thirty two

13.6K 1.2K 172
                                    

Tüm vaktini televizyon karşısında geçiren sarışın, ağırlaşan göz kapaklarına aldırış etmeden beklemeye devam etti. Bekliyordu, çünkü söz konusu Jungkook'tu.

Onu fazlasıyla özlemişti ve bir an önce o güzel kokusunu içine doldurmak istiyordu.

Akrep ile yelkovan alıp başını giderken saat baya ilerlemiş. gökyüzü çoktan zifiri karanlığa bürünmüştü. Jungkook'un neden hala gelmediğini merak eden sarışın, masanın üzerindeki telefonu eline alıp sevgilisini aramak için harekete geçtiği sırada kapı zilinin çaldığını farketti.

Kapıdaki kişinin Jungkook olduğuna emin bir şekilde kapıya yöneldi ve açmak için tokmağı çevirdi. Evet tam tahmin ettiği gibi kapıdaki kişi Jungkook'tu.

Taehyung sevgilisinin bu saate kadar nerede olduğunu ve neden bu kadar geç kaldığını merak etmişti. Hatta ya başına kötü bir şey gelseydi düşüncesiyle bir an da sinir küpüne dönen sarışın, karşısındaki zayıf bedeni ani bir hareketle içeri çekip hızla duvara yapıştırmıştı. Ateş saçan gözlerini çocuğa yöneltirken aradaki ince mesafeyi de nerdeyse kapatmıştı ve sinirle alıp verdiği nefesi çocuğun yüzüne çarparken dudaklarını aralayarak konuşmaya başlamıştı;

"Saatin kaç olduğundan haberin var mı?!"

Sevgilisinin fazlasıyla telaşlandığını gören Jungkook ağırdan almaya çalışarak konuşmaya başlayacağı sırada dudaklarında hissettiği basınç ile bir an da duraksadı. Fakat çok geçmeden kendiside karşılık vermeye başlamıştı. Taehyung, kendisini fazlasıyla telaşlanlandıran çocuğu hırçın bir şekilde öpmeye devam ederken karşısındaki çocukta ona uyum sağlayarak öpmeye devam ediyordu.

Öpüşme alıp başını giderken kapının hala açık olduğunu farkeden sarışın, kısa bir ara verip kapıyı kapattı. Arkasına döndüğünde karşısındaki çocuğun soğuktan kızarmış minik burnu dikkatini çekti. Bunu gören sarışın gülümsedi. Onun bu şirin halini gördüğü için öfkesi uzun sürmemiş ve hatta geçmişti.

Eklemli parmaklarını çocuğun eline kenetleyerek peşinden salona doğru sürükledi.

Salona doğru ilerlerken sorduğu sorusuna hala cevap verilmediğini farketti.

Jungkook fazlasıyla yorgun olduğu için çoktan koltuğa kurulmuş ve başını geri yaslayarak gözlerini kapatmıştı.

"Hey? bir soru sordum değil mi?"

Çocuk hareket etmeden sadece ağzını oynatıyor ve cevap vermeye çalışıyordu;

"Kitaplar, gecikmemin sebebi onlar."

Çocuğun verdiği cevaptan bu saate kadar kütüphane de kalıp kitapları düzenlediğini anlayan Taehyung, sevgilisinin yanına yaklaşıp burnunu güzel kokulu boyna bastırdı;

"En azından haber verebilirdin, ne kadar merak ettiğimin farkında mısın?"

Gözlerini açıp sağına dönen Jungkook, elini yanındaki çocuğun yumuşak yüzüne götürüp okşadı;

"Seni aradığımda telefonu kapatamadığımı biliyorsun güzellik."

"Yeterli bir cevap değildi ama affedildin. Yalnız.. bir daha aynı şeyi yaparsan ölürsün."

Aldığı tehditli cevaba gülümsemeyen küçüğün bahşettiği bu mükemmel ötesi gülümseme adeta baş yapıt gibiydi.

Bunu gören taehyung, küçüğünün yüzünün her bir kısmını öpmek istiyor hatta onu alıp içinde saklamak istiyordu.

"Aç mısın?"

Kafasını hayır anlamında sallayan Jungkook ani bir hareketle bacağının tekini sarışının bacağına dolamış, kollarınıda ince beline sararak çocuğu kendisine doğru yaklaştırmıştı.

"Lütfen bir kaç dakika böyle kalalım, seni çok özledim."

Büyük olan küçüğünün sözünü dinleyerek hareket etmemiş ve kendiside kollarını küçüğüne dolayarak burnunu yeniden onun güzel kokulu boynuna gömerek gözlerini kapatmıştı.

Küçük olanın yorgun olduğunu ve hemen uykuya dalacağını bildiği için boşta kalan eliyle kanepenin baş tarafında duran battaniyeye uzandı ve katını açarak önce onun üstünü, daha sonra da kendi üstünü örttü.

Küçüğünden ses çıkmadığını anladığında uyuya kaldığını gördü. Yavaşça yaklaşarak minik burnuna hafif bir öpücük kondurdu ve ardından fısıldadı;

"İyi geceler ufaklık."

mutual feelings  ━  tae.kook  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin