Bölüm 14 : Kayıp İhbarı

Start from the beginning
                                    

"Siktir!"diye söylendim ve eğilip zinciri elime aldım ve cama doğru yaklaştım. Zincir oraya kadar yetmeyince öne doğru eğilip diğer ayağımı geriye doğru uzattım ve tül perdenin arkasından sokağa baktım. Beni bindirdikleri siyah araba kapının önünde duruyordu ve kapının kapısı açıktı. İçeride ise iki tane takım elbiseli adam vardı. Büyük ihtimal beni kaçıran adamlar bunlardı.

"Ne hoş! Takım elbiseli kötü adamlar tarafından kaçırılmadığın kalmıştı bir, o da oldu Allah şükür. Hani ben anlamıyorum, gerçekten mi şansızım lan ben?!"diye söylendim ve bir süre düşündüm. Bunu düşünmem bile saçmaydı, ben harbiden şansız bir insanım.

Başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum ve elimle dağınık saçlarımı geriye doğru ittirdim. Başım felaket ağrıyordu. Daha önce böyle ağrıdığına şahit olmamıştım. Büyük ihtimal başıma yediğim darbeden dolayı bu kadar ağrıyordu. Aklıma gelen şeyle hızlıca üzerimi kontrol ettim. Telefonumu bulamayınca omuzlarımı düşürüp yüzümü buruşturdum.

"Hadi ama! Ne düşünüyordum ki? Takım elbiseli adamlar beni kaçırdı ama telefonumu almayı unuttular mı?"diye kendimle alay ettim ve gözlerimi camdan alıp karanlık odaya çevirdim. Güneşlik olmadığını için dışarıdan gelen loş sokak ışığı odayı aydınlatıyordu biraz biraz.

Kapıdan gelen sesle başımı sesin geldiği yöne çevirdim ve geriye doğru adım attım. İki adam içeri girdiğinde tekrardan bir adım geriledim ve korkuyla ikisine de bakmaya devam ettim. Cüsseli çok büyüktü ve tipleride aynı şekilde korkunç görünüyorlardı.

"Pamuk Prenses'te uyanmış. Acaba kalbini hangimiz çıkarsak?"diye konuşunca bir tanesi ve üzerime doğru gelmeye başlayınca tekrardan geriye doğru yürümeye başladım. İkiside beni öldürmek istiyor gibi duruyorlardı.

"Hadi ama gençler! Ben size ne yaptım? Benim kimseye zararım dokunmaz ki, yani kısmen."diye konuştuğumda biri gülerken diğeri bana yaklaşmaya devam ediyordu. Bu beni tutan adam değildi, yani arabayı kullanandı. O yaklaştıkça ben geriye doğru gidiyordum. Yüz hatları çok keskindi ve aşırı ciddi bir tavrı vardı. Arkamdaki duvara çarparak durduğumda benden bir adım önde durdu ve mavi ve oklar atan gözlerini gözlerime sabitledi. Zorlukla yutkundum ve ellerimi sıktım. Tamam, henüz korkunç bir hal almamıştı fakat almaya başlamıyor da değildi. Benim merak ettiğim şey şuydu, beni neden kaçırmışlardı?

"Sen bir şey yapmadın zaten güzellik."dediğinde adam yüzümü buruşturdum. Gözlerini dikkatlice vücudumda gezdirirken sanki tüm vücudum kasılıyor gibiydi. Daha fazla geri gitmek istiyordum ama arkamdaki lanet duvar beni engelliyordu.

"Neden kaçırdınız beni?"diye tedirgince sorduğumda hafif çarpık bir şekilde gülümsedi ve yüzüme doğru iyice eğildi.

"Baban bunu istedi."

&•&•&

***Emel'den***

"Bakın memur bey, benim kızım yaklaşık 3 saat 16 dakika 28 saniyedir evde değil. 29,30,31-"

"Hanımefendi, üzgünüm. Şu anda bir şey yapamıyorum. Kayıp ihbarı için 48 saat gerekiyor."diyerek lafımı kesince adam sinirle soludum.

"Anlamıyorsunuz sanırım, bu kızın psikopat bir biyolojik babası var. Kaçırdı kızımı diyorum size! Yardımcı olur musun biraz?"diye sinirle bağırdığımda adamın diğer taraftan derin bir nefes verdiğini duydum. Beyefendiye bak birde bunalıyor!

"Bir kanıtınız var mı hanımefendi?"diye kibarca sorduğunda düşünmeye başladım. Hayır hiçbir kanıtım yoktu.

"Hayır yok, ama eminim. Biyolojik babası kaçırdı."dediğimde bir süre sessizce bekledi.

"Yapabileceğimiz hiçbir şey yok hanımefendi. 48 saat geçtikten sonra tekrardan arayın."dediğinde sinirden deliye dönmek üzereydim.

"Ne demek yapabileceğiniz bir şey yok! Beni yetkili birine bağlayın lütfen!"

"Hanımefendi, yetkili kişi benim! Daha yetkili bir mertebe mevcut değil ne yazık ki!"diye karşılık alınca telefonu biraz daha sıktım ve sinirle soludum tekrardan.

"İyi günler hanımefendi."

"İyi günler!"diye bağırdım ve telefonu kulağımdan çekip kapadım. Telefonu masanın üstüne atıp ellerimi saçlarıma geçirdim ve camdan dışarı bakmaya başladım. Sinirden ve stresten ellerim terlemeye ve titremeye başlamıştı. Derin bir nefes aldım ve telefonu tekrar elime alıp hiç istemesem bile o lanet numarayı aradım. Bir süre çaldıktan sonra telefon açıldı.

"Efendim?"diye duyduğum sesle kalbim heyecanla atmaya başlarken derin bir nefes alıp duruşumu dikleştirdim.

"Ben Emel, konuşmamız gerek."dediğimde bir süre ses vermedikten sonra boğuk bir sesle konuştu.

"Ne hakkında?"dediğinde tekrardan derin bir nefes aldım. Konuşurken sanki nabzım yükseliyordu. Kendime engel olamıyor gibiydim. Kahretsin, hala aynısın Emel!

"Eflal hakkında. Eflal sende mi?"diye sorduğumda tekrardan bir süre sessizlik oluştu diğer tarafta.

"Hayır bende değil, eve gelmedi mi?"dediğinde sinirle kaşlarım çatıldı.

"Sendeyse söyle Kadir, hiç hoş değil bu?"dediğimde derin bir nefes verdi.

"Emel, Eflal bende değil. Onu en son okuldan çıkarken gördüm bir daha görmedim."dediğinde gözlerim kocaman açıldı.

"Nasıl ya?"dediğimde hızlıca cevap verdi.

"Eve gelmedi mi Emel?"diye tekrar sorduğunda derin bir nefes verdim.

"Kadir kız kayıp. Allah'ım kız kayıp. Öldürdüler bir kenara attılar kızımı. Organlarını alıp kalanını çöpe attılar kızımın-"

"Dur dur dur! Bi sakin ol. Hemen yelkenleri suya indirme. Belki bir arkadaşıyladır. Aradın mı hiç?"dediğinde derin bir nefes verdim ve düşünmeye çalıştım. Beynim doğru dürüst çalışamıyordu sanki.

"Emel, sen Ali'yi ara. Ben gelip seni alacağım tamam mı?"diye konuştuğunda hızlıca dikleştim.

"Evet Ali, benimde aklıma gelmişti zaten söylemene gerek yoktu."

"Emel kes şunu. Ciddi bir konu bu."

"İyi be! Sokağa girme sakın o arabayla. Git parkın orada falan bekle."dedim ve telefonu kulağımdan çekip kapattım. Daha sonra hızlıca Ali'nin numarasına bastım ve telefonu kulağıma koydum. Bir süre çalıştan sonra açtı telefonu.

"Emelciğim?"diye konuştu sesindeki şaşkın tını bariz belli olurken.

"Ali, Eflal yanında mı bakayım?"diye konuştuğumda bir süre sessiz kaldı.

"Hayır, yok. Ben baskete geldim o tek gideceğini söylemişti. Yine mi gelmedi eve?"diye sorduğunda derin bir nefes aldım ve alnımı ovmaya başladım.

"Ali, bir arkadaşlarınıza falan sorsana hiç gören olmuş mu?"dediğimde beni onaylayınca telefonu kapattım ve cebime soktum. Ah be Eflal, ah be Eflal!

Sevgili HocamWhere stories live. Discover now