Bölüm 5

11.2K 774 1
                                    

5.Bölüm

Elimi göğsüme koydum. Aman tanrım buda neydi böyle, bir an için yalnızca bir an için beni öpeceğini sandım. İyide neden kalbim bu kadar hızlı atıyor. Ah, harika burada sıkışıp kalmam yetmiyor birde bu adamla uğraşacağım. Lordum, Lordum... Tek bildikleri bu. Birden olduğum yere çöktüm. Keşke Mia'da benimle olsaydı. O tüm bu saçmalıkları çözebilirdi. Onu özlemiştim, kahretsin büyükannemi bile özlemiştim. Bu adam beni neden korkutuyordu evet korku hissettiğim buydu. Daha önce hayatımda hiçbir şeyden ya da hiç kimseden böylesine korkmamıştım. Ama bu adamın bana hissettirdiklerinden ölesiye korkuyordum.

Ayağa kalktım ve gözyaşlarımı sildim. Cama yaklaştım, bahçe oldukça güzel gözüküyordu. Başımı çevirince, onun ceketini gördüm. Koltukta bırakmıştı. Hiç düşünmeden ceketi omuzlarıma attım ve dışarı çıktım.

Kütüphanenin penceresinden benim ceketimle bahçede yürüyüşünü izledim. Rüzgâr dalgalı saçlarını uçuruyordu.
"İtiraf etmeliyim ki dostum. Gerçektende ilginç bir kadın ama fazla, çok fazla güzel.." Bakışlarını bana çevirdi Edmount.
"Sence babamın işimi."dedim ona bakmadan.
"Bilmiyorum, ama sana tavsiyem, onu yanından ayırma bende bu arada araştırayım. Bakalım babanla bağlantısı var mı?" Gözlerimi Kathy'den ayırmadan başımı salladım.
"Onunla ilgili planların yoksa eğer, istersen ben..." Bu cümle hızla başımı ona çevirmeme neden oldu. Ellerini teslim olduğunu gösterircesine açtı. "Tahmin etmiştim." Gelip omzuma vurdu.
"Hadi ama dostum. İtiraf et seni fazla etkilemiş." Derin bir nefes alıp cama döndüm.
"Hayır, böyle bir şey yok." Edmount aynı şeytan gibi kulağımın arkasında fısıldıyordu.
"Bunu öğrenmenin tek yolu var. Öp onu." Birden ona döndüm.
"Ne?"
Edmount kaşlarını kaldırdı ve kütüphanenin kapısına yaklaştı.
"Dostum, ya devamını istersin ya da bu seni tatmin eder." Omuzlarını silkti.
"Yolu biliyorum.İzninle." Tekrar bahçeye baktım. Bir öpücük, sadece tek bir öpücük....

Sammy'i görmeyeli 3 saat olmuştu. Çalışma odasına kapanmış dışarı çıkmıyordu. Evi iki kez baştan aşağı gezmiştim, kahvaltımı yapmıştım. Ama o bana eşlik etmedi. Tam sıkıntıdan ölmek üzereydim ki. Odamın kapısı çalındı. Bana garip bakan hizmetli Martha kapıdan gözüktü.
"Şey hanım efendi." Elimi umursamazca savurdum.
"bana Kathy de lütfen." Kız şaşkınlıktan adeta dona kaldı. "Pekâlâ, nasıl istiyorsan öyle seslen. Bir şey mi diyecektin." Kız hafifçe eğildi.
"Şey leydim, sayın dükün gönderdiği terzi geldi. Ölçülerinizi almak istiyor." Yataktan kalktım ve kapıya doğru gittim. Kapıdaki tombul orta boylu kadını gördüm ve üzerindeki kıyafetleri.
"Aman Tanrım, sakın bana bunları giydireceğini söyleme... Ne sandın sen beni Kaniş köpeğimi.." Tek hareketle Martha'yıda dışarı çıkarıp kapıyı suratlarına kapattım. bu olanlara inanamıyordum. Tek istediğim, kendi zamanıma dönmek. Buralara ait değilim.

"Girin." Kapının arkasında ürkekçe duran Martha'yı gördüm. Elimle tekrar içeri girmesi için işaret verdim. "Lordum, şey bir sorun vardı." Başımı çalışma masasından kaldırıp ona baktım.
"Sorun nedir ?" Kız ürkekti.
"Devam et Martha, eminim ki senin herhangi bir suçun yoktur."

