Bölüm 17

9.4K 670 3
                                    

17.BÖLÜM

Ertesi gün sabah erkenden kalktım ve mutfağa gidip kahvaltıyı hazırladım. Arkasından gidip Clara hala'ya yardım ettim. Oda hazır olup salona indiğinde Sammy'i uyandırmak için odasına gittim. Kapıyı çaldım. Bu gün atlarla gezmek ve piknik yapmak istiyordum. Bu yüzden oldukça heyecanlıydım. Kapıyı çalmama rağmen cevap alamayınca yavaşça kapıyı açtım ve içeri girdim. Oda loştu, âmâ perdeler hala kapalı olduğu için içeri gün ışığı giremiyordu ve havasızlıktan alkol kokusu içeri sinmişti. Ne kadar çok içki içtiğini düşündüm. Sonra yavaş adımlarla cama doğru ilerledim, perdeleri açmak için. Perdeleri açmamla odayı daha net gördüm ve şoka girdim. Odanın ortasında üç basamaklı merdivenle çıkılan kocaman bir yatak vardı. Yavaşça yatağa yaklaştım ve onu gördüm. Çırılçıplak bir şekilde yatıyordu. Beyaz çarşaf yalnızca kasıklarını örtüyordu. Vücuduna göz gezdirdim. Oldukça kaslıydı ve göğsünde birkaç yara vardı. Yavaşça yatağın kenarına oturdum ve onun güçlü profiline baktım. Kumral saçları yüzüne düşmüştü ve yavaş nefes alıyordu. Bacakları güçlü ve sert gözüküyordu. İçimdeki ona dokunma dürtüme engel olamadım. Yavaşça elimi uzattım ve saçlarını yüzünden çektim. Aniden gözleri açıldı ve elimi bileğimden yakalayıp beni kendine çekti. Tek hamlede beni yatağa sırt üstü yatırıp, üzerime çıktı. Hızla soluyordu. Gözlerinin siyahı büyümüştü. Nedense nefes alışım hızlandı. İlk başta benim kim olduğumu anlayamadı. Başını hafifçe sallayarak tekrar bana baktı.
"Tanrım, Kathy! Burada ne arıyorsun?"
Ardından gözleri ışıldadı ve ben nedense bir beklenti içine girdiğini düşündüm ve bu damarlarımdaki kanın daha hızlı akmasına nefes almamın hızlanmasına neden oldu. "Sammy" dedim fısıldayarak.   Bakışları gözlerimden dudaklarıma kaydı ve ben vücudunun verdiği tepkiden arzulandığımı hissettim. "Ben.. şey.. Kahvaltı hazır.." diyebildim. Bir müddet daha bana baktı. Ardından bir soluk koy verdi ve alnını alnıma dayayıp gözlerini kapadı. Sakinleşmeye çalıştığını anladım. Birden güldü.
"Tam bir salağım, değil mi?" Üzgünce ona baktım. Neden kendine acıyordu ki. Elini gevşetmiş olduğu bileğimi kurtardım ve her zaman yaptığımı yaptım. İçimden geldiği gibi davrandım. Elimi uzatıp yüzünü okşadım.
"Sen tanıdığım en zeki adamsın ve ben bu yüzden sana hayranım" dedim kızararak. Sonra uzanıp onu öptüm. Acı çeker gibi, yavaşça karşılık verdi. Sanki içindeki tutkuyu tutuyordu ve arzuyla coşamamak için kendini sıkıyordu. Nedenini bilmiyorum ama kalbim acıdı. Aramıza koymaya çalıştığı duvar beni yıktı. Ben şu anda olduğum yerde çok mutluydum.
"Beni bugün atla gezdirir misin, başbaşa piknik yaparız." dedim. Bana baktı ve gülümsedi.
"Nasıl istersen tatlım." dedi ve yavaşça kendini yanıma attı. O anda asla o yatakta istediğim gibi yer alamayacağımı anladım ve bu beni sinirlendirdi. Onun olmak istiyordum, onun kadını olmak. En azından bir haftalığına. Yataktan kalmam gerekirken ona daha çok sokuldum ve başımı geniş kaslı göğsüne koydum. Bir an gerildi ama ardından sırtımdaki elini hissettim.
"Sammy," dedim fısıldayarak. "Efendim deniz gözlüm." dedi. Kibarlığını seviyordum, bana dokunuşunu, seslenişini.
"Seni istiyor olmam çok mu yanlış."  dedim. Bir an kaldı. Sonra başımı yüzüne çevirdim. Artık, düşüncelerimi kendime saklamaktan sıkılmıştım.
"En azından bu haftayı gece gündüz seninle geçirmek istemem çok mu yanlış." Yüzü önce aydınlandı, ardından karardı ve beni daha çok kendine çekti. Sımsıkı sardı, sanki içine çekmek istercesine.
"Artık, ne yanlış ne doğru bilmiyorum. Tek bildiğim..." Bir an duraladı ama gözlerini gözlerimden çekmedi.
"Seni çok istiyorum, o kadar istiyorum ki. Bu canımı acıtıyor." Elimi tuttu ve kalbinin üzerine koydu. "Nefes alamıyorum, Kathy." Ona daha çok sokuldum ve göğsünü öptüm. "Bende." Dedim.
"Ve artık karşı koymaktan yoruldum."  Bir an göz göze geldik ve aramızdaki o kıvılcım tekrar tutuştu. Tam dudakları istediğim yeri buluyordu ki Clara hala'nın sesi ile olduğum yerde zıpladım. Hızla yataktan kalktım ve karşıdaki diğer kapıyı açtım. Bir oturma odasına girdim. Kapıyı kapattım ve Sammy'nin sesini duydum. Arkadan ayak sesleri takip etti konuşmayı. Birkaç dakika sonra yaslandığım kapı açıldı ve ben Sammy'nin göğsüne kapaklandım. Kollarımdan tutarak beni doğrulttu. Bana baktı.
"Dün halamı göndermeliydim. Seni soruyor." dedi hırlayarak. Uzanıp onu öptüm.
"Kahvaltı hazır, seni bekliyoruz. " dedim ve cevabı beklemeden yanından kaçtım.

Bu sabah uyandığımda yüzüme değen ten yüzünden krize girmiş gibi oldum. Onun tutup kendime çektiğimde ve üzerine çıktığımda hala uyku sersemiydim. Ama onu fark ettiğim an uykum hemen açıldı ve hala var olup olmadığını algılayamadığım kalbim delicesine atmaya başladı. O o kadar güzel ve o an o kadar hayaldi ki. Bir an beni arzuladığı için geldiğini düşündüm. Ama sonra bakışlarından gerçeği anladım. İşte o zaman tüm hayatımın bu kızın ellerinde olduğunu fark ettim ve daha gitmeden beni terk edişinin acısı çöktü yüreğime. Ona söylemek istedim bir an içimden geçenleri, hatta yataktan kalkmayıp bana sokulduğunda dilimin ucuna geldi yalvarışlar. Ama vazgeçmeyeceğini biliyordum. Onu durduramayacağımı biliyordum. Ailesi ve benim aramda seçim hakkı sunamazdım. Bu adil değildi. Buraya ilk gelişini hatırladım.
"Bu bir rüya mı? " diye soruşunu. Bu bir rüyaysa eğer gidişiyle uyanacak olmamdan korktum. Aklıma gidişi geldikçe sinirlendim, sinirlendim.

"Andreeeeeeeee" Bağırdım ve koşarak gelen hizmetlime baktım.
"Bana giysilerimi ver hemen."

Kahvaltı nedense normal zamanlardan daha sakin geçti. Ben konuşmaktan çekindim, Sammy'de bana bakmaktan. Clara hala ise olan bitene bir anlam veremiyordu ama ilişkimizi en başından beri garip bulmuş olacaktı ki. Yorum yapmadı. Kahvaltıyı topladıktan sonra piknik için gerekli olan hazırlığı yaptım. Mutfak kapısının açılması ile kalp atışlarım hızlandı. Ardından Clara hala'nın sesi ile sakinleştim.
"Tatlım, piknik yapmak harika bir düşünce ama ben sizinle olamayacağım."  İşte o anda aslında Clara hala'yı hiç davet etmediğimiz hatırladım ve bunun utancı ile kızardım. Uzanıp onun tombul ellerini tuttum ve yanağına sevgiyle bir öpücük kondurdum.
"Clara hala gelirsen çok sevinirim." Gülümsedi ve başını salladı.
"Önemli değil canım. Siz âşıksınız ve biraz mahremiyete ihtiyacınız var. Senden tek istediğim arzularına teslim olmaman beni anlıyor musun?"  Tekrar kızardım. Elbette onu anlıyordum ama gel de bunu kalbime anlat. Sonra aklıma bir anda gelen soru ile onu yavaşça sandalyeye oturttum.
"Clara hala sana bir şey sorabilir miyim?"  Tekrar gülümsedi.
"Elbette hayatım, ne istersen." Bunu çok merak ediyordum ama burada bulunma gerçeğini bu kadına anlatsam düşüp bayılacağından emindim.
"Clara hala, sen Vikontes Mary'i tanıyor musun? " Kaşları hayretle kalktı.
"Hayatım, sen Vikontes Mary'i nerden duydun?" Yalan, hayatım yalanlarla örülmüştü ve Tanrı biliyor ya iyice bu işte usta olmuştum.
"Şey, Sammy bahsetti de bende çok merak ettim." Elini havada gülerek savurdu.
"Ah, Vikontes, Düşesi yani Sammy'nin annesini çok sever. Londra'nın, daha doğrusu İngiltere'nin en eski ve köklü ailesidir." Bir sandalye çekip karşısına oturdum.
"Soyadları nedir?"
"Claymount, Vikontes Mary Claymount. Çok asil ama aynı zamanda da çok sivri dillidir. Birini ya sever, ya da nefret eder." Şaşırdım, çünkü büyükannemi anlattığını düşündüm bir an ve soyadları kesinlikle büyükannemle aynıydı. Bir Vikontes'in soyundan gelmemin tek mutlu yanı olabilirdi oda buna sevinecek olan büyükannemi görmek." İlginç biriymiş." dedim.
"Ah hayatım, haftaya Vikontes bir balo düzenleyecek. Ayrıca seni oldukça merak ettiğini duydum. Biliyorsun, Düşes de seni onunla tanıştırmaktan çok memnun olur." Heyecanlandım.
"Gerçekten mi?" Âmâ sonra gerçek bir acı gibi beni sardı. Bu buradaki son haftamdı. İçeri Sammy'nin girmesi ile düşüncelerimden uzaklaştım.
"Hazır mısın?" Hemen gidip sepeti aldım.
" Evet, gidelim mi?" 
  Başını salladı ve ben ona bakınca bu sabahı hatırladım. Lanet olsun, kızaran yanaklarımla resmen ben bir bakireyim diye bağırıyordum. Sammy elini uzattı ve bende koşarak o iri ama yumuşak eli tuttum.

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin