7.Bölüm

416 55 8
                                    

-Pagos Krallığı-
Charlize bileğindeki yıldız işaretine baktı. Emilia dediğinden beri aklına takılmıştı. Aslında Charliz de hiç böyle bir doğum lekesi görmemişti. Bir dahaki gidişinde büyükannesine sormaya karar verdi. Ne zaman ona annesini sorsa kaçamak cevaplar verirdi. Konuyu da değiştirirdi. Charlize yine de şansını deneyecekti. Belki büyükannesi bu sefer anne ve babasının hastalıktan öldüğünü değil de Charlize'in doğduğu zamanı anlatırdı.

Kraliçe Rachel içeri girince Charlize düşüncelerinden uzaklaşıp ciddileşti.
"Benimle konuşmak istemişsin Charlize. Konu nedir?" Dedi meraklı bir ses tonuyla. Charlize derin bir nefes aldı. Söyleyeceklerine kızıp kızmayacağını bilmiyordu. O yüzden kelimelerini seçerek konuşmaya başladı.
"Bir gece efendim, bahçede dolaşıyordum. Kulağıma konuşmalar çalındı. Dinlemenin iyi bir şey olmadığını biliyorum ama konu şu buza çevrilen elçiyle ilgiliydi."
Durup kraliçenin tepkisini ölçtü. Kraliçe dikkatle dinliyordu. Kızmış gibi bir hali yoktu. Charlize konuşmaya başladı.
"İçlerinden biri elçi kabulu sırasında oradaymış. Dedi ki Flago kralı elçiye krallıklarımız birleşsin mi demiş. Yani Flago Krallığı ile Pagos Krallığı. Kral James te çok kızdığı için elçiyi buza çevirmiş."
Rachel nefesini dışarı verdi. Odada volta atmaya başladı. Her dönüşünde kırmızı elbisesinin eteklerindeki taşlar parlak zemine vurup ses çıkartıyordu. Yüzüne gelen saçlarını arkaya attı.
"Flago kralının bizim topraklarımızda gözü olduğunu biliyordum. James bunu bir türlü anlamadı. Hep korktu o adamdan. Elçisini buza çevirdiğinde korktu, mektuplarına cevap yazarken korktu. Sonunda olacağı buydu. Flago kralı bizi zayıf gördü işte."
Charlize ne diyeceğini bilemiyordu. Kraliçe haklıydı. Kral James korkuyordu Flago kralından. Gerçi kim korkmuyordu ki? Ben korkmuyorum diyen biri bile kralı görse kesin korkardı. Charlize bile onu hiç görmediği halde korkuyordu. Üstelik kralın özel gücü bile yoktu.
"Kralla konuşacak mısınız?" Diye sordu Charlize çekinerek. Rachel elini alnına koyup gözlerini kapattı. Düşünceli olduğunda hep böyle yapardı.
"Bilmiyorum. Gerçi konuşsam da ondan korkmaya devam edecek."
"En azından elçiyi buza dönüştürdüğünü öğrenmediler," dedi Charlize kendinin bile zor duyduğu zayıf bir sesle. Kraliçe mor koltuğa oturdu. Başını ellerinin arasına aldı. Charlize bu durumda onu yalnız bırakması gerektiğini biliyordu.

Odasına gittiğinde Emilia'nın ona verdiği kitabı açıp masanın üzerine koydu. İlk sayfa büyücülükle ilgili uzun bir metin. Charlize gözlerini devirerek sayfayı çevirdi. Dördüncü sayfa özel güçleri kontrollü kullanma. Charlize okumaya başladı. Aklından geçenler her zaman olmuyordu. Kitapta şöyle yazıyordu:iyice odaklanın ve dileğinizin gerçek olduğunu hayal edin. Charlize bunu deneyecekti. Gözleri kapanmaya başladığında kitabın sayfalarını hızla karıştırdı. Kapatmak üzereyken gözüne bir yer takıldı. 'Lekelere göre özel güçler.' Dikkatini verip okumaya başladı. Alev,çiçek,kar tanesi... Hepsini okumaya başladı. Sonlara geldiğinde yıldız kelimesini okurken kalbi heyecanla çarpıyordu. Yıldız en güçlülerin işaretidir. Altında da güneş işareti vardı. O da en güçlülerden biridir yazıyordu. Charlize başını dikleştirdi. Demek en güçlülerdendi. Eğer gücünü iyice kontrol edebilirse istediği her şeyi yapabilirdi. Şimdi denemeye karar verdi. Gözlerini kapatıp bugün kraliçenin üzerinde gördüğü elbisenin kendi üzerinde olduğunu hayal etti. El yordamıyla ilerleyerek aynanın karşına geçti. Yavaşça gözlerini açtığında çığlık atmamak için kendisini zor tuttu. Kraliçenin kırmızı elbisesinin aynısı üzerindeydi. Charlize ellerini elbisenin üzerinde gezdirdi. Modeli çok güzeldi ama rengini sevmemişti. Gözlerini kapatıp lila olduğunu hayal etti. Başarmıştı! Yeni elbisesini katlayıp geceliğini giyerken mutluluktan şarkı söylüyordu. Gücünü kontrol etmeyi neredeyse öğrenmişti. İyice öğrenince istediği her şeye sahip olabilecekti. Bu harikaydı.

Kraliçe Rachel sabahın erken saatlerinde Charlize'i odasına çağırdı. İsteği Charlize'in biraz komiğine gitmişti ama sesini çıkarmadı. Emilia'nın odasına gitti. İçeri girdiğinde Emilia kalın bir kitabı okuyordu.
"Geldiğin iyi oldu Charlize. Eski bir kitap buldum. Yıldız lekesi olan kişiler bir hanedanlığa mensup oluyormuş. Soylu çıktın Charlize."
Charlize şoka girmişti. O fakir biriydi. Soylu olması imkansızdı.
"Ben soylu olamam ki. Biliyorsun. Büyük annem ve ablam var. Üstelik annemle babam ölmüş ve onların soylu olması imkansız."
Emilia gözlerini devirdi.
"Bebekken kaçırılmış olamaz mısın?" Dediğinde Charlize nefesinin daraldığını hissetti. Bütün hayatı yalanlardan ibaret olabilir miydi? Boş boş bakarken Emilia boğazını temizledi.
"Sen ne isteyecektin?"
Charlize nefes almaya çalıştı.
"Kraliçe kral için cesaret büyüsü istedi."
Emilia gülmeye başladı. Charlize baştan kendisini tuttu ama sonra o da gülmeye başladı.
"Bunu yapsam bile anlık olur. Kralın kişiliğini değiştiremem," dediğinde Charlize endişelendi.
"Kraliçeye ne diyeceğim?" Dedi kaygı dolu bir sesle. Emilia ayağa kalktı.
"Ben söylerim ona. Senin biraz yalnız kalmaya ihtiyacın var."

Charlize Emilia'yı dinleyip bahçeye çıktı. Hava kısmen ılıktı. En azından her zaman esen o sert rüzgar durmuştu. Charlize günlerden ne olduğunu düşündü. Daha salıydı. Eve gitmesine üç gün vardı. Sıkıntıyla iç geçirdi. Bu kadar zaman meraktan çatlayacaktı. Gerçekten de soylu olabilir miydi? O havalı leydilerden biri mesela? Belki de bir prensesti. Charlize'in mutlu olması gerekiyordu aslında ama mutlu değildi. Büyükannesi ona yalan söylemişti. Büyükannesi bile değildi aslında. Nefesini dışarı verip çıkan buğuya baktı. Üşümeye başladığı için içeri girdi. Ne öğrenmiş olursa olsun o bir nedimeydi. İşine devam etmeliydi.

Uykusuz geçen bir gecenin ardından güneş doğduğu gibi uyandı. İçi dünden daha da huzursuzdu. Bu başka bir huzursuzluktu sanki. Giyinip alt kata indi. Kraliçe henüz uyuyor olmalıydı. Mutfağa girdiğinde yardımcı aşçı Lucy'yi gördü.
"Neyin var Charlize? Dünden beri bir tuhafsın."
Charlize gülümsemeye çalıştı.
"Biraz hastayım sanırım," dedi ve yemek yemeye başladı. Lucy de başka bir şey sormadı. Biraz daha oyalanıp kraliçenin yemeğini götürdü.

