BÖLÜM 16

12.4K 483 0
                                    

Arkadaşlar sonunda bir fırsat bulup yeni bölümü yazabildim. Kusura bakmayın çok geç yazdım yeni bölümü ama çok yoğundum. Tekrardan özür dilerim.

Son olaylardan sonra aradan geçen zamanda Fera'nın karnı burnuna gelmişti. Behram ise uykusuz gecelere devam ediyordu. Fera'nın korkuları vardı. Doğum da kardeşinden bir ay küçük olan bebeğinin doğarken sorun yaşayabileceğini öğrenmişlerdi. Bebeklerin cinsiyetlerini öğrenmek istemediklerinden bebeklerin odasını krem renklerinde yapmışlardı. Behram Ağa ise bu durumda karısını hep dinlenmesini hatırlatmak için arayıp durdu. Kadın işte beş dakika yerinde durmuyordu. Bu haliyle bile ağır ağır hareket ederekte olsa her işini görmeye çalışıyordu. Fera'nın böyle yapmasının tek sebebi başkasına yük olmak istememesindendi. Kaynanası Piroz Daye ise gelininin aşermeleriyle mutlu olurken gittikçe aldığı kilolarını görünce nabacağını bilmiyorlardı. Top gibi olan gelinine kilo almak yakışsa da bi kac içinde böyle daha fazla kilo alması onun için iyi olmayacağını iyi biliyorlardı.

Derya ve Mirhan ise bu geçen zamanda aralarında bir sorun çıkmamıştı. Ufak tefek tartışmaları mutlaka olmuştu. Ama ileri derecede kavgaya dönmemişti. Mirhan karısının ufak tefek deliliklerini seviyordu. Özellikle başbaşa kaldıklarında...

Behram sabah uyandığında karısını yanında göremeyince korkmuştu. Sonradan bunu duruma alıştığından kalkıp mutfağa gitti. Sabahları karısı gözünü açar açmaz mutfağa gidip yemek yiyordu. Ama karısını mutfakta göremeyince merak etti. Bahçeden bir inleme sesi gelince koşarak bahçeye gitti. Fera'nın erken doğum riski vardı. Gittiğinde Fera karnının üstüne koyduğu bir tabak yemeği hem yiyor hem de anneye tekme atmayın bak canım acıyor anneciğim. Annenin canının acımasını istemezsiniz dimi diyordu. Behram karısını kapının pervazından izledikten sonra yavaş yavaş yanına gitti. Karısının yanına sessizce oturunca Fera yanına çöken ağırlıkla kafasını çevirip baktığında kocasını görünce gülümsedi.
Behram: Fera bu sabahları erkenden kalkıp yemek yeme huyunu ne zaman bırakıcaksın?
Fera: Niye birşey mi oldu? Aldığım kilolardan rahatsız mı oldun?
Behram: Yok delalemin aksine mutluyum. Ama uyandığımda seni yanımda göremeyince sinirleniyorum.
Fera: O zaman sabah yemek yemek için kalktıgımda seni de uyandırırım.
Lafı bittikten sonra gülmeye başlayan Fera Behram'ın sinirini bozmuştu.
Behram: Demek öyle sen akşama görüşürüz hatun.
Fera'nın gülmesi yarım kalınca bu sefer Behram'ın kahkahası konağı doldurmuştu. Kapıda görünen Mirzan Ağa oğlunun ve gelininin bu halini görünce çok mutlu olmuştu. Yanlarına doğru giderken sol kolunun altından ve göğsünden bir ağrı saplandı. Nefesini toparlayamadı ve yere yığıldı. Behram babasının yere düşme sesiyle hemen yerinden fırlayıp yanına gitti. Kocasının arkasın dan aşağıya inen Piroz Xanım koşarak üç dört merdiveni de inip yere yığılan eşinin yanına çöktü. Fera da yerinden kalkıp babasının yanına gitmeye başladı. Analarının acı bağırışını duyan Kemal, Zeynel ve Yekta' da hemen aşağıya indiler. Babalarını yerse yatarken görünce Yekta hemen arabayı garajdan çıkarmaya gitti. Behram ve Zeynel de babasını kucaklayıp arabaya dogru gittiler. Kemal ise abilerine kapıyı açtı. Fera ise kaynanasına eşlik ediyordu. Iyi olacağına dair ümit vermeye çalışıyordu. Behram arabaya binip çalıştırdığında hastanenin yolunu tuttu. Kemal de obür arabayı alıp geldiğinde Fera, Piroz Xanım arabaya bindiler. Fera hastaneyr vardıklarında abisi Mirhan'ı aradı. Uzun bir çalıştan sonra telefon açıldı.

Fera: Rojbaş ağabey
Mirhan: Rojbaş inci tanem. Hayırdır bu saatte birşey oldu?
Fera: Abi Mirzan Ağamı hastaneye kaldırdık bayıldı. Derya'yı alıp gelin istersen.
Mirhan: Birşey yoktur inşAllah Feram
Fera: Bilmiyorum ağabey biz daha yeni geldik. Behram direk geldiler. Yanlarına daha çıkamadım.
Mirhan: Tamam kardeşim biz geliyoruz.
Dedikten sonra telefonu kapatıp karısına birşey demeden hemen çıktılar.

MARDİN-İ BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin