Bölüm 3

13.5K 816 10
                                    

3.BÖLÜM

Geniş salon tamamen klasik tarzda döşenmişti. Ama ben oturamayacak kadar gergindim. Genç adam aynı sakinlikle karşımda duruyordu. "viski?"diye sordu. Hızla başımı salladım."Bira var mı?"Hayretle kaşlarını kaldırdı ve elindeki viski bardağını sıkıca kavrayarak bana yaklaştı."Oldukça ilginç zevkleriniz var Leydim."Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Leydi ve ben. Bu tamamen Mia'nın tarzıydı. Mia... Tanrım meraktan çıldırmış olmalıydı. O anda adamın elindeki viskiyi gördüm ve hızla elinden çekip tek dikişte bitirdim. Boğazımdaki yanmaya aldırmadan boş bardağı onun eline tutuşturup tek kaşımı kaldırdım. Gülümseyerek yanan şöminenin üzerine yöneldi ve bardağı tekrar doldurdu."Hanımefendi, size evinizi sorduğumda buralı olmadığınızı söylediniz.Diğer anlattıklarınız ise dikkate bile almıyorum.Şimdi..Nerelisiniz ve lütfen merakımı mazur görün ama bu üzerinizdeki şeylerde nedir?"bir iki adımda yanına gittim ve elinden kadehi alıp gözlerine bakarak tek dikişte içtim. Elaydı, gözleri yeşilimsi ama kesinlikle ela. Saçları kulak altına kadar iniyordu. Kumraldı. Çekik gözleri, sivri çenesi, düz burnu ve çekici hafif kıvrık dudakları ile olağanüstü yakışıklıydı. İnleyerek kendimi koltuğa attım. Harika... Hayatımda ilk kez bir erkeği ilk görüşte beğenmiştim. Oda benden 200 yıl önce doğmuştu. Gözlerimi yumdum ve beni deli sanmaması için dua ederek cesaretimi topladım. Koltukta doğruldum ve öne doğru eğildim. Bacaklarımı iki yana açmış dirseklerimi üzerine koymuş ona bakıyordum. Karşımdaki koltuğa zarif bir hareketle oturdu ve bacak bacak üstüne attı. Bu hareket beni tekrar gülümsetti. "Bakın bayım."

"Samuel Edward Black. Adım bu?"gülümsemem daha arttı. Dünyada iki ismi aynı anda düzgün telaffuz edebilen tek kişi olarak büyükannemi görürdüm. Kendimi tanıtma sırasının bende olduğunu biliyordum. "Katharina Evangeline Dartmount".Genç adam oturduğu yerden hafifçe doğruldu. "İngiliz kanınız da var.Ama Katharina.."Arkama yaslandım tekrar ve tek ayağımı diğer ayağımın üzerine yanlamasına attım. "Babam Bulgar kökenli bir Amerikalı, annemde İngiliz. Tatmin oldunuz mu?"Dudakları çekici bir şekilde kıvrıldı. "Tam olarak değil."

Yaptığı imayı görmezden geldim."2011 yılından geliyorum. Yani en son ordaydım.1982 Oklohama doğumluyum. Nasıl burada olduğumu bilemiyorum. Tanrı aşkına geri dönmem gerek. Kız kardeşimle buluşacaktım."Kuşkulu gözlerle bana baktı. "Diyelim ki tüm bu zırvalıklara inandım. Senin hırsız olmadığını ya da birinden kaçmadığını nerden bileceğim."Gözlerimi yumdu. Tüm yol boyunca bu adama anlatmaya çalışmıştım, halada uğraşıyordum ama bana inanmadığı belliydi. "Lanet olsun, sana muhtaç değilim."O kadar sinirliydim ki, yorgun uykusuz ve açtım. Ayrıca bu adam bir keçi kadar inatçıydı ve bir melek kadar çekici. Hızla ayaklanıp arkamı döndüm ama aniden beni bileğimden yakaladı. Bu kez kim olduğunu bildiğim için durdum. Ama ona dönmedim. "Sonuç olarak gidecek bir yerin yok ve ben oldukça cömert bir adamım."İngiliz aksanı ve kulağım arkasına vuran nefesi nedense kalbimin daha hızlı atmasına neden oluyordu. Yavaşça başımı döndürdüm ve burun buruna geldik. Yine o egzotik kokusunu duydum. "Eğer aklında benimle ilgili uygunsuz planların varsa, bunları hemen silmeni öneririm."Gözlerinin içine bakarak konuşmaya devam ettim bir yandan da boşta kalan elimin parmağını onun sert, kaslı göğsüne tehditle bastırdım. "Yoksa..."gözlerimi yavaşça aşağı kaydırdım. Sonra da tekrar gözlerine odaklandım. Elimle pantolonunu gösterdim. "Erkekliğine veda etmen gerekir, emin ol çok iyi bıçak kullanırım."Bir iki adım geriledi ama hiçbir şekilde korku yansımadı yüzüne bunun yerine başını arkaya atarak kahkaha atmaya başladı. "Küçükhanım, daha önce beni hiç kimse, özelliklede bir bayan bu şekilde tehdit etmemişti."Ellerimi belime dayadım. "Uyarmadı deme."Başını gülerek salladı. "Aç olduğunuzu düşünüyorum. Benimle yemek yemek lütfünde bulunur musunuz?"Gülerek yanına geldim. Nedense bu adamın yanında kendimi güvende hissediyordum, tedirgin ama güvende. Elimle omzuna vurdum. "Sammy çok komik konuşuyorsun?"Önce omzuna sonrada başını hafif eğerek bana baktı. "Bu evet olarak alabilir miyim?""Kesinlikle, açlıktan ölüyorum."Etrafa baktım. "Ee nerde yiyiyoruz?"Zarif bir hareketle kolunu uzattı. Bende iki elimle birlikte sıkıca kolunu tuttum. Koluna baktı sonrada yüzüme döndü. "Bahsettiğiniz yıllarda sanırım, herkes ilginç."Başımı eğdim. "Sammy, bence siz İngilizler kendinizi fazla kasıyorsunuz. Alt tarafı bir yemek yiyeceğiz." Saçmaladığımın farkındayım,100 küsur yıl öncesindeyim ve bir lordla yemek yiyorum. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki. Aslında işime geleni seçtim. Bunun bir rüya olduğunu düşünüyordum. Evet, kesinlikle bu bir rüyaydı ve ben birazdan uyanacaktım. O zaman bu lezzetli yemeklerin ve bu yakışıklı yüzün neden keyfini çıkarmamalıydım ki. Bunun nesi yanlıştı. Genelde umursamaz ve sağduyudan eksik bir kız olabilirim ya da büyükannemin dediği gibi olmayan Amerikan kanım ağır basmış olabilir. Ama evet bu kesinlikle bir rüya. Yâda bir fantezi, bilemiyorum ama emin olduğum şeyse bu adamın kesinlikle sıkıcı bir İngiliz olmadığı. Masada sayısız çatal ve bıçak var. Onlara odaklandım. Hangisi ile yiyecektim. Çorba kolaydı. Büyük olan kaşık. Ama şimdi önümde kızarmış bir but vardı ve ben hangi çatalı kullanmam gerektiğini bilmiyorum. Heyyy... Bir dakika bu benim rüyam değil mi? O zaman kafama göre takılabilirim. Elime butu aldım ve ısırmaya başladım. Servis yapan hizmetçinin hayret ifadesi içeren sesi ile başımı kaldırdım ve ona gülümsedim. Sanki bir yaratıkmışım gibi bana bakıyordu. Sinirlerim bozuldu birden, elimdeki butu istifimi bozmadan ona salladım. "Sen neye bakıyorsun?"sonra onun tok ama kendinden emin sesini duydum. "Martha, bu kadar kâfi teşekkürler."Kız bir referansla eğilip odadan çıktı. Sonra Sam'la göz göze geldim. Butu tabağıma bıraktım ve parmaklarımı yalamaya başladım. Nedense gülümsedi. "İlginç bir giyim tarzınız, konuşma üslubunuz ve yemek yeme stiliniz olduğunu söylemeliyim Leydim."Parmağımla dudağımın kenarında duran sosu alıp parmağımı tekrar yaladım ve gülümsedim. "Kathy.."Kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Size ilk adınızla hitap etmeme izin mi veriyorsunuz?"Omuzlarımı silktim hafifçe "herkes beni böyle çağırır."dedim. "Pekâlâ, Kathy, şimdi bana gerçekleri anlatmaya hazır mısın?"Gözlerimi yumdum, bundan gerçekten sıkılmıştım. Bu nasıl bir rüyaydı böyle, belki de bir kâbustu. "Bu bir rüya öyle değil mi?"Kumaş peçete ile ağzını sildi ve gözlerini kısarak bana baktı. "Beni hayal ettiğini mi düşünüyorsun?" Elimle etrafı gösterdim. "Her şeyi hayal ettiğimi düşünüyorum. En son kardeşimle Londra'da İngiliz tarihi hakkında araştırma yapıyordum. Pat sonra buradayım. Sence bu normal mi?"Başımı salladım. "Bu kesinlikle bir rüya ve ben sıkıldım. Artık uyanmak istiyorum."Ayağa kalktım. Büyük pencerenin yanına gittim ve dışarıya baktım. "Evime gitmek istiyorum."Bunu gerçekten istiyordum. Gözlerim sulanmaya başladı. Daha sonra onu arkamda hissettim. O güçlü cüssesini. Ellerimi kendimi korumak istercesine bedenime sardım. "Kathy" Adımı buğulu bir sesle söyledi. Camdaki aksine baktım. Oda oradan bana bakıyordu. Beni omuzlarımdan tutup yavaşça döndürdü. Başımı eğdim, ağlamak üzereydim ve bunu onun görmesini istemiyordum. İri parmakları ile çenemi kavradı ve başımı kaldırdı. Bir müddet gözlerime baktı. "Gerçekten, gelecekten geldiğine inanıyorsun?"dedi. Sanki teşhis koyarcasına. Yavaşça başımı salladım. Çarpık bir şekilde gülümsedi ve kalbim daha hızlı atmaya başladı. "O zaman ben senden bayağı büyüğüm."Hıçkırarak gülümsedim ama gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Aniden beni başımdan tuttu ve göğsüne yasladı. Bense bunun bir rüya olmadığını o zaman anladım. Bu koku, bu dokunuş rüya olamayacak kadar gerçekti. Ona sarıldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Yavaşça saçımı okşadı sonra beni avutmak istercesine sırtımı sıvazladı ve ben yalnızca kendimi güvende hissettim. Bir kaç dakika sonra daha iyi bir halde başımı kaldırdım ve ıslanan gömleğine baktım. "Şuna bak üstünü başını mahvettim."dedim sıkıntıyla. Eliyle yanağımı okşadı. "Daha iyisin ya."Yavaşça başımı salladım. Ellerini omuzlarıma koydu. Kaşlarını çattı. "Üşümüşsün, gel şöminenin yanına oturalım."Beni elimden tutup şöminenin yanındaki tekli koltuğa oturttu. Kendide karşıma geçti. Bir müddet bana baktı, sonra bakışları ateşe döndü. "Madem,söylediklerine bu kadar inanıyorsun sana itimat edeceğim ve Kathy,gerçekten yardım etmek istiyorum ama.."Ona baktım,güzel profiline. "seni tanımıyorum, ben bu dünyayı tanımıyorum ve gerçekten eve dönmek istiyorum."Hafifçe gülümsedim. "Sanırım, burada olmaktan büyükannem, gurur duyardı."Kaşlarını çatıp bana baktı. "O bir asil mi?"Omuzlarımı silktim. "Öyle olduğunu iddia eder ve öyle davranır. Ona göre ben yüz karasıyım ve bir erkekten farkım yok."gülümsedi ve hafifçe öne eğildi. "emin ol ki, kadın olduğunu kavrayabilecek tecrübedeyim ve bir erkekle alakan olmayacak kadar güzelsin."Yanaklarımın kızardığını hissettim. Oturduğum yerde hafifçe eğildim. "Lordum, kibarlık ediyorsunuz."dedim aksanını taklit etmeye çalışarak ve o yine kahkaha attı. Ardından yavaşça ayağa kalktı ve yanıma gelip elini uzattı. Bir müddet güçlü eline baktım, sonrada yüzüne. Elimi onun iri avucuna koydum. "Şimdi, Kathy yatma vakti. Emin ol yarın çok daha güzel bir gün olacak ve ben sana yardım edeceğim."Ona baktım, aristokrat yüzüne ve o an aslında nedense sadece birkaç saattir tanıdığım bu erkeğe güvenebileceğimi hissettim ve ona sıkıca sarıldım. "Teşekkür ederim Sammy, çok teşekkür ederim."

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIWhere stories live. Discover now