13.BÖLÜM: "ANSIZIN GELİR ÖLÜM."

Comincia dall'inizio
                                    

Ona yalvarırlarcasına bakıp, "Hadi." dedim kısık bir sesle.

"Ares," diye fısıldadı arada kalmışcasına. Daha sonra gözlerini bana çevirip uzun uzun baktı. "Gelmek istiyor."

Ares'in hararetli ve ondan beklenmeyecek kadar hızlı konuşan sesini az da olsa duyabiliyordum. Büyük ihtimalle kabul etmeyecekti ama ben ne olursa olsun gidecektim. Tabi önce nerede olduğunu bilmem gerekiyordu.

"Tamam," dedi Batuhan bıkkınlıkla. "Merak etme, güvende. Okan'ın durumunu bildir."

Telefonu kapatır kapatmaz, "Ne oldu? Gidiyor muyuz? Hadi, gidelim." dedim alelacele.

Batuhan başını geriye atıp gözlerini tavana dikti ve derin bir iç çekti. Daha sonra bana kısa ve anlamsız bir bakış attıktan sonra bir anda ayaklandı.

Onunla beraber kalkıp arkasından bir ördek yavrusu gibi yürümeye başladım. "Ne oldu? Gidiyoruz değil mi?"

Batuhan aniden bana döndü ve, "Gitmiyoruz." diye bağırdı. Kalbimde aşina olmadığım bir duygu hissettim. Kalp kırılması böyle bir şey miydi? Sanki, etime mıhlanmış olan bir yamayı aniden çekip sökmüş gibi bir histi. Acı vermişti ama o yama zaten oraya ait değildi. Acı vermemesi gerekiyordu ama vermişti.

Aniden duraksadım ve ona ruhsuz gözlerle baktım. "Peki," dedim sanki durumu kabullenmiş gibi. Ama bu kesinlikle bir vazgeçiş değildi, aksine planımın başlayış şekliydi.

Beni böyle sinsi olmaya onlar mecbur ediyordu. Beni özüme yabancılaştırıyorlardı. Bu ben değildim, kesinlikle ben değildim.

Ben, ne bir plan kurabilecek kadar sinsi, ne de kurduğum planlarla hareket edecek kadar cesaretli değildim. Ama beni değiştirmişlerdi. Beni değiştiriyorlardı. Bu su katılmaz bir gerçekti. Batuhan'ın bir şey demesine fırsat tanımadan, onunla göz teması bile kurmadan yanından sıyrılıp geçtim ve odama gittim.

Bekleyecektim, o uyuyana kadar bekleyecektim, saat kaç olursa olsun. Sonrası basitti, telefonunu alıp Ares'e hangi hastane de olduklarına dair mesaj atacaktım ve gidecektim.Eğer Okan bu durumda olmasaydı ve yine şu konumda olsaydım, şuanda kaçsam asla ama asla yakalanmaz, başarılı olurdum.

Ama şöyle bir gerçek var ki, Okan bu durumda olmasaydı bu konumda asla olamazdım. Yine akbabalar gibi başıma üşüşür, beni rahat bırakmazlardı.

Bu şuan da önemseyeceğim son şey bile olamazdı; şuanda kapıyı açıp gitmemi söyleseler bile gidemezdim. Çünkü, vicdanımın sesini tesellilerle susturamıyordum.

Bir kaç saat Okan'ın bana aldığı ayıcığa sarılarak ağladım. Daha sonra seslerin kesildiğini fark ettiğimde harekete geçmek için uygun bir zaman olduğunu anladım. Duvardaki saate baktığımda saatin gece yarısını çoktan geçtiğini gördüm.

Kapımı sessizce açıp yavaş adımlarla Batuhan'ın odasına doğru ilerledim. Ne olacağını düşünmeden usulca kapısını araladım ve içeri baktım. İçeriyi aydınlatan tek şey gökyüzündeki ayın süzülen ışıklarıydı. Batuhan gibi karanlık bir çocuğun gece lambası yakıp uyuyacağını düşünmüyordum elbet.

Karanlık ÇeteDove le storie prendono vita. Scoprilo ora