Bölüm 13 : Takdiri İlahi

Start from the beginning
                                    

"Kanka iyi misin? Vallahi bilerek olmadı tutarsın sandım!"diye konuşmaya başladığında Dilara elimle burnumu tutmaya devam ettim.

"Eflal kızım iyi misin?"diye duyduğum sesle başımı bu sefer diğer yanıma çöken Behice hocaya çevirdim. Endişe içinde gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.

"İyiyim hocam, sadece burnun kanıyor işte."dediğimde başını tamam dercesine salladı ve beni kolumdan tutup ayağa kalkmamı sağladı.

"Dilara gel buraya. Eflal'i götür revire sonra geri gel tamam mı?"dediğinde, Dilara koluma girdi ve hocayı başıyla onaylayıp benide peşinden çekerek ilerlemeye başladı.

Revire geldiğimizde doktor beni görünce bıkkınlıkla omuzlarını düşürdü. Vallahi annemden çok bu doktoru görüyordum, bence o da benim hakkımda aynı şeyi düşünüyor.

"Kız, sıkılmadın mı sen buraya gelmekten?"diye konuştuğunda zoraki güldüm ve sedyeye doğru yaklaşıp destek alarak üzerine çıktım.

"Vallahi peygamber sabrın varmış. Ben olsam, şu kapıdan adım attırmazdım kendime."dediğimde güldü.

"Kanka ben gidiyorum. Sınıfa geçersin sende böyle gelme aşağı."dediğinde başımı olumlu anlamda salladım ve o çıkarken gözlerimi doktora doğru çevirdim. Bıkkın bir şekilde burnuma bakıyordu.

"Ne yaptın yine?"dediğinde derin bir iç çektim ve omuzlarımı silktim.

"Vallahi bu sefer suçum yok, top bana kafa attı."dediğimde güldü ve dolaba doğru yaklaşıp bir şeyler çıkardı. Daha sonra karşıma geri geldi ve burnumdaki kanı temizlemeye başladı. Aklıma takılan şeyle gözlerimi onun üzerinde dikkatlice gezdirdim. Gerçekten çok güzel bir kadındı. Kumral saçları, bembeyaz bir yüzü vardı. Ayrıca çilleri vardı ve çok tatlı görünüyordu. Giyiniş tarzıda mükemmeldi, her defasında güzel olmayı bir şekilde başarıyordu.

"Neden daha güzel bir hastanede çalışmak varken burada çalışıyorsun?"diye sorduğumda burnumla ilgilenmeyi bırakıp gözlerime bakmaya başladı. Bir süre gözlerime baktıktan sonra derin bir nefes alıp omuzlarını silkti.

"Gençlerle iyi anlaşıyorum. Burada çalışmak daha eğlenceli. Hastane bana fazla ciddi geliyor."dediğinde dudaklarımı büzdüm ve onu hareketlerini izlemeye başladım.

"Hastanede çalışsan daha iyi bir maaşın olur bence."dediğimde başıyla beni onayladı.

"Doğru söylüyorsun. Ama paraya o kadar ihtiyacım yok. Tek yaşıyorum. Buradaki maaşım bana yetiyor."diye açıkladığında başımı anladım dercesine salladım. Onun yerinde olsaydım, kesinlikle hastanede çalışırdım. Çünkü para benim için her şeyden önce geliyor arkadaşlar. Para olmazsa, hayat olmaz. Benim düşüncem her zaman bu yönde.

"Ben Eflal."dediğimde gözlerime baktı ve hafifçe gülümsedi.

"Bence de tanışmamız daha iyi olur. Çünkü sen buraya gelmekten bıkmayacak gibisin. Ogün bende. Sakın abla falan demeye kalkma bozuşuruz."dediğinde kısaca güldüm. Gerçekten iyi birine benziyordu. Burnumun tedavisi bittiğinde geriye doğru bir adım attı ve çöplerini çöp kutusuna atarken konuştu.

"İstersen biraz daha burada oturabilirsin. Ya da sınıfına geç sen bilirsin. Ama bir süre burnunu tehlikelerden uzakta tut."dediğinde sedyeden yardım alıp aşağı atladım ve üzerimi düzeltip gözlerimi ona çevirdim.

"Teşekkür ederim."dediğimde gülümsedi ve masasına yaslanıp bana göz kırptı. Gülümsedi ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Tam ben kapıdan çıkıcakken içeri giren Rıza hoca ile olduğum yerde durdum.

"Doktor hanım, yara bandınız var mı?"diye sorduğunda gülmemek için kendimi zor tutarken yanından geçip koridora çıktım. Gerçekten yara bandı sormak için kendi mi gelmişti? Rıza hoca tahtaya yazıları bile kendi yazmaz bize yazdırırdı. Buraya kadar gelmesi, hemde bir yara bandı için, garip(!)

"Eflal, yine ne haltlar yedin?"diye duyduğum sesle arkama dönüp Rıza hocaya baktım. Şaşırmamış bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Hocam, seri bir bağlanma yaşadım da. Basketbol topuyla."dediğimde küçük bir şekilde güldü.

"Keşke paralel olarak bağlansaydın Eflal. Bu kadar etkisi olmazdı."dediğinde sadece baş parmaklarımı kaldırıp ona doğru tuttum.

"Tavsiyeniz aklımda kalacak hocam. Bir daha ki sefere artık."dediğimde yüzündeki gülümseme yavaşça kayboldu.

"Kaybol."

"Hemen."dedim ve arkama dönüp sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Sınıfın kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım ve iki kere tıklayıp kapıyı açtım. Ben içeri girdiğimde tüm dikkat bana dönmüştü. Ben sınıftakilere kısa bir bakış attığımda hepsi bir anda kahkahalarla gülmeye başlamışlardı. Aman ne iyi! Maskara olduk yine!

Bakışlarımı yavaşça Kadir hocaya doğru çevirdiğimde tamamen bana doğru dönüp kollarını göğüsünde bağladı ve halime bakmaya başladı. Adamda bıktı, sadece Ogün değil.

"Şansız Eflal geri dönmüş. Bende nerde kaldı diyordum!"diye konuştuğunda sınıftan beri kaşlarımı çatıp kollarımı göğüsümde kavuşturdum.

"Hadi be ordan. Nerem şansız benim?!"diye çirkefçe konuştum ve sonra gözümün önünden geçen bütün şanssızlıklarımla yüzümü ekşittim. Şansımı sikeyim!

"Bunu her defasında Matematikten 49.99'la kalan Eflal mi söylüyor? Yoksa her defasında beden dersine çıktığımızda eşofmanı yırtılan Eflal mi söylüyor?"diye sorunca Cengiz gözlerimi devirdim. Çok bilmiş Cengiz!

"Yok yok. Bence bunu törene çıktığımızda havada kuş olmamasına rağmen alnına kuş sıçan Eflal diyor arkadaşlar."diye açıklık getirince Alara, herkes gülerken ona karşı dilimi çıkardım. O da dilini bana karşı çıkardığında gözlerimi devirdim.

"Ben onun bir iletişim olduğunu düşünüyorum bir kere. Kuş olmayan yerde nasıl kuş sıçsın ki? Takdiri ilahi."dediğimde daha fazla haykırmaya başlamışlardı. Hayır yani anlamıyorum nesine gülüyorlar? Gayet mantıklı bence.

"Hayır Eflal'im. O Atmosferin derinliklerinde sıkışıp kalmış bir karganın dışkısı. Şap diye senin alnını seçip yapışmıştı."dediğinde Ali, oflayıp gözlerimi Kadir hocaya doğru çevirdim. Eğleniyor gibi görünüyordu. Gül hoca gül, son gülen iyi güler demişler boşa dememişlerdir umarım.

"Hocam ben hiç memnun değilim bu arkadaşlardan. Hep benimle dalga geçiyorlar. Ayıp ya, gazi olmuşum şurada biraz saygı."diye söylendim ve sırama doğru ilerlemeye başladım. Ben yerime otururken Kadir hoca hala gülmekten ağlayan sınıfı toparlamaya çalışıyordu. Emre bile gülüyordu.

"Emre, sen neye gülüyorsun?"dediğimde bana doğru döndü ve yavaşça ciddileşti.

"Görmemiş olabilirim ama hayali bile komik."dediğinde somurttum ve arkama yaslanıp onlara kinle bakmaya başladım. Bu burada bitmedi oğlum, bende gülücem size!

Sevgili HocamWhere stories live. Discover now