*Oldie*

183 9 13
                                    

Birine gerçekten aşık olduğunuzda her zerresi belleğinize kazınıyordu.Sevdiği küçük şeyler,gömlek bedeni,güzel gülümsemesi.

Ancak hayatınızın en güzel zamanları ''hafıza'' dediğiniz o küçücük bellekte sıkışıp kalıyordu ve birgün onu tamamen kaybedebiliyordunuz.

O küçük şey sizden herşeyinizi alıyordu.Ailenizi,sevginizi en önemlisi kendinizi.

***

21 Haziran 2016

Kahvemin sonlarına gelirken önümdeki albümün neredeyse tamamını bitirmiştim. Tam 22 yılım gözlerimin önünden geçirilmişti ve ben hiçbirşey hatırlayamamıştım. Derince iç çekip ellerimi başıma yasladım. Birşeyleri hatırlamak istedikçe beynim kasılıyordu. Bu son 4 senedir böyleydi.

''Anne,yapamıyorum.''
''Pekala tatlım,seni zorlamayacağım.Biraz uyumak istermisin?''
''Alec geleceğini söylemişti.''

''Geldiğinde seni uyandırırım.''

Gülümseyip yumuşak yastığa uzandım.4 senedir hayatım öğrenmeye çalışmakla geçiyordu.Hayatımda olan hiçbirşeyi hatırlamıyordum. Okuma yazma,okulda öğrendiğim bilgiler veya temel şeyler değil insanlar gitmişti,zihnimden hepsi sanki hiç olmamış gibi yokolmuştu. Derince nefes verip telefonumu kurcaladım. Kazada yanımda olan çocuk hastaneden taburcu olduğumda beni son kez görüp İtalya'ya gitmişti. Annemin anlattığına göre çok yakın bir arkadaşımmış ve kaza yüzünden kendini kötü hissediyormuş. Onunla ilgili hatırladığım küçük şeyler vardı, ipek gömlek giydiği ve hala çıkartmadığım kolyeyi hediye etmiş olduğuydu. Neden çıkartmadığımı bilmiyordum,beni güvende hissettiriyor gibiydi. 

Kapı aralandığında hafifçe gerindim.

''Merhaba birtanem.''
Yüzüme gülümsemelerimden birini yerleştirdim.

''Mr. Treay 12 tane daha davetiye getirmiş,senin için resimlerini çektim.''

Üniversiteye başladığım zaman eski hayatımdan sıyrılmış yeni bir sayfa açmış gibiydim. Yeni arkadaşlar edinmiştim. Madley,Ethan ve Dora en iyi arkadaşlarım olmuştu. Alec ise yeni hayatımda yaşadığım ilk kalp çarpıntımdı. Kesinlikle aşk denilecek bir sevgi veya tutkuya sahip değildim ancak sevdiğim kesindi. Beni asla yargılamazdı,nasıl olursam olayım kabul ederdi. Evlenmeye karar vermiştik,2.5 yıldır beraberdik ancak ruh ikizi olduğumu düşünüyordu. Vogue'nin genel müdürü olduktan sonra hayatını şekillendirmeye karar verdi ve evlenme teklifi etti.(*babasının eli kolu oldukça uzundu).Kabul etmiştim ve hala bu kararın doğruluğundan emin değildim. Ancak Alec olmassa,eksik olacakmış gibiydim.

''Teşekkür ederim bebeğim ancak seneye daha güzel şeyler çıkacağına eminim.''

Hafifçe kıkırdadık,yatağın ucuna oturduğunda alyansını gösterdi.

''Şuna bak, kızlara resmen ''Hey sonunda biri beni kaptı hepinizin canı cehenneme!'' der gibi duruyor.''
''Bunun amacı o Alec, herkese tamamen birine aitim deme şekli. Sözcükler olmadan.''

Dudağımın hemen üzerine derin bir öpücük kondurdu. 

''Buda bunun bir şekli,sözcüksüz.''

***

Uyandığımda saat 8.59'du. Güzel alarmıma 1 dakika vardı,dakiktim(!). Elimi yüzümü yıkadıktan sonra basit bir elbiseyi ve stilettolarımı giydim. Kahvaltı yapacak modda değildim,uğraşmadan  çantamı alıp evden çıktım. İşyerime gitmek için otobüs durağına ilerledim,tahminimce 8 dakika sonra otobüs gelecekti. Alec'e günaydın yazıp beklemeye başladım.

  Saat neredeyse 14.40'dı ancak çeviri yapacağım kitap hala elime ulaşmış değildi. Editöre sıkkınca gittim.

''Hayley,beni oyalıyormusun? Bilmem ne Parker sabah 10'dan beri işyerine gelememişmi?''
''Ah Malia seni tamamen unutmuştum,odasında bekliyor. 20 dakikadır.''

Sinirli olduğumu belirten nidaları mırıldanıp yola koyuldum. Kapıyı çalıp girdiğimde tanıdık yüzü görmem olduğum yerde birkaç saniye duraksatmıştı.

''Merhaba.''
''Mer-haba'' kesik kesik söylediğimde başını eğip kısıkça gülmüştü.
''Tekrar karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim.''
''Bende öyle.''
''Kapıda dikilme,lütfen otur.''

Rahatsız koltuklara otururken üzerimdeki şaşkınlık yavaş yavaş kalkıyordu.

''Buradamı çalışıyorsun?''
''Evet, henüz 5 ay oldu. Çevirmenlik yapıyorum.''
kısa kahverengi saçlarıma baktığını hissetmiştim.

''Güzel olmuşlar.''
''Teşekkür ederim,yeni bir imaja ihtiyacım vardı.''
''Hala hiçbirşey hatırlamadın, değilmi?''
''Hayır.''


Yüzündeki buruk ifadeyi görmek içimde bir ağırlık yaratmıştı.

''Ben Kai,adımı unutmuş olabilirsin diye söylüyorum. Babam Parker Holdingin sahibi,burada birkaç işim vardı bende geri döndüm işte.Bilmek istersin belki.''

Başımı sallayıp ayaklandım.Onun yanında olmak beni geriyordu.

''Holly kitabını çevirecektim.Bana sizden almam gerektiği söylendi.''

Düzenli dosyaların arasından çıkartıp bana doğru uzattı. Alırken serçe parmağım baş parmağına değmişti.Gözlerimiz buluştuğuda alıp hızla odadan çıktım. Kalbimin sesi kesinlikle birkaç kilometre öteye gidiyor olabilirdi.

   Mesaimin bitmesine 10 dakika kalmıştı ve ben yaklaşık olarak 2 saattir Kai'yi düşünüyordum. Beni böylesine geren,heyecanlandıran ve köşe bucak kaçmama*kahve alırken asansör yerine merdiveni tercih etmiştim.* sebep olan biriyle belki de eskiden bir bağa sahiptim. Ya da sadece eski birini görmenin telaşı içindeydim. Telefonumdan gelen bildirim sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Alec kedisi Alelia 'yi atmıştı.*Seni özlüyor*

Gülümseyip dudaklarımı hüzünle büzdüğüm fotoğrafımı yolladım.*Sizi özlüyorum*
Alec harika gülümsemelerinden birini sergilediği fotoğrafını yollamıştı.*Dişlerimi yeni parlattım,seni öpmek için sabırsızlanıyorum.İşten sonra buraya uğra*

Mesaimin bittiğini belirten saat alarmı çaldığında onayladığımı belirten mesajımı atıp eşyalarımı topladım.


*Resim bölümün kesitleri olarak düşünülebilir.Yorum yapmayı ve vote'u unutmassanız sevinirim*♥♥

 

PhotographWhere stories live. Discover now