1; kim taehyung

32.9K 1.9K 2.4K
                                    


şuralara bir yerlere kitabın tanıtım videosunu bırakıyorum şiddetle izlemenizi öneriyorummm**

-

"Her yer neden bu kadar karanlık?"

Ürkek sesim boş arazide yankılanırken duvarları elimle yokladım. Rüyalarım hiçbir zaman aydınlık olmamıştı, şuan da olduğu gibi hep zifiri karanlıktı. Klasik rüyalarımdan farklı olan şey, şuan gördüklerimde tamamen bilincimin açık olmasıydı. Rüyadaydım ve bunu biliyordum, istediğim şekilde buna yön verebiliyordum.

Şimdi bana "İnanmıyorum sen delirmişsin!" diyenleriniz olacaktır elbet. Ama durun, bu daha başlangıçtı.

İlk başlarda bundan oldukça korksam da iki haftadır aynı şeyleri gördüğümden artık eskisi kadar korkutucu gelmiyordu. Evet, tam iki hafta. İki haftadır bu eziyeti çekiyor, ardından kalbimin transtan çıkarmışçasına atmasına sebep olarak uyanıyordum.

Tenime değen soğuk rüzgar yüzümü soğuturken, koyu tutamlarım alnıma doğru düşüyor, gözüme giriyordu. Soğuğa karşı dayanıksız biriydim, muhtemelen yanaklarım ve burnum kıpkırmızı olmuş olmalıydı.

"Jungkook." Kendi sesime göre kalın çıkan sesle irkildim. Aslına bakarsanız neden irkildiğimi bilmiyordum. Aşina olduğum bir sesti ve ben, tam da bunu bekliyordum. İki haftadır rüyalarımda konuştuğum biri vardı ve hayır, şizofren ya da psikolojik sorunu olan biri değildim. Size dediğim gibi, daha yeni başlıyorduk.

"Sesin boğuk geliyor. Seni duyamıyorum!"

"Işığa doğru gel. Sana yolu göstereceğim."

Karanlıkta bir şey göremeyen gözlerim, uzaklarda bir yerlerde gördüğüm ışıkla büyümüştü.

"Buraya doğru gel, seni bekliyorum."

Hani şey olur ya, rüyanızda ne kadar koşarsanız koşun ama hep aynı yerde kalırsınız; ya da ne kadar bağırırsanız bağırın ama sesiniz çıkmaz. Şu an tam olarak aynı yerde koşturuyordum.

"Sana ulaşamıyorum."

"Bekleyebilirim."

Sonra tekrar koştum.

Tekrar, ve tekrar.

Tıpkı iki haftadan beri tekrarlanan süreçler gibi koştum. Yerimden kıpırdayamasam da, kendimi çarkında durmadan koşturan hamster gibi hissetsem de koştum.

Pes etmeyi sevmeyen biriydim. Aslına bakarsak çevremdeki pes etmeyen kişiler ya çalışkan ya da becerikli olurlardı. Sanırım ben bunların hiçbirisi değildim. Ben, sadece bendim. İçime dönük biriydim ve duygularımı içimde yaşıyordum. Belki de tek özelliğim her şeyi içime atmaktı. Tıpkı bir çöp kovası gibi.

Sonunda ışık büyürken, beklediğim şey gerçekleşmişti.

Benim gibi, benim boyumda, bir gölge tam olarak karşımda beliriyordu.

.

"Jungkook uyan! Ders başlamak üzere."

Sizi de hiç rüyanızın en önemli yerinde uyandırdılar mı?

Uyku ile kavrulan gözlerimi açarak küfürler savurdum. "Sikeyim, en güzel yerinde uyandırmak zorunda mısın?"

Kıkırdadı ve arkasına doğru keyifle yaslandı. Bu hareketi, aylardır yaptırmadığı yamuk ön dişini görmemi sağlamıştı. "Uykundan uyanınca vahşileştiğin için, Bayan Hae Ra'dan önce davranmak istedim." Sinirli gözlerim hala Jimin'e bakarken, bedenimi yayıldığı sandalyeden toparladım. Bayan Hae Ra, çoktan gelmiş ve dersine başlamıştı.

two worlds | taekook ✓Where stories live. Discover now