Kraliçe Rachel aynanın karşısında hizmetçilerin iplerini bağladığı elbisesine bakıyordu. Charlize'in yansımasını görünce gülümsemeye çalıştı.
"Bu kadar yeter," dediğini duyan hizmetçiler dağıldı. Charlize tepsiyi içlerinden birine verdi. Kraliçe ona döndü.
"İnanabiliyor musun? Emilia cesaret büyüsü yapamam dedi. Nasıl yapamaz?"
Charlize yutkundu.
"Anlık etkiliymiş efendim. Yapsa da yararı olmaz ki."
Kraliçe sinirliydi yine. Kapı çalınınca daha da sinirlendi. Üstelik adam gel demesini bile beklememişti.
"Şimdi olmaz. Konuşuyoruz."
Adam dinlemiyordu bile.
"Efendim, acil bir durum. Bayan Charlize'in büyükannesi çok hastaymış. Az önce haber geldi."
Charlize'in başı dönüyordu. Büyükannesi çok hastaydı ve onun şimdi mi haberi oluyordu? Kraliçeye umutla baktı. Üzgün görünüyordu.
"Gidebilirsin Charlize. İyileşene kadar gelmeyebilirsin."
Charlize rahatlamıştı. Rekor bir zamanda hazırlandı. Yolda giderken ağladı. Kulübeye vardığında Mathilda ağlayarak dışarı çıktı. Charlize'i görünce gözlerini sildi.
"Büyükannem nasıl?" Diye sordu Charlize korkarak.
"Sayıklıyor. Doktor geldi ve umut yok dedi."
Charlize daha çok ağlamaya başladı. İçeri girdiğinde büyükannenin sesi ona ona kadar geldi. Yatakta gözleri kapalı yatıyordu. Charlize yanında diz çöküp elini tuttu.
"Büyükanne ben geldim," dedi titreyen sesiyle. Büyükanne gözlerini açtı.
"Charlize sen misin? Seni ben çağırttım. Seninle konuşmam gerek."
Charlize onun elini öptü.
"Yorma kendini. Çok ağrın var mı?" Dedi. Sesi çok üzgün çıkıyordu. Oysaki büyükanne üzülmesin diye duygularını kontrol etmeye çalışıyordu.
"Charlize çok vaktim kalmadı güzel kızım. O yüzden seni hemen çağırttım." Etrafına bakındı.
"Mathilda burada mı? Onun da bilmesi gerek."
Charlize arkasına baktı. Mathilda oradaydı. Gözyaşları gözünden durmadan süzülüyordu. Büyükanne titrek bir nefes aldı.
"Çok üzgünüm Charlize. Sana yalan söyledim. Annen dediğim kişi seni değil Mathilda'yı doğururken öldü. Babası da üzüntüden hastalandı. Bana kaldığında daha iki yaşındaydı. Bir gün..."
Duraksayıp nefes aldı. Charlize ağlayarak dinliyordu onu.
"Bir gün Mathilda'nın giysilerini yıkarken koşan bir kadın geldi yanıma. Kucağında bir bebek vardı. Adı Charlize. Ona bakar mısın dedi. Sana baktım. Huzur içindeydin Charlize. Mutluluğun beden bulmuş hali gibiydin. Sonrasını biliyorsun zaten. Seni torunumdan ayırmadım."
Charlize gözyaşlarını sildi.
"Peki hangi krallıktanmışım? Buradan mı? Annem ve babam kimmiş?"
Büyükanne gülümsedi.
"Sormadım ki. Kadın buralı değildi ama. Üzerinde ince kıyafetler vardı. Flago ya da Ouronas Krallığı'ndan olabilir. Daha uzaktan olduğunu düşünmüyorum. Charlize beni affedebilecek misin?"
Mathilda Charlize'in yanına gelip büyükannenin diğer elini tuttu.
"Çoktan affettim. Sen beni bu yaşa getirdin," diyen Charlize'e gülümsedi. Büyükanne bunca yıldır sakladığı sırrı ölmeden hemen önce söyleyebilmişti. Yine de Charlize'in çözmesi gereken sırlar vardı.

Kristal KadehWhere stories live. Discover now