~1~ Adam gitti, kadın ağır yaralı...

1.2K 622 105
                                    

Yorgundu kadın ,son duydukları aklından çıkmıyordu.
Saatlerdir yürüyor, attığı her adımda canının acısı biraz daha işliyordu ruhuna. Bu şekilde bitmemeliydi üç yıllık masal.

Dudakları titriyor, gözlerinden yaşlar akıyor, yürüdüğü sokaklar ona dar geliyordu. Beraber dolaştıkları yerleri yalnız şimdi yapayalnız dolaşıyordu. Ellerine bırakıp gittikleri çaresizliğe ağlıyordu.

Beraber gittikleri restaurantlar, kafeler, çay bahçeleri, beraber oturdukları banklar...

Her yer oydu sanki. Her tarafta o vardı, her şeyde o vardı. Onun özlemi kalbini ağrıtıyor, nefesini kesiyordu.
Nefesim demişti ona, nefesim dediği adam arkasına bakmadan, küçük bir bahane arkasına sığınarak gitmişti. Hayat bulduğu adam gitmişti şimdi kadın nasıl yaşayabilirdi ki?
Giderken ardından sadece bakmıştı işin garip yani ise daha bir kaç hafta önce sonsuz olacağız diyordu adam. Oysa onsuzdu simdi kadın.

Kafasında onca düşünce varken birden telefonun sesiyle irkildi. Masada duran telefonu istemsizce eline aldı. Ekranı açtığında bir sürü mesaj onlarca cevapsız arama vardı. Öylece bakındı hepsine aralarından sadece Deniz'in mesajlarına baktı. Deniz onun tek dostuydu cevap vermezse ne derece telaşlanacağını bildiği için onu aradı:

"Nerdesin sen Allah aşkına? Kaçıncı arayışım bu ya çok mu zor şu telefona cevap vermek. Dünden beridir seni aramadığım yer kalmadı! "

"Deniz dur bi nefes al iyiyim merak edilecek bir şey yok."

"Merak edilecek bir şey yok öyle mi sabahtan beridir seni aramadığım yer kalmadı onlarca aramama daha yeni cevap veriyorsun ve merak edilecek bir şey yok. Çok güzel ya, gerçekten çok güzel! "

"Tamam ya abartma. "

"Ben mi abartıyorum? Ya her gün dünyada binlerce insan ayrılıyor ya evli insanlar bile ayrılıyor ama gayet güzel yaşayabiliyor Sen ise sırf o gitti diye kendini paralıyorsun. Bırak gitsin dünyanın sonu değil ya! "

"Üzerime gelme Deniz, anlamıyorsun. "

"Anlamak istemiyorum."

"Neyse, görüşürüz."

"Görüşürüz ne demek ya ? nerdesin söyle yanına geliceğim. "

"yalnız kalmak istiyorum. "

"Yeterince yalnız kaldın neredesin şimdi ? "

"Haklısın yeterince yalnız kaldım. "

"Yapma böyle."

"Bir şey yaptığım yok. Bir şey yapmaya halim de yok zaten. "

"Nerdesin onu söyle. "

"Blue kafe ye geçtim şimdi. Hakanla her zaman denizi seyrettiğimiz yerde oturuyorum..."

Telefondaki son sesi bu oldu Çağlanın. Ardından gelen derin nefes alış verişinin sesiyle telefon kapanmıştı. Masa'nın üzerinde dağınık duran dosyaları toparladıktan sonra Blue Cafe'ye gitmek için hızlı adımlarla arabasına yöneldi. Çağla ise beraber geçirdikleri günleri birer birer anımsayarak ağlıyordu.

Hakanın gidişi onda büyük bir yıkıma sebep olmuştu.Gittiği gün, Hakan elini bıraktığı anda sonsuz bir boşluğa düşmüştü sanki. Toparlamaya çalışıyordu kendini ama olmuyordu işte.

Çantasına uzanıp telefonunu çıkardı. Galeride beraber çekildikleri fotoğraflara bir bir baktı. Oysa ne kadar mutluydu onunla, neden gitmişti ki?

Beraber geçirdikleri Son anlarını aklına getirdi birer birer : Sahilde öylece yürüyorlardı. Hakan onu oraya

" Seninle bir şeyler konuşmam gerek sana anlatacaklarım var. " Diyerek çağırmıştı.

O ise başına geleceklerden habersiz neşeli bir şekilde gitmişti oraya. Hakan elini tutmuştu. Çağlanın deniz mavisi gözlerine bakarak ve sarı saçlarında parmaklarını dolaştırarak "Özür dilerim" demişti.
Çağla ise hiçbir sey anlamadan öylece bakmıştı Hakan'ın gözlerine.
Uğruna dünyayı yakacağı ela gözlerin kirlenmiş olduğunu nerden bilebilirdi ki?

" Neden" diye sordu. Cevap gelmedi Hakandan.

"Gidiyor musun ? " diye sordu Çağla yutkunarak.

Adam gözlerinden akan yaşlarla sırtını dönmüş gidiyordu. Oysa ki içinden haykırıyordu kadın,

"Gitme, N'olursun! "diye. Adam duymuyordu. Herkese can kulak olan adam ona sağırdı. Adam gidiyordu; kadının sesi, adamın adımlarına yetişemiyordu. Adamın attığı her adımda kadın biraz daha yok oluyordu. Her masal gibi, bu masal da kendi sonuna erişti. Tek farkı, her masal gibi mutlu sonla bitmemiş olmasıydı. Farklıydılar işte, biterken bile farklıydılar. Hiçbir şey yapamamıştı çağla. Gözlerindeki yaşlarla sordu ömrüm dediği adama :
"Peki ya hayaller? "

"Onların hepsini gömdüm ben. Kalan ömrünün her anı güzel olsun. Seni seviyorum."
Diyip gitmişti adam...
Sonrası boşluk...
Sonrası enkaz...
Kalan ömrünün her anı güzel olsun demişti adam.
Ya sahi ömrüm demişti kadın adama?
Seni seviyorum diyip gitmişti, bu nasıl gitmekti?...

Birden Deniz'in geldigini fark etti ve kurduğu karmaşa dünyasından sıyrıldı. Birer kahve alıp denize karşı yudumlamaya başladılar. Hiçbir şey söylemedi Çağla. Ağlamaktan kızarmış gözleri anlatıyordu her şeyi. Güneşin batışını seyrettiler beraber. Çağla batan güneşe bakarak bak dedi.
"O gittiğinde benim güneşimde öyle battı. "
Deniz diyecek bir şey bulamadı. Ne söylerse söylesin içinin acısının geçmeyeceğini biliyordu. Ne denilebilirdi ki yalnızlığa mahkum edilmiş bir insana? Ne derse iyileşirdi ki ruhunda ki yara?

"Dolaşalımmı biraz hava alırsın?" demekle yetindi sadece.

Çağla ise " Gerek yok. "diye cevapladı.
Sustu bu defa Deniz. Bu yaraya olunabilecek en güzel merhemdi sanki susmak...

TÂRUMAR  (DÜZENLENİYOR-KİTAP OLACAK)Where stories live. Discover now