"Lordum, Bayan Dartmount, terziyi ve beni kovdu." Kaşlarımı hayretle kaldırdım. Hafifçe gülümsedim. Bu kızın asla normal davranmayacağını öğrenmem gerekiyordu artık.
"Peki, Gerekçesi nedir?"

Hizmetli tekrar duraladı.
" Şey, kendisini bir kaniş köpeğine benzetemeye çalıştığımızı söyledi."

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kaniş mi? Yüce Tanrım, bu kadının aklına böyle şeyler nerden geliyordu.
"Pekâlâ, Martha umarım terziyi göndermemişsindir." Kız hayır anlamında başını salladı. Yavaşça ayaklandım.
"Pekâlâ, beni salonda beklemesini söyler misin?" Kız eğilerek odadan çıktı.

Camdan dışarıya baktım. Neden burada durmak zorundaydım ki. Tamam, pekâlâ bu sıkıcı bir rüya olmaya başlamıştı. Buradan ayrılmalıydım. Evet, neden bu evde kalmak zorundayım ki. Saçlarıma dokundum. Yıkanmam gerekiyordu. Hızla odamın kapısı açtım ve merdivenlere yöneldim. Terzinin o anda kapıdan çıkışını gördüm. Kadın beni fark edince hayalet görmüşçesine rengi attı.
"Hey, senin o kabarık eteklerini giymektense ölmeyi tercih ederim bayan." diye seslendim ve kadın korkuyla koşar adımlarla evden çıktı. Kapıda uşak bile ağzı bir karış açık bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Merhaba Nick ne haber." Adını bilmemden ötürü önce şaşırdı, sonra Saygıyla eğildi. Hafifçe gülümseyerek bana baktı. Evi gezerken Martha'ya yumruk attığım uşağın adını sormuştum neyse ki.
"Size de iyi günler hanım efendi."Ona baktım. En fazla 30 yaşında olmalıydı ama seyrekleşen sarı saçları ile daha yaşlı duruyordu.
"Burnun için üzgünüm. Hala acıyor mu?" Söylediklerim yüzünden utanmışa benziyordu.
"Hayır, hanımefendi. İlginiz için teşekkürler." Sevgiyle omzuna vurdum.
"Patronunun nerde olduğunu biliyor musun?" Kaşlarını hayretle kaldırdı. "Dük hazretlerimi?"  İlgisizce başımı salladım.
"Evet,evet.." eliyle ileriyi gösterdi. "Kendisi salonda hanımefendi."
"Nick,tekrar özür dilerim. Hımm.. İçecek bir şeyler var mı?"
"Çay içer miydiniz?"Sanırım kahve istemem saçma olurdu.
"Sana zahmet olmazsa." Onu şaşkın suratla kapının orda bırakıp salona yöneldim.

Salonun kapısı vurmadan açtım. Bu tarz nezaket kurallarını elbette biliyordum ama uygulamayacak kadar can sıkıcı bir ruh halindeydim. Onu salonda cam kenarında ayakta buldum. Ellerini arkasından birbirine kenetlemişti. Ceketi mi omuzlarını bu kadar iri gösteriyordu yoksa gerçekten bu kadar irimiydi. Yavaş adımlarla ona doğru ilerledim. Bana dönmeden konuştu.
"sizinle ne yapacağım kathy."O an durup kaldım.
"Ne?" Yavaşça bana döndü.
"Biraz önce hakaret ettiğin kadın, Londra'nın en ünlü terzisi ve balo zamanı yaklaştığı için yaklaşık 3 ay dolu. Sırf beni kırmamak için buraya geldi. Bilmem anlatabiliyor muyum." Ellerimi göğüslerimin altında birleştirdim, başımı dikleştirip gözlerimi gözlerine sabitledim. "Yani?" dedim umursamazca. Cam kenarından birkaç adımla yanıma yaklaştı.
"Oldukça şımarık olduğunuzu düşünüyorum." Şaşırmıştım.
"Şımarık mı?" Kendinden emin bir şekilde başıyla sözünü onayladı. Oldukça sinirlenmiştim.
"Seni ukala ,seni..konum düşkünü domuz.. Bana nasıl şımarık dersin." Birden bileğimi kavradı.
"Artık hakaretlerinizi daha fazla dinlemeyeceğim." Elimi hızla çektim ama elinden kurtaramadım. Dokunduğu yer adeta yanıyordu.

"Harika bende burada daha fazla kalmayacağım."

DARTMOUND SERİSİ 1 AŞK YÜZYILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin