16.Bölüm

290 43 5
                                    

Charlize eşyalarına baktı. Kraliçe Rachel'ın verdiği üç beş elbise,birkaç takı ve annesinin hatıra defteri. Kraliçe Rachel'dan duygu yüklü bir mektup gelmişti. Görevini başarıyla tamamladığını yazmıştı. Charlize ve Charles'ı Flago tahtında görmek için sabırsızlanıyordu. Charlize de sabırsızlanıyordu ama Charles'ın geleceğinden emin değildi. Gelmesini ummaktan başka elinden gelen bir şey yoktu. Dışarıdan gelen sesler kesilince sandığını kapının yanına çekti. Casey'ye veda edecekti. Siyah pelerinine sarınıp odadan çıktı. Tahmin ettiği gibi etrafta kimse yoktu. Yere bakarak yürüyüp yukarı çıktı. Kralın odasından hafif bir müzik sesi geliyordu. Adımlarını hızlandırıp üst kata çıktı. Onu durduran şey Adrian'ın odası oldu. Gecelerce düşündüğü adamı belki de hiç göremeyecekti. Gözleri dolu dolu Casey'nin odasına girdi. Yine pencerenin kenarında oturuyordu. Charlize'i görünce gülümsedi.
"Karar verdin mi?" Dedi merakla.
"Verdim. Charles'a mektup yazdım. Yarın buluşacağız. Tahtı geri almak için her şeyi yapacağız."
Casey gözleri dolu dolu gülümsedi.
"Affet beni Charlize," dediğinde Charlize kaşlarını çattı.
"Neden ki? Sen bana gerçeği söyledin. Sana minnettarım. Kötü bir şey yapmadın ki."
Casey ağlamaya başladı. Charlize yanına gidip ona sarıldı.
"Ağlama," diye fısıldadı kulağına. "Eğer tahta geçersek seni de yanımda görmek istiyorum."
Casey ağlamaya devam ediyordu. Charlize karşısına geçti.
"Bize şans dile," dedi sevecen bir sesle. Casey gözyaşları arasında gülümsedi.
"Yolunuz açık olsun."
Charlize gülümseyip odadan çıktı. İleride bir karaltı vardı. Yaklaşınca kalbi sıkıştı. Adrian... Yürürken bacakları titriyordu.
"Uyku tutmadı mı?" Dedi gülümseyerek. Charlize ağlamamak için yukarı bakıyordu. Eğer konuşursa kesin ağlayacaktı. Yürüyüp yanından geçip gitmek istedi. Adrian kolunu tuttu.
"Küs müyüz? Charlize?"
"Gidiyorum ben. Saraydan yani," dediğinde gözyaşları akmaya başladı. Adrian'ın kolunu tutan eli gevşedi.
"Kaçacak mısın? Tek başına mı?"
Gözleri dolmuştu.
"Kardeşim sonra gelecek. Gitmem gerek. Kendine iyi bak," diyip arkasına döndü. Gözyaşları artık ondan bağımsız akıyordu. Koridorda giderken elleriyle gözlerini sildi. Merdivenlere inemeden Adrian gelip sarıldı ona.
"Ben de geleceğim. Seni bırakamam," dedi kulağına fısıldayarak. Charlize iki yandaki elleriyle Adrian'a sarıldı. Charlize ona baktığında itiraz etmek için ağzını açtı. Adrian elleriyle dudaklarına dokundu.
"İtiraz etme. Bu sarayda gerektiğinden fazla kaldım zaten. Yokluğumu fark etmezler bile."
Charlize gözyaşları arasında gülümsedi.

En önemli konu saraydan yakalanmadan kaçmaktı. Charlize'in yine bir planı vardı. Siyah pelerinin başlığını taktı. Sandığını kucakladı. Hızla koşarken Adrian arkasından bağırıyordu.
"Dur,hırsız! Dur dedim sana!"
Dış kapıdaki muhafız atıldığında Adrian önüne geçti.
"Ben yakalarım. Sen burda kal."
Charlize köşeye kadar koşup nefes nefese durdu. Çok geçmeden Adrian da gelmişti. O da nefes nefeseydi.
"Başardık," dedi Charlize. Adrian yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Başardık," dedi gözlerine bakarak. Hana vardıklarında çok yorulmuşlardı. O vakitte geçen araba da yoktu. Mecburen yürümüşlerdi. Han her zamanki gibi çok kalabalıktı. Hancının yanına gittiler.
"Kaç tane boş oda var?" Dedi Adrian. Hancı ikisini süzdü.
"Evli misiniz?"
Adrian manalı bir şekilde Charlize'e baktı. Charlize kızarmıştı.
"Değiliz," dedi zor duyulan bir sesle. Hancı başını salladı.
"Dört odam var. Nasıl yatmak isterseniz yatın. İşte anahtarlar."
Yemeği odalara alıp yukarı çıktılar. Uyuyana kadar birlikte oturacaklardı. Yemek bitince Adrian konuşmaya başladı.
"Kardeşin kim? Hermosa Krallığı'ndan mı?"
Charlize derin bir nefes aldı.
"Ben aslında casustum. Pagos kraliçesinin nedimesiydim. Kraliçeye bilgi yazdım. Şimdi daha da şaşıracaksın. Eski Flago prensesiyim. Kral Daniel ve kraliçe Isabel'in kızıyım. Saraya sarı saçlı,kehribar rengi gözlü biri gelmişti. O benim kardeşim."
Adrian biraz düşünüp başını salladı.
"Birbirinize zor yaklaşmıştınız. Konuştuğunuzu görmüştüm," dedi Charlize'e bakarak. Charlize gülümseyip elbisesinin kolunu sıyırdı. Adrian yıldız lekesine bakıyordu.
"Bu lekeye sahip olanların özel güçleri var. Charles'ta da güneş işareti var. Özel gücüm aklımdan geçenlerin gerçek olması."
Adrian hayran hayran bakıyordu. Uzun süre gücü hakkında konuştular. Adrian'ın komik hayalleri vardı. Charlize gülerken Adrian elini tutup öptü.
"Seni seviyorum Charlize," dediğinde Charlize ben de demeyi kızarmadan başardı.

Charlize heyecandan adam akıllı uyuyamamıştı. Kesik kesik rüyalar görüp sık sık uyanmıştı. En sonunda uyuyamayacağını anlayınca pencereden güneş ışığını izlemeye başladı. Aklı düşüncelerle doluydu. Charles gelecek miydi? Gelmezse ne yapacaktı? Gelirse Adrian'ın yanlarında kalmasına izin verecek miydi? Belki de Adrian'dan nefret edecekti. Derin bir nefes aldı. Her şey öyle belirsizdi ki. Artık geleceği geçmişinden daha belirsizdi. Şimdilik yeterli parası vardı. Ya bitince? Nerede çalışacaktı? Yeterli adam toplayana kadar çalışmaları gerekiyordu. Prenses olduğunu öğrenip çalışmak çok ağır olacaktı. Üstelik anne ve babasını kimin öldürdüğünü de öğrenememişti. Casey kesin biliyordu ama söylemiyordu.

Kapı çalınınca yataktan kalktı. Üzerine pelerinini geçirdi.
"Gel," dedi. Sesinin heyecanlı çıkmamasını diliyordu ama tam bir ergen gibi çıkmıştı. Adrian kapıyı açıp içeri girdi. Elinde kıyafetler ve şapka vardı.
"Kral yokluğumuzu fark edip arama emri çıkarmış olabilir. Dışarı çıkınca kılık değiştirsek iyi olur."
Charlize birden gerilmişti. Onları yakalayıp zindana atarlarsa bütün plan mahvolurdu. Charlize Adrian'ın verdiği kıyafeti giydi. Erkek kıyafetiydi ama bu daha iyiydi. Kız olduğunu anlamayacaklardı. Şapkayı da takıp kapıya yöneldi. Adrian da taktığı şapkayla yüzünü gölgelemişti.

Hanın önüne çıkıp Charles'ı beklemeye başladılar. Charlize içinden gelecek gelecek diye tekrarlıyordu. Bu kez çok fazla bir enerji ortaya çıkmayabilirdi. Charlize gücünü kontrol etmek için çalışmıştı. O anda saray muhafızlarını gördü. Adrian'ın kolunu tutarak başıyla muhafızları işaret etti. Adrian ikisini de geriye döndürdü.
"Siz! Durun ve buraya dönün!" Diye bağırdı muhafızların biri. Charlize onu tanımıştı. Merdivenlerden düşme numarasında kandırdığı muhafızdı bu. Charlize gözlerini kapatıp adamların gitmesini diledi. Bir kerekte başarmıştı ve adamlar gitmişti.
"Charlize!"
Arkasına döndüğünde Charles'ı gördü. Yol boyunca koştu ve gelip Charlize'e sarıldı. Charlize ağlıyordu. Geri çekildiğinde Charles'ın da ağladığını gördü.
"Kardeşim,sonunda kavuştuk. Artık hiç ayrılmayacağız," dedi Charles. Charlize başını salladı. Charles'ın bakışları Adrian'a kaydı.
"Bu kim?" Dediğinde Charlize bir şey diyemedi. Korkuyordu.
"Sevgilisiyim."
Charlize Adrian'a hayretle baktı. Charles gözlerini kısıp Adrian'ı inceledi.
"Bizim yanımızda dursun Charles. Destek olur."
Charles başıyla onayladı. Torbasından altın keselerini çıkardı. Havaya atıp tuttu.
"Önce gidip kalacak bir ev bulalım."
Ev bulmak için biraz uğraşmışlardı ama sonunda istedikleri gibi bir ev bulmuşlardı. Ev temizdi ve eşyaları vardı. Tabi Charles ve Charlize evi istedikleri gibi döşemişlerdi. Hepsinin odası ayrıydı. Charlize renk renk peruklar oluşturdu. Dışarı çıktığında bunları takacaktı. Gece olunca hep birlikte salonda oturdular.
"İlk iş ailemizi öldürenin kim olduğunu bulmak," dedi Charlize.
"Bulup intikamlarını almalıyız," diye katıldı Charles.
"Birlikte bulacağız," dedi kendinden emin bir sesle Adrian. Ellerini üst üste koydular.
"Bulacağız," sesleri yükseldi ay ışığı vuran salonda.

Kristal KadehWhere stories live. Discover now