~16~ Gerçekler gün yüzüne çıkıyor.

Start from the beginning
                                    

" Kim aldatıldığı bir evde kalmak ister? "

" Ne aldatılması? "

" Annen babanı aldatıyordu, eğer gitmeseydi sen üvey babana alışmayacaktın! Annen babana eğer terk edip gitmezse seni bir daha asla göremeyeceği yerlere götüreceğini, izini kaybettireceğini söylemişti. "

" Annen babanı aldatıyordu... " Bu cümle beynine oyun oynarmışcasına sürekli yankılanıyordu. Başını döndürmeye başlamıştı kafasında yankılananlar, bir bir eski günleri canlandırdı kafasında. Babası onu terk ettiği hafta annesi üvey babasıyla tanıştırmıştı yani Ceyhun haklıydı. Yıllardır yanlış kişiye güvenip, yanlış kişiye kin besliyordu. Görüş alanı azalmaya, gözlerinin önü kararmaya başlamıştı direnmedi, kendini boşluğa bıraktı.

Acı bir sarmaşık gibi sarılmıştı hayatlarına, adım attıkları her yerde acıyla karşılaşıyorlardı. Mutluluğu getirdi gözlerinin önüne
Daha dört yaşlarındaydı, doğum günüydü o gün. Balonlarla süslenmişti bahçe, arkadaşlarıyla oyun oynarken anne babası onu seyrediyordu. Aslında her şey o zaman güzeldi, çocuk kalmak gibi bir şansı olsaydı keşke, babası " Prensesim. " Diye seslenmişti kendisine dönüp cevap verdi " Baba... " bu kelime onun için hayat demekti , gözleri açılıyordu gün ışığına o istemsizce tekrar etmeye devam ediyordu " Baba, baba,babam..." Ardından bir ses daha duydu, dünyanın en güzel sesiydi " Kızım, buradayım. "

Gözlerini zorlukla açmaya çalıştı, başlarda bulanık olan görüntü gittikçe netleşiyordu babası karşısındaydı. Üstelik yıllar önce söz verip alamadığı oyuncak bebekle...

Ne çok istemişti bu bebeği, babası terk ettikten sonra annesi almasına rağmen o inatla babam getirecek demişti. Çünkü ,babası söz vermişti ona, sözünü tutacaktı ne olursa olsun. İşte bugün tutmuştu.

Yerinden doğrulurken bezden yapılmış, pembe oyuncak bebeği ellerine aldı. Gülümsedi, acı bir gülümsemeydi, zaten onlar hep acı gülümserdi.

Bebeğin saçlarıyla parmaklarını gezdirirken cevap verdi " Bana vermek için oyuncakçıdan senin aldığını biliyordum. " Sesi buruk ama hâla ümitli çıkıyordu.

" Nereden biliyordun? "

" Ben bu bebeğe işaret koymuştum, raftan alıp boynuna kolyemi koymuştum baba. Bunu fark etmiştin, ısrarla o bebeği istediğimi biliyordun. Annem bu bebeğin tüm renklerinden almıştı ama senin alacağına benzemiyordu hiç biri. "

" Çünkü benim aldığımın adı Topraktı, adını sen koymuştun almamış olmama rağmen. "

" Çünkü senin aldığın bebek bizim beraber seçtiğimizdi , alamamış olmana rağmen. "

" Prensesim, özür dilerim. "

Cevap vermedi kollarını var gücüyle açıp tıpkı çocukluğundaki gibi kocaman sarıldı babasına, üstüne mutluluk gözyaşlarını ekleyerek.

Bora, Çağla ve Ceyhun, onları seyrederken tek kelime edememişlerdi, baba kızın kavuşma sahnesi filmleri aratmıyordu yılların hasreti sona ermişti.

Deniz'in evinde ilk defa mutluluk rüzgarları esiyordu, az önce ağlamalarına şahit olan güneş şimdi onların sohbetlerinin eşliğinde batıyordu , hava kararmaya başlamıştı.

" Ceyhun, oğlum senin buralarda bir yerde bir ara şiir dinletisi verdiğin lokanta vardı orası hâla açık mı? "

" Evet Mahir amca, neden? "

" Hadi bakalım hesaplar benden, eğlenmesi sizden. Eğleniyoruz bu gece yeter ağladığımız. "

" Mahir amca hesabı yine bana bırakıp kaçmayacağınıza eminsiniz değil mi? Geçen defa ki gibi olmasın yine. " Dedi Bora ürktüğünü belirten bakışlarla.

" Yok evlat, o bir kerelik bir şeydi. " diye cevapladı gülerek.

" Ne olmuştu ki ? " Diye sordu Deniz merak ettiğini belli eden bakışlarla.

" Gidip yer bulalım önce, orası kalabalık oluyor genelde. Orada anlatırız olur mu kızım? "

" Olur da anlatman gereken başka şeylerde var biliyorsun değil mi? "

" Farkındayım, döndükten sonra anlatacağım herşeyi. "

" Ee hadi kalkın öyleyse neden oyalanıyorsunuz? " Dedi Çağla iki eliyle koltultan destek alıp ayağa kalkarken.

Hep beraber Bora'nın arabasına bindiler. Yol boyunca şakalar yapıp eğlenceli bir şekilde sohbet ettiklerinden kısa yolculuğun nasıl geçtiğini bile anlamamışlardı.

Geldikleri mekan şık ve kalabalık bir lokantaydı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Geldikleri mekan şık ve kalabalık bir lokantaydı. kendilerine uygun bir yer bulup oturdular. Onlar geldiği sırada Erdem Beyazıt'ın Bulmak adlı şiiri seslendiriliyordu. Şiir bittiğinde hepsi bir yerlere dalıp gitmişti, şiir böyle bir şeydi, herhangi bir derdi olmasa bile bir şiirle çok uzaklara dalıp gidebiliyordu insan.

Havayı dağıtmak için Deniz söze girdi
" Baba hani Bora'ya ne yaptığınızı anlatacaktınız? "

" Ama şimdi eski defterleri açmasak, hayır yani kendimi keriz gibi hissediyorum. " Dedi Bora gülerek.

" Hayır anlatıcaksınız, merak ediyorum. " Küçük bir çocuk gibi kollarını birbirine sarıp geriye yaslandı, büzülen dudakları ona eşlik ediyordu.

" Ya bir ara biz yine buradaydık, işte şiir falan dinliyoruz, takılıyoruz. Bora normalde hesabı bize bırakıp kaçıyor bizde ona bir ders olsun istedik." Dedi Ceyhun.

" Ben mi bırakıp kaçıyorum? Kuru iftira! " Dedi Bora kaşlarını kaldırıp şaşırdığını belirten ifadeyle.

" Ee nasıl ders verdiniz? "

" Bir gün normalde yediğimizden çok daha fazla yedik, tabi yine hesabı bize bırakacağını düşündüğünden tıka basa yedi o da. Ben bilerek Bora'nın üzerine su döktüm, tabi bizim saf çocuk üzerine temizlemek için lavaboya gitti. O sırada bizde Mahir amcayla beraber kaçtık tüm hesabı ödedi kuzu kuzu. "  Bora'ya oynadıkları oyunun hâla keyif verdiği anlatırken jest ve mimiklerinden anlaşılıyordu.

" Sizde fazla acımasızsınız deli oğlan, yazık değilmiydi çocuğa. " Dedi Çağla.

" Evet, yengem haklı. Yazık değilmiydi bana? " Yenge derken pot kırdığını çok sonradan fark etmişti " Benim susmam daha iyi olucak sanırım. " Dedi masum bir şekilde sırıtırken.

Cahit Zarifoğlu'nun Bahar adlı şiiri okunmaya başlamıştı.

" Şimdi bu şiiri senden dinlemek vardı Ceyhun. " Dedi Mahir.

" Benden geçti be Mahir amca, hem artık eskisi kadar iyi okuduğumu düşünmüyorum. "

" Sen şiir dinletisi veriyormuşsun ama bize bir şiiri çok görüyorsun deli oğlan. "

" Hayatımın en anlamlı şiirini okumamı ister misin denizkızı. "

Onu onaylarcasına kafasını salladı Çağla. Gülümsedi ve garsonların olduğu yere yöneldi, önceki şiir bitmiş ve sahneye çıkmıştı.

Eline mikrofonu alıp konuştu

" Baylar ve Bayanlar! Bırakmak zorunda kaldığım sahneme bir geceliğine geri dönüyorum ve bu gece ilk şiirimi gecemin tek yıldızına armağan ediyorum."

TÂRUMAR  (DÜZENLENİYOR-KİTAP OLACAK)Where stories live. Discover now