

Cennet telefonunu kapatıp, önünde duran taksiye baktı. Yanında sadece 20 lira vardı. Taksiye 10 lira verse, hediyeye bir şey kalmazdı. Ecmel'in elini tutarak arabaya ilerledi ve açık olan camdan içeri soktu başını.

"Ağabey, seni çağırdım ama vazgeçtim binmekten. Kusuruma bakma lütfen. Özür dilerim."

"Ne özürü kızım, olur böyle şeyler. Günde kaç kere boşu boşuna geziyoruz aklın almaz. Üzme kendini güzel kızım."

"Teşekkür ederim amcacım," diyip sıkıca kavradı minik kızın elini.

"Nasıl gideceğiz ki?" diye sordu minik Ecmel.

"Otobüsle."

***

Yurdun kapısına geldiklerinde, avucunun içindeki minik elin kasıldığını hissetti Cennet. İçi burkuldu.

İçeri geçtiklerinde aksi yüzlü suratsız bir kadın karşılamıştı onları. Ecmel korkuyla öğretmeninin arkasına geçti.

"Nihayet Ecmel! Geç bakayım yatakhanene!"

Cennet'in kaşları öfkeyle çatıldı.

"Yetkili siz misiniz?"

"Hee, beğenemedin mi?"

Genç kadın tırnaklarını geçirdi narin avuçlarına.

"Ben Ecmeli evlat edinmek istiyorum."

"Sen?"

"Evet?"

"İyi," dedi memnuniyetsiz bir tavırla. "Gel bakalım."

Kahverengi ağırlıklı odaya geçtiklerinde eski görünümlü sandalyeye oturdu Cennet.

"Mualla ben."

"Cennet bende."

"Güzel isim, evlilik cüzdanı ve kimliğini ver bakalım."

Cennet afalladı.

"Evlilik cüzdanı mı? Ben evli değilim ki?"

Mualla sırıttı.

"Evli değilsen alamazsın Ecmeli falan."

Cennet öfkeyle kalkıp çıktı odadan. Bu küçük kızı burada bırakamazdı.Ve bırakmayacaktı.

***

Mağaza mağaza gezecek vakti olmadığından direk gördüğü ilk kitapçıya daldı Cennet.

Raflarda parmaklarını gezdirirken, bir kitapta takılı kaldı mavi irisler.

Babalar ve Oğullar

Elleri kendinden bağımsız o kitabı kavramış, kasaya götürmüştü bile.

"Şey, hediye paketi yapabilir misiniz?"

"Tabi, kart da ister misiniz?"

Cennet olumlu anlamda başını salladı. Önüne minik bir kart ve kalem konulduğunda, o an aklından geçenleri aldı kaleme.

"Hayat bir kitaptan daha fazlasıydı benim için her zaman. Daha fazla insan, daha fazla acı, daha fazla mutluluk ve daha fazla gürültüydü. Bu yüzden yetimhane yıllarından bu yana en yakın dostum oldu kitaplar. Çünkü içinde bulunduğumuz dünyadan daha sessiz ve mutluluk doluydular.

Nice yaşlara... Cennet Dağtekin..."

***

Üzerine geçirdiği elbiseyi süzdü Cennet. Lacivert'e kaçan kumaşın üzerinde büyük küçük papatyalar vardı. Elbise ges* koldu. Yani dirseğin üzerine kadar uzanıyordu.

Ayaklarına beyaz bir babet geçirip saçlarını atkuyruğu yaptı. Hediyesini alıp derince soluklandı ve evden çıkıp karşı dairenin kapısını tıklattı.

Kapıyı açan Oya, memnuniyetle gülümsedi.

"Hayalimdekinden daha güzel olmuşsun."

Cennet terlediğini hissetti.

"Sen daha da güzel olmuşsun," diyerek sarıldı arkadaşına. Oya'nın çok güzel bir yüzü vardı. Mavi gözleriyle uyumlu kahverengi saçları omuzlarına dökülmüştü. Düz siyah bir elbise giymişti Oya. Elbisenin boyun kısmında beyaz işlemeler vardı ve uçları tel tel kesilmişti.

İçeri geçtiğinde AHCEN'in ve tanımadığı birkaç insanın koltuklara yayılmış gülüştüklerini gördü. Tekli koltukta oturan Mert Ali, Cennet'i gördüğü gibi ayağa kalkıp yanına ilerledi.

"Hoşgeldin."

"Hoş buldum," elindeki paketi uzattı. "Doğum günün kutlu olsun."

Paketi, parmaklarına değmeyecek şekilde aldı minik ellerinden. Gözleri bileğindeki tanıdık bileklik ile birleşince heyecanlandı adam. 

"Gerek yoktu ama teşekkür ederim."

"Önemli değil umarım beğenirsin."

Ali arkasını döndüğü sırada Cennet ona elini uzattı. Ama tutamadı, dokunamadı.

"Şey bakar mısınız bayım?"

Arkasını döndü Ali.

"Adım Mert, küçük hanım."

"Şe-şey Mert, acaba benimle evlenir misin?"

Âşıklar Mahallesi *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin