17.Bölüm

279 37 5
                                    

-Flago Krallığı-
Casey karanlık bir ormandaydı. Hiçbir şeyi seçemiyordu. Elbisesi yürürken ağaç dallarına takılıyordu ama bu karanlık ormandan çıkabilme umuduyla yürümeye devam etti. Ay ışığının vurduğu açıklık bir alana ulaşınca durup etrafına bakındı. Birden elinde bir şey belirmişti. Kristal bir kadeh. Kötü anıların etkisiyle kadehi yere atmak istedi. Eline yapışmış gibi atılmıyordu. Elleri gençken olduğu gibi pürüzsüzdü. Geçmişi yaşıyordu. Karşında bir gölge belirince geri doğru bir adım attı.
"Kimsin sen?" Dedi ürkek bir sesle. Gölge yaklaştı. Ay ışığının vurduğu beyaz elbisesinde kan lekeleri vardı.
"Kraliçe Isabel," diye fısıldadı. Kraliçe Isabel gelip önünde durdu.
"Beni zehirlediğin günü hatırlıyor musun?" Dedi düz bir sesle. Sesinde ne öfke vardı ne de nefret. Casey ağlamaya başladı.
"Aklımdan hiç çıkmıyor ki. Hayatım boyunca yaptığım en kötü şeydi. İkizleri öldüremedim ama. İki ayrı krallığa götürdüm. Charlize'in bir ailesi oldu. Charles'ın pek şansı yoktu ama hayatta kalabildiler. Onlara gerçeği söyledim. Tahtı geri alacaklar."
Kraliçe gülümser gibi oldu.
"Kimin yaptırdığını söyledin mi?"
Casey yutkundu.
"Ben... Yapamam. Beni öldürürler,korkuyorum."
Kraliçe elini omzuna koydu.
"Bu ödemen gereken bir bedel. Söylemek zorundasın."
Casey başını salladı.
"Söyleyeceğim," dedi. Uyandığında ağlamış olduğunu fark etti. Kraliçe Isabel söylemesini istiyordu. Söylemek zorundaydı. Bunun tek yolu da saraydan kaçıp Charlize'i bulmaktı. Güçlerini kullanarak.

Charlize Charles'a bakıyordu. Charles'ın güçlerini daha iyi kullanabilmesi için bu sabah kahvaltı masasını onun hazırlamasını istemişti. Charles odaklanmaya çalışıyordu. Çok geçmeden masanın üzeri doldu. Charlize ellerini çırptı.
"Mükemmel! Çok geliştin Charles."
Charles gülümseyip Charlize'in sandalyesini çekti.
"Buyrun prenses."
Charlize oturunca Adrian da odasından çıkıp yanlarına geldi. Yemek bittiğinde Charlize konuşmaya başladı.
"Böyle boş boş oturmakla olmaz. Taraftar toplamalıyız. Adrian,krala kızan köy halkı vardı ya oradan başlayalım bence."
Adrian başını salladı. Kılık değiştirme elbiselerini giydiler. Charlize erkek sanılsın istemiyordu. O yüzden kendi istediği gibi kılık değiştirdi. Mavi bir elbise,beyaz ayakkabılar ve sarı saçlar. Charles ona gülümseyerek baktı.
"Şimdi biraz bana benzedin."

Köyü Adrian daha önce gittiği için çabuk bulmuşlardı. Halk perişandı. Yollarda yırtık elbiseli bir sürü çocuk vardı. Yağmur birikintilerinden su içmeye çalışıyorlardı. Charlize evlere baktı. Çoğu berbat durumdaydı. Sağdaki evin çatısını onarmaya çalışan adam düştü.
"Açlıktan," dedi Adrian. Charlize bu kadar kötü olduğunu düşünmemişti. Durmuş onlara bakan genç bir adamın yanına gittiler.
"Diğerleri nerede? Çalışıyorlar mı?" Dedi Charles. Adam güldü. Acı bir gülüştü bu.
"Kral her şeyi elimizden aldı. İşimiz mi kaldı sanki? Ne üretsek saraya gönderiyoruz. Yiyecek yemek zor buluyoruz. Bazı geceler aç uyuyoruz."
Charlize'in boğazı düğümlenmişti. Derin bir nefes aldı.
"Sen git gördüklerine meydanda onları beklediğimizi söyle. Önemli bir konuşma yapacağız."
Adam başını sallayıp gitti. Çok geçmeden insanlar toplanmaya başlamıştı. Yeterli insan toplanınca Charlize konuşmaya başladı.
"Durumunuzun ne kadar kötü olduğunu görüyorum. Sizce kimin yüzünden?"
Arkalardan bir ses yükseldi.
"O bencil kralın yüzünden!" Annesi kızın kolunu sıktı. Charlize kadına döndü.
"Bırakın konuşsun. Artık sustuğunuz yeter. Sesinizin çıkma vakti geldi. Şimdi size bir gerçeği açıklayacağım," dediğinde Adrian kolunu tuttu. Charlize başını olumlu anlamda salladı.
"Kral Daniel'le kraliçe Isabel'i hatırlıyorsunuzdur herhalde. Biz onların çocuklarıyız. Kayıp ikizleriz. Ben Charlize. O da Charles. Hak ettiğimiz tahtı geri alacağız!"
Alkış koptu. Alkışlar kesilince sözü Charles aldı.
"Yardımınıza ihtiyacımız var. Yanımızda olduğunuzu bilmemiz gerek."
İçlerinden biri konuşmaya başladı.
"Yanınızdayız. Çevre köyleri de toplarız. Kalabalığa konuşursunuz."
Hepsine tek tek teşekkür ettiler. Charles ve Charlize güçlerini kullanarak yiyecek ve giysi oluşturdular. Evleri tamir etmeyi de unutmadılar.

Eve vardıklarında neredeyse akşam olmuştu. Evin önünde arkası onlara dönük biri vardı.
"Kimsiniz?" Dedi Charlize. Kadın arkasına döndü. Casey gelmişti. Bitkin görünüyordu.
"Charlize saraydan kaçtım. Bütün gün sizi bekledim."
Charlize koluna girdi.
"İçeri gel. Çok yorgun görünüyorsun."
Casey'yi bir koltuğa oturttular. Charles su getirdi. Casey Charlize'in elini tuttu.
"Sizinle konuşmak için geldim. Saraydan kaçmam hiç kolay olmadı. Ucunda ölüm de olsa size gerçeği söyleyeceğim. Bunu hak ediyorsunuz."
Charlize Charles'a baktı.
"Bizimle mi ilgili?" Dedi Charles. Casey başını salladı. Kendisini hazır hissedince konuşmaya başladı.
"Ailenizin katillerini biliyorum. En başından beri biliyordum ama ölümle tehdit ediyorlardı. Şimdi..."
Cam büyük bir gürültüyle parçalandı. Herkes yerinden sıçradı.
"Kralın adamları takip etmiş olabilir. Ne yapacağız?" Dedi telaşla Charlize. Casey elleriyle bir şeyler yapıyordu.
"Kapıya doğru gidin!" Dedi. Dediğini yaptılar. Kimse ne olduğunu anlayamadan içeri oklar girmeye başladı. Charlize öne atılmak isteyince Adrian arkasına doğru çekti. Casey vurulmuştu.
"Casey!" Diye haykırdı Charlize. Gözlerini kapatıp dışarda olmayı hayal etti. Açtığında karanlık bir yerdeydiler. Charles Casey'yi kaldırdı. Casey oku çıkartırken Charlize gözlerini kapatmıştı. Casey'nin yanına diz çöktü. Casey'nin ayakta duracak hali yoktu. Charles eliyle bir ışık küresi oluşturdu. Casey Charlize'e bakıp buruk bir şekilde gülümsedi.
"On sekiz yıldır büyük bir acı çekiyorum. Beni kullandılar. O zamanlar gençtim ve her şeyi tozpembe görüyordum. Hayallerim vardı. Zengin olmak istiyordum. Kendi evim olsun,mutlu bir şekilde yaşayayım istiyordum. Bu hayallerimi kullandılar. Beni onlarla vurdular. Charlize, Charles beni affetmeyeceğinizi biliyorum. Annenize kristal kadehte zehri ben verdim. Yemin ederim bir an bile istemedim bunu. Görevim sizi de öldürmekti ama yapamadım."
Yaklaşan ayak sesleri kulaklarına geliyordu. Charlize şok olmuşlukla hüzün arasındaydı. Charles ağlamak üzereydi. Adrian ise Charlize'e sarılmıştı. Casey ağlamaya başladı.
"Ah çocuklar... Keşke Leydi Valeria'yı dinlemeseydim. Onun planıydı bu. Kuzeni Hector'la bu planı yapmışlardı. Amaç tahta çıkmaktı ama başaramadılar. Lefourre ailesinin çıktığını duyunca içten içe sevindim." Nefes aldı. "Tahta çıkın. Bu zulmü karşılıksız bırakmayın."
Ayak sesleri artık çok yakındı.
"Üzülme Casey," diye fısıldadı Charlize gözyaşları arasında. Casey sürünerek uçurumun kenarına geldi. Charlize elini ona doğru uzattı.
"Düşeceksin!" Diye haykırdı. Casey'nin umrunda değildi. Charles yakalamak için hamle yaptı ama elinde sadece Casey'nin şalı kalmıştı. Dehşet içindeydiler.
"Eve mi gideceğiz? Orayı artık biliyorlar," dedi Adrian. Charles derin bir nefes aldı.
"Etrafını ve evin dış görünüşünü değiştiririz," dedi ve gözlerini kapattı.

Gece yatmadan önce salonda oturdular. Hepsi düşünceliydi.
"Leydi Valeria'yı görmüştüm. Bakışları korkutucuydu. Kralla yakındılar."
Adrian Charlize'e baktı.
"Çok sık geliyordu. Kuzeni de öyle. Etrafı karıştırmak için geliyorlardı herhalde. Müthiş algı yeteneğine sahipler. Bence güçleri gizemli."
Charlize bir anısını hatırladı.
"Kraliçe Ashley Valeria'nın kralın odasından çıktığını gördüğünü ama kralın odaya kimsenin girmediğini söylediğini anlatmıştı. Gücü zihin bulandırmak olabilir. Olan bir şeyi unutturmak."
"Demek o yüzden bazen zihnim bulanık oluyordu," dedi Adrian. Charles parmağını şıklattı.
"Gücünü üzerimizde kullanmasını engellemeliyiz."
Charlize'in dudağı yukarı kıvrıldı.
"Henüz değil Charles. Onun için güzel planlarım var. Önce nerede yaşıyor,neler yapıyor öğrenmeliyiz. Kuzenini de öyle. Sonra planımı uygularız."
Hep birlikte gülümsediler. Gece yattıklarında Charlize'in düşündüğü şey Casey'nin ölüp ölmediğiydi.

Kristal KadehWhere stories live. Discover now